Ortada tam bir enflasyon çarpıtması var. O denli ki Cumhurbaşkanı’nın “Amerika’da enflasyon felâket, Avrupa’da da aynı, gıda maddeleri yok!” ifadeleri üzerine bazı “iktidara ilişik yorumcular” ahkâm kesip Amerika’daki yüzde 7, Almanya’daki yüzde 5 enflasyonu Türkiye’deki yüzde 36.8 enflasyonla kıyaslayıp garabetine düştüler.
Oysa Türkiye’deki “resmi enflasyon” bile ABD’dekinin beş, Avrupa’nın yedi katı. Bu yüzden Türkiye’deki enflasyonun düşük gösterilmesi her haliyle sırıtıyor.
Zira sözü edilen “165 milyar lira fedakârlığın” vatandaşlara değil de ihaleleri alan yandaş şirketlere yapıldığını herkes biliyor. Keza enflasyonun yüzde 80’leri, gıda enflasyonunun yüzde 200’leri bulduğu Türkiye’deki enflasyonun ABD ve Avrupa’dan daha iyi gösterilmesi garip. Zamların âdeta haraca döndüğü; elektriğe en son yüzde 52 ile yüzde 127 zammın yapıldığı, kağıda yüzde 462 zammın geldiği, gün aşırı zamlanan akaryakıttan doğalgaza, ulaşımdan gıdaya, iğneden ipliğe her şeye zamlandığı ağır ekonomik kriz vartasına vatandaşlar pahalılığın altında ezilirken Cumhurbaşkanı’nın “halkı enflasyona ezdirmedik” sözlerinin hiçbir anlamı kalmıyor.
Hulâsa doğru tesbit şu ki “hiçbir zaman vatandaşlar enflasyona ezdirilmedi, şimdi ezdirildiği kadar!”
TÜİK “Benden bu kadar!” mı diyor?
Enflasyonu hesaplanandan düşük açıkladığı herkesçe bilinen TÜİK Başkanı’nın, “Enflasyon hesabında ben 84 milyona karşı sorumluyum, bir yanlışa imza atarsam 84 milyonun hakkını yemiş olurum. Bunu yapmam, böyle bir sorumluluk altına girmem söz konusu olabilir mi?” yakınması dikkati çekti.
Bu vaziyet, bağımsız akademisyenlerde oluşan ENAG’ın en az yüzde 82 olarak belirlediği gerçek enflasyonu yüzde 36 gösteren TÜİK’in yine de enflasyonu yeterince düşük gösteremediği ve bu yüzden “tek kişilik hükûmeti” memnun etmeyip dahası tepkisini çektiği ve kendini baskı altında hisseden Başkan’ın “görevden affını isteyeceği” yorumlarına yol açtı.
Gerçekten, durup dururken TÜİK Başkanı neden “Bu koltukta şimdi ben oturuyorum, yarın başkası oturur; yani başkanın kim olduğunu boş verin...” diye konuştu?
Öncelikle sormak lazım; TÜİK’in enflasyon ölçme sepetindeki ürünleri değiştirerek tepeden gelen “tâlimat”la iktidardakilerin “isteği”ne göre enflasyonu sürekli ve kat kat düşük gösterdiği artık sır olmadığına göre, bu “açıklama” ile ne yapılmak isteniyor?
Veya beklenmeyen bu çıkışla, sanki “milletin hakkına girilmemiş” ve “vatandaşlar enflasyonun altında ezdirilmemiş” algısı mı telkin ediliyor? Ya da TÜİK’in duyurduğu resmi enflasyon rakamlarının doğru olduğunu mu kamuoyuna kabul ettirmek istiyor ya da “benden bu kadar, artık ötesini yapamam, bundan daha düşük gösteremem!” mi demek istiyor?
Bekleyip göreceğiz…
“O zaman ben yoktum”
Yoğun gündemin karambolunda kayan bir diğer çarpıklık da geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası’ndaki döviz rezervlerinin heba edilmesine dair “o zaman ben yoktum” sözleri oldu.
Cumhurbaşkanı’nın “Başbakanlığım döneminde bu döviz rezervini 135 milyar dolara kadar çıkardık. Daha sonra bir düşüş yaşandı, yoktum, Cumhurbaşkanıydım” ifadelerini kullanmasıydı. Belli ki, başarılan her işte kendini öne sürerken, başarısızlığı başkalarına, arkadaşlarına atma, hatta partisine yükleme çarpıklığıyla tam bir demagoji dayatılıyor. O denli ki döviz rezervindeki düşüşte “Cumhurbaşkanı idim, yoktum” diyebiliyor…
Garabet içinde garabet…
“Ekonomik tablonun birinci sorumlusu..”
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ekonomik alanda düştüğü tablonun birinci sorumlusu siz, ikinci sorumlusu bir parti darbesiyle göreve getirdiğiniz düşük profilli başbakan ve üçüncü sorumlusu bizzat atadığınız damat bakanınızdır.”
Ahmet Davutoğlu, (GP Genel Başkanı, eski başbakan)
“Kusurlar, başa, reise verilir…”
“Şerefler, müsbet hayırlar, maddî-mânevî ganîmetler orduya, cemaate verilir, tevzî edilir; kusurlar, menfi icraatlar başa, reise verilir…”
Bediüzzaman, (Emirdağ Lâhikası, 247)