26 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Bedduâya sarılmak fazilet değildir


A+ | A-

İbrahim Bey: “Bedduâ yapılmalı mıdır? Getirisi-götürüsü nedir? Bedduâ ile gelen belâ zulüm sayılır mı? Kişi zalim sayılır mı?”

Bedduâ etmek; tel’in etmek, lânetlemek, birisine kötü olması ve başına kötülük gelmesi için duâ etmek ve hakkında kötülük istemek demektir. Haksız yere bedduâ yapan kişi haddini aşmış ve hatta zulmetmiş olur. Ki bu haramdır. Çünkü haksız bedduâ ancak “su-i zan”dan beslenir. Su-i zan ise, haramdır.1 Haksız yapılan beddua kişiye geriye döner.

Haklı konumda yapılan bedduâya gelince, bu da zulümden hissesiz kalmaz. Haklı kişi eğer insaf sahibi ise bedduâya yol vermez, gerek duymaz. Ya ıslâhı için duâ eder. Ya da, çok rencide olmuş ise, sabrı ve insafı kalmamış ise, onu, Allah’ın adaletine, cezasına ve celâline havale etmekle, yani Allah’a ısmarlamakla yetinir.

Haklı olan kişinin böyle bir havalesini ise Cenâb-ı Hak çoğu zaman makbule şayan bulur, kabul eder ve onun hakkını ondan misli bir ceza ile alır.

Fakat buradaki havalenin dil ile çok galiz tâbirlerle, sövüp saymakla, bağırıp çağırmakla yapılmasına gerek yoktur. Esasen, böyle galiz tabirler, sövmek ve saymaklar kişiyi, Allah nezdinde haklı iken, haksız duruma da düşürebilir. Çünkü karşı tarafın el ile verdiği zararı, kendisi de dil ile vermiştir, hakkını dili ile kendisi almıştır, Allah’ın adaletine bırakmamıştır.

Bir kişinin haksız yere kalbinin incitilmesi, gönlünün kırılması, gözlerinin yaşarması esasen fıtrî bir bedduâ hâlidir. Ve asıl beddua dili de budur. Dilinin hiçbir biçimde tel’in ifadesi okumasına, yani bedduâ etmesine, yani “Allah kahretsin!” demesine gerek yoktur. Çünkü Allah, Ahkemü’l-Hâkimîn’dir; hâkimlerin Hâkim’idir. Erhamü’r-Râhimîn’dir; merhametlilerin en merhametlisidir. Masumların, mazlûmların, dilsizlerin, yavruların, çaresizlerin, kimsesizlerin, hayvanların hâl dili ile çaresizlik içinde yaptıkları bedduâlardan sakınmalıdır.

İnsanımız, yolunda gitmeyen işinde bedduâ izleri arar. Bunda haksız da değildir. İşimizin yolunda gitmeyişi bazen üzerimizdeki bir bedduânın eseri olabilir. Düşünürüz, hatamızı anlarız, pişman oluruz ve tövbe ederiz.

Haklı konumda olduğumuz halde bedduâ yapmamak ve muhatabımızın ıslâhını dilemek, hidayeti için duâ etmek ise, ahlâkımızın güzelliğini gösterir. Sünnet olan da budur. Yani zarar gördüğümüz birisinin, ıslâhı için duâ etmek sünnettir.

Hakkı tebliğ için Taif’e giden Peygamber Efendimiz (asm), burada hiçbir güler yüzle karşılaşmamakla beraber, Taiflilerin küstahça hakaretlerine, alaylarına, istihfaflarına, ağır sözlerine ve ezalarına maruz kalmıştı. Taifliler, ne kadar ayak takımı, sokak genci ve köle varsa, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (asm) üzerine saldırttılar. Gözü dönmüş kendini bilmezler, İki Cihan Güneşini (asm) taşa tuttular. Öyle ki, taşların acısından Peygamber Efendimiz (asm) yürümekte zorlanıyor, oturuyor; fakat vicdan yoksunları yeniden taşa tutuyorlar, Allah Resûlünü (asm) kalkmak ve uzaklaşmak zorunda bırakıyorlardı. Mübarek vücudu yara almıştı, ayakları kan içinde kalmıştı. Kendisini bir bağın içine attı ve Allah’a şöyle duâ etti:

“Allah’ım! Güçsüzlüğümü ve halk tarafından hor ve hakir görüldüğümü Sana arz ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen, zaif olduğunu hissedip Sana sığınanların Rabb’isin. Sen, beni kötü huylu, asık suratlı ve yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek, hattâ işlerimi eline verdiğin akrabadan bir dosta bile beni bırakmayacak derecede üzerimde merhamet sahibisin. Allah’ım, eğer Sen bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere, belâlara hiç aldırmam. Bununla beraber, Senin koruyuculuğun, bunları da göstermeyecek kadar geniştir. Senin gazabına uğramaktan, ya da hoşnutsuzluğuna düşmekten, Senin o karanlıkları yırtan, parlatan ve dünya ve âhiret işlerini yoluna koyan İlâhî nuruna sığınıyorum. Sen razı olasıya kadar affını diliyorum. Allah’ım, beni affet! Her kuvvet ve her kudret ancak Seninle kaimdir.”

Sonra Hazret-i Cebrail (as) ile birlikte dağlar meleği göründü. Hazret-i Cebrail (as);

“Şüphesiz Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti. Sana şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin” dedi. Dağlar meleği, emretmesi halinde, kaşla göz arasında müşriklerin üzerine Ebû Kubeys Dağı ile Kuaykıan Dağlarını yıkarak müşrikleri helâk edebileceğini belirtti. Fakat Rahmet Elçisi Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Allah’ın, bu müşriklerin sulbünden, yalnız Allah’a ibadet eden ve hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayan bir nesil meydana çıkarmasıdır.” 2

Demek, haklı da olsak, bedduâya sarılmak fazilet değil, şeref değil, marifet değil, insaf değil, erdem değildir.

Dipnotlar:

1- Hucurât Sûresi, 49/12.

2- Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 9/1333; Tecrit Terc. 2/759.

26.09.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.09.2010) - Bedduâya sarılmak fazilet değildir

  (25.09.2010) - Nur mesleğinin rüknü: İhlâs Risâlesi - 2

  (24.09.2010) - Nur mesleğinin: İhlâs Risâlesi - 1

  (23.09.2010) - Bediüzzaman’ın hakkı için

  (22.09.2010) - Gıybetin kefareti

  (21.09.2010) - Takiyye İslâmın şiarı değildir

  (20.09.2010) - Vacipler ve nafileler

  (19.09.2010) - Cennette dünya kadınları

  (17.09.2010) - Korkunun doğru yönü

  (16.09.2010) - Şevval ayı orucu


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.