"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

CENNET’TE BİR AĞAÇ

18 Aralık 2010, Cumartesi
Medine’de yetim bir çocuk ile ashabdan birisi arasında, bir hurma ağacı yüzünden tartışma çıktı. Meseleyi çözemeyince, PeygamberimizE (asm) danışmaya karar verdiler.

Resulullah (asm) her ikisini de dinleyince, sahabenin haklı olduğuna kanaat getirdi ve ağacı ona verdi. Ancak, çocuk üzüntüsünden ağlamaya başladı.

Peygamber Efendimiz (asm), o yetim çocuğun ağlamasına dayanamadı. Sahabeden, o ağacı yetime bağışlamasını istedi. Ancak, sahabenin o ağaca çok ihtiyacı vardı. Af dileyerek, bunu yapamayacağını söyledi.

Sabit b. Dahdaha da oradaydı ve Peygamber Aleyhisselam’ın üzüldüğünü görünce, o daha çok üzüldü.

“Yâ Resulallah, benim malımdan meyveli bir hurma ağacını bu yetime vermemi uygun görür müsünüz?” diye sordu.

Resulullah (asm):

“Bunun karşılığı cennette seni bekleyen bir hurma ağacıdır!” dedi.

Sabit, az önce mahkemesi görülen hurma ağacını kendi parasıyla satın alıp, o yetim çocuğa hediye etti.

Peygamber Efendimiz (asm), onun bu davranışından çok memnun kaldı. O yetim çocuktan daha çok sevinçliydi:

“Yâ Rab! Sabit b. Dahdaha’ya cennette yemişli bir hurma ağacı nasip et!” diye duâ etti.

(S. Gündüzalp, Bir Gül Demeti, s. 182) 
 
ÂYET
 

Onlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin nasıl son bulduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlüydüler; ve yeryüzünde daha çok eser bırakmışlardı. Yine de bütün bu kazandıkları, onlara bir fayda vermedi.

Mü’min, 82


PEYGAMBERiMİZDEN DUÂ


Allah’ım! Bütün işlerimin başı olan dinim konusunda hataya düşmekten beni koru! Yaşadığım şu dünyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla! Dönüp varacağım ahretimi kazanmama yardım et! Hayatım boyunca daha çok hayır yapmama imkân ver! Her türlü kötülükten kurtulmamı sağlayacak bir ölüm nasip et!


DÜNYA NİÇİN?


Allah dünyayı, ahİreti kazanalım diye vermiştir.

Hz. Osman (ra)


EN BAHTİYAR ODUR Kİ...


Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.

Bediüzzaman, Mektubat, s. 73


KENDİNİ CAMDAN SAYMA!


Kör insan için, elmas da bir, cam da...

Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sayma...

Hz. Mevlana (ra)


İNSANI TATMİN ETMEYEN


Yaratıcı ile bağlantılandırılamayan, ilişkilendirilemeyen hiçbir sevgi, hiçbir ilgi, hiçbir takdir, hiçbir aşk, insanı tatmin etmeyecektir.

Mustafa Ulusoy, Aynalar Koridorunda Aşk


BİR NEFES SIHHAT


Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…

Saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır

Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi…

Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)


FUZÛLÎ’DEN


Söylesem tesiri yok,

Sussam gönül razı değil…

Fuzûlî
 
GENÇKEN YAPILAN İBADET
 

“Gençlikte kazandığın ibadetler, o fânî gençliğin bâkî meyveleridir.” (Sözler, 588)

On beş – on altı yaşlarında iki genç, dini muhtevalı bir sohbete katıldılar. Sohbeti yapan zat, tatlı tatlı anlatıyordu. İki genç, sohbet sonrası evlerine dönerken, sohbetin bir değerlendirmesini yaptılar. Biri dedi:

“Anlatılanlar çok güzel şeyler ama dini yaşamak için biz daha genç sayılırız. Hele şöyle kırk yaşına gelelim, o zaman düşünürüz.”

Diğeri ilk anda bu görüşü haklı buldu:

“Doğru” dedi, “Biz henüz çok genciz.”

Fakat yalnız kaldığında meseleyi tekrar düşündü ve kendi kendine dedi:

“Evet, henüz çok genciz ama mükellefiz. Kırk yaşına varma garantimiz de yok. Diyelim, kırk yaşına vardık. Ama o güne kadar günahlarla dolu bir ömür geçirdikten sonra, kırkından sonra ne yapabiliriz?”

Böyle dedi ve sohbetlere devam etti.

Ve o genç şimdi kırk yaşında. Sohbetlere devam etmekten, İslâm’ı gençlik döneminde de yaşamaktan hiç de pişman değil.

(Doç Dr. Şadi Eren, Söz İncileri, s.11)
 
ŞİİRDE MÂNÂ DERİNLİĞİ
 

Ünlü Şair Mayakovski ile Nazım Hikmet, Moskova’daki üniversite yıllarında zaman zaman bir araya gelerek şiir üzerine konuşur, tartışırlarmış. İşte bu karşılaşmaların birinde Mayakovski sormuş:

“Nazım, sizin en ünlü şairiniz kimdir?”

Nazım Hikmet hiç duraksamadan:

“Şeyh Galip’tir.” deyip, onun şiirlerinden bir örnek okumuş. Şiirdeki zenginliğin farkına varan Mayakovski:

“Biz şiire bu kadar mânâ derinliği veremiyoruz.” demiş.

.........

İşte size, “Hüsn ü Aşk” eserinden iki mısra:

“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

(Kendine iyi bak. Çünkü âlemin özüsün sen. Varlıkların gözbebeği, insanoğlusun sen.)


KAPIYI İTMEK


Bir kapıyı itmeden açık olup olmadığını anlayamazsın.

Montaigne (ö.1592


Duymak, o davete uymaktır. Ezan seslerini herkes duysaydı, camiler dolardı.

Selçuk Yıldırım

 
SELİM GÜNDÜZALP

[email protected] 
 

Okunma Sayısı: 1995
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı