"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Annemin annesi miyim?

Banu YAŞAR
09 Ocak 2011, Pazar
Aile içi ilişkiler ve roller buzdağının altı kadar gizemli, onun kadar büyük önem taşır. Bilinen ve görünen yüzü sadece suyun üstündeki alan kadardır. Anne baba olmak, çocuk olmak aile içi ilişkilerde farklı anlamlar taşıyabilir, birbirinin yerine geçen kavramlar halini alabilir. Bazen çocuktan ebeveyn olması, onun yükünü taşıması, onun bildiklerine şahitlik etmesi istenir. Bazen de anne baba, bir çocuk kadar çaresiz, onun kadar talepkâr ve onun kadar ısrarcı davranır. İsimler değişmez, ama rollerin taşıdığı kişiler değişir. Çocuktan bir yetişkin kadar olgun, anlayışlı ve destekleyici olması beklenir. Sırtına yaşının taşıyamayacağı anlamlar yüklenir.
Büyürken aile içinde öğrendikleri, şahit oldukları ve yaşadıkları insan için hayatı ve kendisini anlamasında ilk temeli oluşturur. Farkına varmadan ve tam da anlamadan öğrendikleri, büyüdükten sonra yanında taşıdığı kendinin de pek farkında olmadığı bir gölge gibi onu takip eder. Yaptığı seçimlerde, önüne koyulanları seçmesinde ve sorunlarla baş etmesinde hep onun tesirini yaşar.
Anne babayla ilişki ve bu ilişkide kendini nerede algıladığın o kadar önemlidir ki, bundan sonraki ilişkilerinde de benzer tutum ve davranışlar sergilersin. Ailede fazla sorumluluk alan, diğer kardeşlere nazaran daha çok görev verilen bir rolün varsa, muhtemelen ilişkilerinde de aynı ortamların içine sokarsın kendini. Kimse daha vermeden sen hemen atlarsın sorumluluk isteyen işlerin üstüne… Yılların ilerlemesiyle şikâyet edersin, niye hepsini ben yapıyorum, neden hep ben diye… Oysa zamanında hepsini gönüllü aldığın halde…
Yine, ailede şartlı sevilmişsen, sevilmen istedikleri gibi olmana bağlı olmuşsa, iyi çocuk olmadığın zamanlar sevgisizlikle, sevilmemekle tehdit edilmişsen eğer, şu an yaşadığın birçok ilişki ve arkadaşlıkta da aynı şekilde olmayı devam ettirirsin. Kaybetme korkusuyla yapışırsın yanındakilere… Öylesine yaklaşırsın ve öylesine sevginle boğarsın ki, karşındaki nefes alamadığı için uzaklaşır senden… Adeta korkunu kendin gerçekleştirirsin…
Kendin gibi değil de, ancak onun istediği gibi olduğunda sevilebileceğini öğrendiğin için, onaylamasan da karşındakine duymak istediğini, görmek istediğini verirsin… Fakat yine olmaz, yine istediğin kadar sevilmediğini hissedersin…
Çünkü karşındaki ne kadar istese de çocukluk yaralarına merhem olamaz ki…
Bazen öfkeyle büyürsün, öfkeyle büyütülürsün… Çocukluğunu düşündüğünde anne babanın kızgınlığını ve sinirli hallerini hatırlarsın… Bir günah keçisi kadar suskun çocukluğun gelir aklına… Ve büyürken kalbinde öfkeyi de büyütürsün, öfkeyi de beslersin… Sonra sen de öfke duyarsın çevrendekilere, birlikte yaşadıklarına ve kadere…
İnsanın ilk temel otorite ve güven ilişkisini yaşadığı aile ortamı, onun ileride kader anlayışını ve Rabbiyle ilişkisini de etkiler. Öfkeyle büyütülmüş bir çocuk yaşadıklarına ve yaşadıklarını yaratana da öfke duyar. Hep şikâyet eder, serzenişte bulunur. Kendini teslim edemez kaderin kollarına… Güven ve emniyet hissedemediği için hem korkar, hem de hırçınlaşır.
Bir de annesinin annesi, babasının babası olarak büyümek zorunda olan çocuklar vardır. Genellikle ilk çocuklardır onlar… Bir anne baba kadar olgun olmaları beklenir onlardan… Annenin sırdaşı, arkadaşı ve yol göstereni olma göreviyle doğarlar. Vaktinden önce annelerinin sırdaşı olurlar. Hatta onun mutsuzluğunun ve hüzünlü hayatının şahitliğini ve sadık dinleyiciliğini yaparlar.
 Babayla yaşanamamış duyguların, babanın vermediklerinin adeta telâfi edicisi olurlar. Sanki anneyi mutlu etme ve kurtarma görevi onlara doğuştan verilmiştir. Bu görev bilinciyle hemen büyümek zorunda hissederler kendilerini… Hemen büyüyüp anneyi kurtarmak ve onun mutsuzluğuna son vermek isterler.
 Kendi hayatlarını ve kendilerine özel anları yaşamak anneye haksızlık yaptıklarını düşündürür onlara… O orada mutsuzken, nasıl olurda kendisi mutlu olabilir… Nasıl olurda kendini düşünebilir… Adanmış bir çocukluğun sahibi olan yetişkinler, daha sonraki seçimlerinde de kendilerini adayacakları yeni seçimler yeni kişiler ve tercihler yapabilirler.
Yetişkin hikâyelerinin yorduğu bir çocukluğun sahibi olmak…
Bu çocuklar büyüdüklerinde çocukluklarını özlemez bile… Bir gün dahi geri gitmek istemezler. O kadar erken büyümek zorunda kalırlar ki, enerjileri çabuk tükenir. Tekrar toparlanıp ayağa kalkmaları kendileriyle yüzleşmelerini gerekli kılar. Doğru bildikleri, yıllarca inandıkları, bir depremle alt üst olur. Bu sancılı süreçten çıkabildikleri yerde, özgürlüğün ve sorumluluğun nerede başlayıp nerede bittiğini de fark ederler.
Bir çocuğun anne babasına olan sorumluluğu nerede başlar, nerede biter, kendi kulluğunu yaşaması nerede başlar ve nerede biter…
İhtiyaçlarını karşılamak, incitmemek sorumluluğuysa, isteklerini elemek de kulluğunu ve kendi hikâyesini yaşaması için gerekli hale gelir. Çünkü her nefis taşıyanın istekleri de geniştir. Kalbin ve ruhun istekleri olduğu gibi, nefsin de istekleri vardır…
Her şey zamanında ve dozunda yaşanmalıdır. Çocuk çocuk olarak, ebeveyn de anne baba olarak yerlerini, sınırlarını ve sorumluluklarını bilerek… Kimse kimsenin rolünün altında kalmadan, onun hikâyesinin altında ezilmeden büyümelidir… Kimse kimsenin kendi seçimleri ve kendi zihninin ürettiği mutsuzluğunun bedelini ödemek zorunda da kalmamalıdır.
Ve hiçbir çocuk annesinin annesi de olmamalıdır…
Okunma Sayısı: 2922
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı