19 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Hüseyin GÜLTEKİN

Referandumdan “Meyvenin Dördüncü Meselesi”ne


A+ | A-

Sayılı ve sınırlı ömür dakikalarımızı nerelerde ve ne şekilde değerlendiriyoruz? Şu kısa ve fani dünyadaki yerine getirmekle mükellef olduğumuz vazife ve yükümlülüklerimizin farkında mıyız? Farkında isek bize verilen bu dünyadaki bu sayılı günlerimizi yerli yerince kullanabiliyor muyuz? Bu ve benzeri suallere “evet” cevabını verebiliyorsak mesele yok.

Yoksa Yüce Allah tarafından bize verilen bu geçici dünya hayatının, sayılı ömür dakikalarının geçiciliğini hesaba katmadan, sayılı ve sınırlı ömür dakikalarını bizi öyle çok alâkadar etmeyen zararlı, boş, malayani meşgalelerle geçiriyorsak, bunun zararlı sonuçlarına katlanmayı kabullenmek durumundayız.

Görebildiğim kadarıyla, çoğumuz ahiret hayatının kazanılması için bize emaneten verilen bu ömür dakikalarının kadr-u kıymetini yeteri kadar bilmiyoruz veya bildiğimiz halde o ömür sermayesini yerli yerince kullanmakta yeterli dikkat ve itinayı gösteremiyoruz.

Çoğu zaman bizi çok az ilgilendiren veya hiç ilgilendirmeyen bir mesele, bir iş, bir olay bize aslî vazifelerimizi ve yükümlülüklerimizi unutturup, boş ve malayani meşgalelere sevk ediyor. Günümüzde dünyaya çağıran saiklerin çokluğu, cezp edici olay ve hadiselerin etkisiyle ehl-i din olarak bizleri de çoğu zaman aslî gündemimizden alıkoyuyor.

Münzevî bir hayata elbette razı olamayız. Yanı başımızda, çevremizde gerçekleşen hadiselere gözlerimizi kapatamayız. Bu toplumda yaşayan bir insan olarak, ailemizle, mahallemizle, beldemizle, ülkemizle az veya çok bir bağımız, bir münasebetimiz var. Beşer olarak bu dairedeki insanlara karşı vazifelerimiz var, sorumluluklarımız var.

Bu dairelerdeki sorumluluklarımızın miktarını ve derecesini de Bediüzzaman’ın sık sık okumamızı tavsiye ettiği “Meyve’nin Dördüncü Meselesi”nden takip edelim:

“…Her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-î beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevî vazifesi bulunabilir” tesbitinden sonra belki de bir çoğumuzun dikkatinden kaçan bir önemli noktayı nazarlarımıza veriyor Bediüzzaman: “Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir.” Bu önemli ve ince tesbiti önümüze koyduktan sonra, günümüz itibariyle çoğu ehl-i dinin aldandığı önemli bir tehlikeye dikkatlerimizi çekiyor Bediüzzaman: “Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür…”

Bu meyanda Bediüzzaman’ın bütün dünyayı alâkadar eden, bilhassa da İslâmın geleceğini yakından ilgilendiren ve yeryüzünü bir kan gölüne çeviren harb-i umumiyi, birçok mütedeyyin ve âlim insanlar camiyi, cemaati terk edip radyo dinlemeye koştukları bir sırada Bediüzzaman’ın hiç sormadığını, aslî vazifesinden başını kaldırmadan, dönüp bakmadığını biliyoruz. Böyle bir duruşu, böyle bir tavrı neden tercih ettiğini de, ebedî bir hayatı kazanıp kaybetmekle karşı karşıya olan her insanın eğer aklı varsa, Alman ve İngiliz kadar serveti de olsa bu yolda harcamasını tavsiye ediyor Bediüzzaman.

Uzunca bir süredir, bir çok insanın öncelikli gündemi olan referandum propagandalarında siyasîlerimizin takındıkları tavır bir tarafa, sıradan bir çok insanın bu işi bir ölüm-kalım mücadelesi olarak görmesi; özellikle şuurlu bazı ehl-i dinin ve cemaatlerin dahi aslî vazifelerini bir kenara koyarak, siyasîlerin vazifelerini yüklenerek çalışmaları; bu işin adeta bir dinî vecibe olduğunu söyleyerek gönüllü propagandalara destek vermeleri, beni bir defa daha Bediüzzaman’ın ısrarla okumamızı tavsiye ettiği “Meyve’nin Dördüncü Meselesi”ni okumaya sevk etti.

19.09.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.09.2010) - Örnek bir öğretmen

  (05.09.2010) - Ne “Haydo”, ne “Haydar Ağa”, en doğrusu “Haydar”

  (29.08.2010) - Çelikhan sevdiği-mütevazı eski başkanını kaybetti

  (22.08.2010) - Darbeler,referandumlar ve Yeni Asya

  (17.08.2010) - Cemaatlerde eksen kayması

  (08.08.2010) - Malatya’da örnek hizmetler

  (01.08.2010) - Bu hâle nasıl geldik?

  (22.07.2010) - Hizmetlerimizin ön şartı uhuvvet

  (12.07.2010) - Anne babaya itaat

  (04.07.2010) - Safdil olmanın bedeli


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.