Türkçeyi güzel konuşan öğretmenler çok azlıktan biraz ileriye gitse...
Türkçeyi incelikli konuşamayanlar idareci; hele öğretmen hiç olmasa... Kitaplar -peynir pahalı- ekmek gibi satılsa... Mecburî kitap okuma 4+4+4 olsa... Okullar 4 yıl dışında mecbur olmasa... Eğitim işi yabancılara sorulduğu kadar biraz da bize sorulsa... Yılda yirmi bir kitap okuyan sınıfını geçse gitse... Kitaplar ah kitaplar tozlanmasa...
*
Silâh fabrikaları kapansa, bütün silâhlar toplansa...
*
Hakaret ederek konuşmanın zerre kadar faydası olmadığı gibi bunun bir türlü konuşana geri döneceğini bilsek...
*
İnşaat işleri yetse, bitse; dursa hattâ...
*
Geceleri şoför acemileri kornayla oynamasa... Yolların ortak kullanım yerleri olduğunu her yolcu hatırlasa...
*
Vergi alacak durumdakilerden vergi alınmasa... Zekât köprüsü yıkılırsa altında kalacağımız aklımızdan çıkmasa... Bankaların yerine de insandan anlayan kurumlar gelse... Cimri zenginler cömert olsa...
*
Doktorlar, ilâçlar, hastaneler bu kadar kurtarıcı gibi abartılmasa...
*
Kişi inanmadığı bir şeyi konuşmasa; inandığını da delice /akıllıca araştırsa...
*
Mevsimleri göre, duya, koklaya yaşayanlar biraz çoğalsa...
*
İstanbul’un müjdeli şehir olduğu gerçekten bilinse de bu devletlü şehre eziyetten vazgeçsek... Taşı toprağı altın İstanbul’a, altından anlayan (sarraflar) gelse... İstanbul’da Nasıl Yaşanır, kitapları İstanbul’a ayak basan herkese verilse ve bunun imtihanları da ara ara yapılıverse de sınıfta kalanlar İstanbul’da kalma hakkını kaybetse...
*
Aklımızı başkasının cebine koymasak... İstibdat ölse; geberse hattâ... Gittiğimiz her yerde bizi “hürriyet” karşılasa...
*
Her fırın tam buğday unu katkısız ekmekler yapsa... Çeşmelerden içme suları aksa... Lokantalar -işini hakkıyla yapanları tenzih ile- az çok yenecek yemekler yapsa...
*
Çocuklar, gençler saatlerce yüksek duvarlı, demir parmaklı okullarda tutulmasa... Hangar okullar yerine mahalle mektepleri olsa... Herkes diplomalı olacak hem de çoğu cahil kalacak gibi dayatmalar olmasa...
Meslek okulları bir şeyler üretse satsa....
*
Hocalar kendi konuşmasını kendi hazırlasa, kâğıda değil de dinleyenlerin gözlerine baksa... Birkaç kelimeyi yan yana getiremeyenler halkın önüne çıkmasa/çıkarılmasa... Kendini asgarî elli yüz kelimeyle olsun anlatamayanlara hiçbir iş teslim edilmese...
*
Yalancılar toplumda itibar görmese...
*
Topluluk içinde, derneklerde ve sairelerde insana değil kürküne buyur ha buyurlar insanlık sofrasında oturmasa...
*
Kaba, sert, haşin, hoyrat, vahşi, vurdumduymaz, merhametsiz, kalbi çürümüşler ıslah kurslarına alınsa...
*
Bahar zamanı büyük küçük bir sefercik de olsa uçurtma uçursalar, misket oynasalar...
*
İstanbul’un bu yerli/yabancı göç yükünü kaldıramadığını etkili yetkililer de görse...
*
Duraklarda kitaplıklar olsa...
*
Gelir dağılımı adaletsiz üç ülkeden [Şili, Meksika, Türkiye] biri olmaktan bir ân önce çıksak...
*
Her üniversite kendi talebesini kendisi seçse; gereksiz yere imtihanlara vakit ve nakit harcanmasa...
*
Bizi konuşturamayan yabancı dil dersleri kaldırılsa ve bu cümleden olarak... evet, evet; ders sayıları azaltılsa, azaltılsa...
*
Basıp geçmesek; baksak, görsek, düşünsek; sorgusuz sualsiz gideceklerden olmasak...
*
Mimarlık, mühendislik okullarımız var ve bir köprü yapılacakken neden dışarılara koştuğumuz ah bir düşünülse...
*
İdareciler alacaklı gibi konuşmasa... Alacaklılar bile alacaklı gibi durmasa...
*
Bir iki şey dışında suratımız asılmasa; beşuş olabilsek...
*
Ezberimizde güzel birkaç mısra, cümle, beste gibi şeyler olsa...
*
Gazeteler yatıp kalkıp futbol konuşmasa... Ve dahası, önemlisi bülten değil “gazete” olsa...
*
Vergilerimizin nereye, ne kadar, niçin gittiğini sorabilsek...
*
Dediğim dedik; öttürdüğüm düdük diyen kelime fukaraları köylerine gitse...
*
Katkı maddesiz yani zehirsiz yiyecek içecek satan dükkânlar olsa... Suya olsun bir şeyler katılmasa... Yemeklerinin içinde ne olduğunu aşçılar yazsa yemek isimlerinin yanına... Et, bal, balık, peynir, zeytin gibi gıdaları az tüketen ülkelerin o zararlı ilâçları torba torba tükettiğini; tüketenlerin tükendiğini ah görsek...
*
Kanser vak’alarının neden arttığını okuyabilsek... Diğer bütün hastalıklar bir kenara atılıp ille de bir hastalığın peşine düşülmese... Doktor yazısını okuyamıyoruz ama konuşmalarını okuyabilsek...
*
Bedava okul kitabı dağıtmanın; kitap bile alacak paranız yok, ey halk, gibi anlamlara da geldiğini bilsek...
*
Çok ağladık, ağlıyoruz; hep gece, hep cehalet, hep fukaralık... biraz toparlansak...
*
Ülkemizi ve dünyayı kutuplaştıranlar kutuplara gitse...