Güvenlik Analisti Metin Gürcan, Berlin Konferansı’nın Libya’da durumu fazla etkilemediğini, ama Hafter’in meşrûiyetini müthiş arttırdığını söyledi.
Almanya’nın davetiyle Berlin’de düzenlenen Libya konferansının ardından dikkatler sahadaki duruma çevrildi. Libya’nın büyük kısmını elde tutan Libya Ulusal Ordusu’nu destekleyen Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ve aşiretler konseyi Trablus’taki İhvancı hükümete karşı ‘petrol kartını’ çıkartırken, Berlin Konferansı’nın sonunda yayınlanan bildiri ile meseleleri BM’ye havale eden sonuçları tartışılıyor. Güvenlik Analisti Metin Gürcan’a göre, Berlin Konferansını öncelikle Moskova’da başlayan sürecin devamı olarak okumak gerekiyor. Moskova’nın ardından Berlin’de çok aktörlü bir sürecin başladığını belirten Gürcan, ancak konferans sonundaki bildiriye rağmen sahadan Mısır ve BAE’nin Hafter’e yönelik askeri desteğinin sürdüğü haberlerinin geldiğini anımsattı. Gürcan, durumun Serrac ve Hafter’de beklentileri artırarak sahada daha fazla hararete yol açabileceğini belirtti. Gürcan’a göre Ankara açısından Berlin Konferansının kazanım, kayıp ve riskleri var. Net kazanımın Yunanistan’ın Berlin’e davet edilmemesi olduğu görüşündeki Gürcan, böylelikle Libya meselesinin AB’nin meselesi haline getirilmemiş olduğunu savundu.
Serrac ile eş statüde
Sputnik’in haberine göre, Ankara’nın Libya meselesini ikili ilişkiler şeklinde götürmek istediğini belirten Gürcan, AB’nin mevzuya uzak kalmasının Türkiye’nin avantajına olacağı görüşünü aktardı. Gürcan, diğer yandan Türkiye’nin ‘darbeci’ ve ‘terörist’ diye andığı Hafter’in Berlin Konferansı ile meşrûiyetini müthiş biçimde artırdığı ve Serrac ile eş statüye geldiğini belirtti. Aynı şekilde Hafter’i destekleyen Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi konferans bildirisinde birleşmiş bir siyasî yönetimin onay mekanizması olarak yer almışken, Gürcan, bu meclisin de hareketlenmesi ile karşıt cephenin siyasi ve diplomatik olarak atakta olmasına dikkat çekti. Gürcan’a göre Berlin Konferansı’nda bir önemli gelişme ise Mısır lideri el Sisi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk kez aynı karede görülmesi. Ankara’da ve Erdoğan’ın partisi içinde Mısır ve İsrail ile ilişkileri normalleştirme retoriğine dikkat çeken Gürcan, Ankara’dan bu konuda somut adımlar gelebileceği görüşünü aktardı.
Türkiye süreçte etkinliğini kaybedecek
DW Türkçe’nin haberine göre, Türkiye’nin Berlin sürecinden önce kendini Libya’da bir güç odağına dönüştürebildiğini söyleyen eski Libya Büyükelçisi Uluç Özülker, “Ama iş bütün ağırlığıyla Birleşmiş Milletlere (BM) döndürüldüğü andan itibaren orada başat güçler kendi aralarında karar alacaklar. Türkiye süreçte etkinliğini yitirecek” dedi. Özülker’e göre sadece Türkiye değil, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri dâhil hepsi karar mekanizmalarından uzaklaştırılmış oldu, süreç, veto hakkına sahip başat güçlerin BM Güvenlik Konseyi’nde çözüm konusunda atacakları adımlara terk edildi.