"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müteharri-i hakîkat olan Japonlar

Abdülbakî ÇİMİÇ
10 Mart 2022, Perşembe
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler-179

Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’da bazı mevzuları bahsederken şahısların ismini vermeden konunun mahiyetine temas eder. Meselâ “İngiliz Meclis-i Meb’usanında Müstemlekât Nâzırı, elinde Kur’ân-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta, ‘Bu Kur’ân İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız’ diye hitabede bulunmuş.” 1 Görüldüğü üzere, burada İngiliz Meclis-i Meb’usanı’nda Müstemlekât Nâzırı nazara verilmiş, isim tasrih edilmemiş. Aynen böyle de Şuâlar’da geçen “Japonya’nın başkumandanının İslâm ulemasına bazı sualleri…” 2 ifadesinde geçen Japonya’nın Başkumandanının da ismi verilmemiştir. Buna benzer başka mevzular da olduğu biliniyor. Kanaatimiz odur ki, buradan anlaşılan mana şu olabilir. İngiliz milletinin ve siyasetinin genel karakteristik özelliği ve davranış biçimi olan İslâmiyete karşı tutum ve tavırları, Müstemlekât Nâzırının sözleri dikkate alınarak ifade edilmiş. Aynen öyle de müteharri-i hakikat olan Japon milletinin İslâmiyet ile ilgili meraklı sualleri de isim verilmeden Japonya’nın Başkumandanı üzerinden ifade edilmiş olmalıdır.

Anladığımız kadarıyla Bediüzzaman’ın “Müteharri-i hakikat bir Japondur” ifadesi ile Japon milletinin hakikate müştak ve hakikati arama meylinde olduğu anlaşılıyor. Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde geçen “Japon Başkumandanı” ve “Japonya” tâbirleri hepimizin dikkatini çekmiştir. Bediüzzaman’ın kendisinden söz ettiği Japon Başkumandanı kimdir? Japonya, İslâmiyet’e nasıl ilgi duymuştur? Bu ve buna benzer sorgulamalar için yazılan değişik eserlerde ve yapılan müstakil araştırmalarda da birbirini desteklemeyen görüşlerin olması sonucu, bu konularda daha ayrıntılı bir çalışmanın yapılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmamızda da görüleceği üzere; Japonlar tarafından sorulan soruların tarihî süreç içerisinde nasıl bir seyir takip ettiğine bakalım. Bediüzzaman’ın bu konuda şahıs ismi vermemesi meseleyi şahıslara inhisar ettirmek istememesinden kaynaklandığı kanaatindeyiz. Önemli olan İslâmiyet meselesinin Japon yetkililerinin ve Japonya’nın gündemine gelmiş olmasıdır.

Bu konuda bazı kaynaklarda şöyle bilgiler mevcuttur. “Târihî süreç içinde gelişen Osmanlı-Japonya ilişkileri sonucu Japonya yöneticileri ve kumandanları İslâmiyet’e ilgi duymuş ve İslâmiyetle ilgili sorular sormuştur. Devletler arası ilişkiler sonucunda 1907-1910 yılları arasında Tatar münevverlerinden Kazan’lı Kadı Abdurreşid İbrahim de Asya seyâhati esnasında Japonya’ya uğrar. Orda birçok aydın kesimden asker ve bürokratla tanışır. İslâmiyet ile ilgili birçok soruya muhatap olur. İslâmiyet’e olan alâkanın İmparatorla sınırlı kalmamış birçok üst düzey bürokratın da İslâmiyeti ve Müslümanlığı merak ederek soruşturmaya başladığını gözlemleyebiliyoruz.” 3 Risâle-i Nur’da Japon Başkumandanı ve Japonya’nın târih sürecinde İslâmiyet’e dâir sorgulamaları:

Öncelikle Bedîüzzaman’ın Şuâlar adlı eserinin Beşinci Şuâ’sında adı geçen ve Rus’u mağlûp eden Japon Başkumandanı ile ilgili tâbirine bakalım: “Rivâyetlerde, eşhâs-ı âhirzamânın fevkal’âde iktidarlarından bahsedilmiş. Vel’ilmü İndallâh, bunun tev’îli şudur ki: O şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin azametinden kinâyedir. Bir vakit Rusya’yı mağlûp eden Japon Başkumandanı’nın sûreti, bir ayağı Bahr-i Muhît’de, diğer ayağı Port Arthur Kal’asında olarak gösterildiği gibi, şahs-ı mânevînin dehşetli azameti, o şahsiyetin mümessilinde, hem o mümessilin büyük heykellerinde gösteriliyor. Ammâ, fevkal’âde ve hârika iktidarları ise, ekser icrâatleri tahrîbât ve müştehiyât olduğundan, fevkal’âde bir iktidar görünür. Çünkü tahrib kolaydır. Bir kibrit bir köyü yakar. Müştehiyât ise, nefisler tarafdâr olduğundan çabuk sirâyet eder.”4 Buradaki ifâdelerden hareketle bâzı araştırmacılar, 1904-1905 yılında yapılan Rus-Japon savaşında görev alan ve büyük zaferler elde eden O Başkumandan’ın Amiral Togo Heihaçiro olduğunu, bâzıları da yine aynı savaşta büyük gayretleri görülen 3. Ordu komutanı olan General Nogi Maresuke olduğunu ifâde etmişlerdir. Bu arada kimsenin adını telâffuz etmediği Mareşal Oyama Iwao ismi de var. Gerçekten de adları sayılan komutanların hepsi de Rus Ordusu’na karşı büyük başarılar elde etmişlerdir. Şimdi Bediüzzaman’ın bahsettiği o temsîlî resme hangi komutanı tatbik etmek lâzım? O Başkumandan’ın Japon İmparatoru Meiji Mikado’nun olması dahâ uygun düşer diye düşünüyoruz. Çünkü İmparatorun aynı zamanda Japonya Devleti’nin Başkomutanı olması gerekir. Japonya’nın mânevî şahsiyetini de İmparator temsil eder.

Bediüzzaman Hazretleri, Japon Başkumandanı’nın sormuş olduğu suallerin cevaplarını bilâhare tekmil ettirerek, 1938 yıllarında Kastamonu’da temize çekip Beşinci Şuâ ismi altında bir Risâle olarak neşreder ve bu eserde yine bir münasebetle Japon Başkumandanı’ndan bir misal vererek şöyle bahseder: “Bir vakit Japonya’nın başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhit’te, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Arthur Kal’asında tasvir edilmiş. O küçük Japon Kumandanı’nın bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı mânevîsi gösterilmiş.”6

Dipnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, 2013, s. 81. 2- Şuâ‘lar, 2013 s. 572. 3- ABIBSNİŞ, Cilt-I, s. 812-14-16. 4- Şuâ’lar, 2013 s. 572. 

5- http://www.intl.hiroshima-cu.ac.jp/~yulia/publ/laughter.htm 

6- Mektubat, 2013, s. 97.

Okunma Sayısı: 2407
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Çetin

    10.3.2022 16:47:24

    Hatice Demir Hanımdan ricamız, yaptığınız araştırmayı lütfen kaleme alarak basında yer almasına, arşive girmesine fırsat veriniz. Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında ne kadar araştırılma yapılırsa yapılsın yine de az kalır. "O dönemde ki başkumandanları tek tek inceledim. Hatta o dönemde İstanbul’a gelen Japonları(Sultan Abdülmecid’in döneminde kayıt altına alınan Japonlar var) da Bediüzzaman Hz. ile görüşmüş ihtimali düşünerek yazıları takip ettim. Ve o dönemden sonra ki hayatlarını da tek tek inceledim.", dersiniz. Bu takdire şayan bir hizmettir. Bu çalışmanızı belgelendirin ve basında özellikle gazetemizde yayınlansın. Bunların her biri gelecek nesle birer vesika olacaktır. Kaldı ki sizin gibi Japon milliyetine mensup Müslüman kardeşim tarafından olması daha da önem arz eder. Çimiç Hocamızı ve sizi bu vesile ile tebrik ediyorum.

  • süleyman ALIÇ

    10.3.2022 09:05:15

    Tebrikler ve Teşekkürler Baki Hocam bazı olayların anlaşılması için çok güzel Bir araştırma yazısı olmuş kelamınıza ve kaleminize sağlık

  • Said Yüksekdağ

    10.3.2022 08:57:28

    Ciddi bir emek ve gayret sarf ederek kaleme aldığınız bu yazınızdan istifade ettim elhamdülillah. Zira bu Japonlar meselesi benim de merak ettiğim bir mevzu. Bu konuda merakımızı giderdiğiniz için Allah razı olsun Abdulbâkî ağabeyim.

  • Hatice Demir

    10.3.2022 07:31:01

    Sa.Ben bir Japon müslümanım. Bir ara ben de merak ettim. O dönemde ki başkumandanları tek tek inceledim. Hatta o dönemde İstanbul’a gelen Japonları(Sultan Abdülmecid’in döneminde kayıt altına alınan Japonlar var) da Beddüzaman Hz.ile görüşmüş ihtimali düşünerek yazıları takip ettim. Ve o dönemden sonra ki hayatlarını da tek tek inceledim. Fakat Üstad’ın kaldığı o kısa döneminde Türkiye’ye resmiyetle gelen başkumandanın kayıtını göremedim. Ama Risale-i Nur’da ki Japonlar hakkında ki yazı okurken büyük ümit hissediyorum. Risale-i Nur bütün dünyaya sesleniyor. Allah sizden razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı