Yusuf Karadağ Ağabeyin ebedi âleme gidişi üzerine…
Var git güle güle!
Gülce gülüşünü özleyeceğim
Rahmet-i Rahman’a erene kadar
Yolunu her daim gözleyeceğim
Cennette yüzünü görene kadar
Bu bir başlangıçtır başladı visal
Bir bahçeye girdin Cennetten misal
Berzahtan yürü gel rüya hali al
Azrail kapıma gelene kadar
Bu şehir görmüştü baharı sizle
Huzurla yaşadı nurlu bir izle
Devam edecektir bu görev bizle
Can bedenden çıkıp ölene kadar
Bugün dört civanla birlik ölmüşüm
“Dinleyici olmak” nedir, bilmişim
Gözlerimden yaşı nurla silmişim
Özümden gülerim şölene kadar
Kalbinde yerleşen kopmaz sürurla
Yürürdün menzile büyük onurla
Koştun yıllar boyu imanla, nurla
Bir kaza rüyanı bölene kadar
Var git güle güle açıldı yollar
Şahidindir sana dopdolu yıllar
Az yorgun düşse de ayaklar, kollar
Koşacağız son gün gülene kadar
İnce lâtifeler hatıra bize
Biz andıkça yağsın nur kabrinize
Okuyup yazalım bizler biz bize
İnsanlık gerçeği bulana kadar
Çalışıp dururken iki cihana
Ağırlığı verdin ebetten yana
CEYHUNÎ kardeşin duâcı sana
Şu dünyanın ömrü dolana kadar
CEYHUNÎ (Mustafa Avcu)
***
Geride sadece anılar kalır
Vakti gelen gider dünya hanından
Geride sadece anılar kalır
Ayrılanlar kopar hep nice candan
Geride sadece anılar kalır
Kavrulur yürekler öyle bir anki
Ben sana ne deyim denir zaman ki
Hep düşer dalından bir gazel sanki
Geride sadece anılar kalır
Giden gider elbet menzile varır
Topraktan geleni hep toprak alır
Vuslatı geleni sadık yar sarır
Geride sadece anılar kalır
Geride kalanda hayli gam keder
İçine dert dolsa olsan derbeder
Giden geri dönmez olunsa heder
Geride sadece anılar kalır
Burukluk kaplarda nice yüreği
Keşkeler gönüle atar ilmeği
Gören gözler seyreylerde emeği
Geride sadece anılar kalır
Resimler bir başka dille konuşur
Acı hüzün içten içe oluşur
Gözyaşları hıçkırıkla buluşur
Geride sadece anılar kalır
Nereye gidiyor yok olup giden
Gidenler bir daha dönmezler neden
Böyle sorulamaz bilinir neden
Geride sadece anılar kalır
Nadir Nazik
***
Gelecek başa
İster pek az, ister çok yaşa
Kesin ölüm gelecek başa
İster ağa ol, ister paşa
Kesin ölüm gelecek başa
Düştük yollara büyük küçük
Yollardayız; geldik âleme
Çakıp sönen şimşek misali
Kesin ölüm gelecek başa
İstersen git ta Japonya’ya
Nasıl istersen öyle yaşa
İstersen çık Venüs’le Ay’a
Kesin ölüm gelecek başa
İsa Yakan
***
Ölüm ve ben - 4
Ey dostlar...
Ne de güzelmiş ölüm,
Her mahbub gibi
Gidiliyor...
Peyderpey, bölüm bölüm...
Anamın rahmindeyken,
Zaten ben ölmüşüm,
Şu daracık hanede,
Varlığa bürünmüşüm...
Ellerim bir başka,
Gözlerim tutuşmuş aşka,
Kalbimin içi
Bilinmez, efsun...
Kafka
Sırdaşım,
Sır/daşım...
Yastığım ucunda uyuyor,
İşte o kimdir
Biliyor musun?
Bir ömür boyunca beklediğim ölüm.
Yoo,
Aman ha aman,
Sakın korkmayın.
Ölüm denen lezzeti
Tatmadan ayrılmayın...
Gün olur,
Gece olur.
Bir ben onu taşırım.
Bir de o beni taşır sırtında,
Hangimiz yorulursak
Soluklanırız rıhtımda...
Bazen ben Musa olur,
O da Hızı’ra bürünür...
Anlamadıklarım
Apaçık görünür...
Tadı biraz soğuktur,
Biraz da sert ve ıssız,
Öyle bir yoldaşdır ki
Bırakmaz seni sensiz...
Ölüm denen pehlivan
Hiçbir güreşte yenilmez...
Şah olsun, Sultan olsun,
Onun bileği bükülmez...
Ey can ve ey dostlar,
Yoldaş olun ölüme!
Tek anahtarımız odur
Kavuşmamız için Rabbime...
Onun ayrılık vakti gömüldüğün zamandır,
Seni Rabbe kavuşturan
En yüce bir andır...
Erkam Yıldırım