Demokrat Parti döneminin Milli Eğitim ve Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri 79 yaşında vefat etti.
YENİ ASYA - ANKARA
Demokrat Parti döneminin Milli Eğitim ve Bayındırlık Bakanı, Yassıada maznunlarından Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri, tedavi gördüğü Ankara - Ayaş Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde 79 yaşında vefat etti. Yassıada’dan sonra müebbet hapis yattığı Kayseri Cezaevi’nde hastalanıp 31 Aralık 1961’de vefat eden Tevik İleri’nin medfun olduğu Cebeci Asri Mezarlığı’na babasının ve annesi Vasfiye Hanım’ın yanına tevdi edilen Cahide İleri, kardeşi Cahit İleri ile birlikte babasının dâvâsını ve mücadelesini her fırsatta anlatan birçok çalışmalarda bulunmuştu.
“Babam, Menderes’e gönülden bağlıydı”
Tevfik İleri’nin hayatını, çalışmalarını, bayındırlık, demokrasi, din eğitimi ve öğretimine yaptığı maddî ve mânevî hizmetlerini, Meclis ve parti konuşmalarını, mefkûresini, hitâbelerini ve notlarını derlediği ilki 1977 de yayınlanan:“Babam Tevfik İLERİ”; ikincisi:“Tevfik İLERİ / Yassıada ve Kayseri Günlükleri” adlı iki kitapta derleyen Câhide İleri, bu konuda konferanslar verdi, programlara katıldı, başta Yeni Asya olmak üzere birçok gazete, dergi ve televizyonda mülâkatları yayınlandı. Tevfik İleri’nin, talebeliğinden bürokratlığına, milletvekilliğinden, Nafıa (Bayındırlık) ve Maarif Bakanlığı, Meclis Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerindeki icraatlarını, Meclis ve halka yaptığı konuşmaları, mahkeme savunmalarını, zindandan gönderdiği mektup ve mesajları, mücâdelesini ve dâvâsına bağlılığını vesikalarıyla nakledip ortaya koyun Câhide İleri’nin tesbitiyle Tevfik İleri, “Menderes’e gönülden bağlı idi. Yargıçların itirazlarına, ‘Menderes, vatanını seven bir insan. Onun için ben devamlı onun yanında olacağım” derdi ve öyle de oldu.
Ne olacaksa, ne gelecekse O’ndan
Merhume Cahide İleri, Yeni Asya’ya verdiği röportajlardan birinde(2 Ocak 2012) şunları anlatmıştı: “Babam anneme 20 Ekim 1960 tarihinde Yassıada’da yazdığı mektupta, ‘Ve şükretmekteyim. Hiçbir iddia, hiçbir netice beni endişelendirmez. Seni de endişelendirmesin. Yeter ki benim yüzümden sana, çocuklarıma ve yakınlarıma bir ‘kir’ gelmesin. Şükrolsun o yok. Allah’ın dediği olacaktır’ diye teselli veren ifadeleriyle bütün hayatı boyunca ve özellikle darbe ile zulmen hapishanede hasta halinden dahi hiç şikâyetçi olmadığını; sâdece dâvâsını düşündüğünü, bir tek iftira ve isnadlardan sakındığını; gerisini Allah’a havale ettiğini bildirmişti. “Daha Yassıada’daki ilk günlerinde, ‘Şimdi beni alâkadar eden tek şey, sizlerin varlığınız ve sağlığınızdır. Onun şükründen âciz olduğuma kaniim. Allah bana, bize, yavrularımızın acısını tattırmasın, onların ıztıraplarını görmeyelim. Gerisi… Gerisi hiçtir ve takdiri-i İlâhîdir. Ne olacaksa, ne gelecekse O’ndan.“
Demokratlar, Kur’ân’dan medet ister
“Yine 1 Ocak 1961’deki Yassıada notlarında, ‘Bugün yeni yılın, 1961’in ilk günü. Çoluk çocuğumdan ayrıyım… Fakat gönlüm onlarla dolup taşıyor. Onlarla ve sevdiklerimizle, hakikî dostlarımızla… Allah’tan sağlıklar, saadetler nasip etmesini, hasretliğimizi dindirmesini niyâz ediyorum’ diye yazan İleri, ertesi günkü notlarında, ‘Her sabah Divân-ı Kebir’den parçalar okuyor ve Mevlânâ ile temasa geçiyorum’ diye yazmış.“4 Ocak 1961’de yazdığı nottaki, ‘Bugün öğle yemeğinde İzzet (Akçal, DP milletvekili) bana yoğurt isteyip istemediğimi sordu. Bahriyeli nöbetçi teğmen; ‘Ne konuşuyorsunuz?’ diye İzzet’e çok sert bağırdı…’ ufak hâdisesi ise, Yassıada’nın zulüm ve haksızlıkla illetli karakterinin ipucunuverir…”KUR’ÂN-I KERİM’DEN MEDET…“Tevfik İleri ve Demokratlar, hep Kur’ân-ı Kerim’in mânevî feyzinden medet isterler. Aslında darbenin ilk gününde derdest edilip götürüldükleri Harb Okulunda, 8 Haziran 1960 tarihli mektubunda; ‘Ayın altısında Okul Kumandanı’nın müsaadesiyle Adnan (Menderes) Bey ile görüştüm. İyidir.Osmanlı Tarihi okuyor. Bir de Kur’ân-ı Kerim. ‘Dört günde hatmedeceğim’dedi. O da huzuru kalp içinde…’ cümleleri, İleri ve Menderes gibi Demokratların iman ve tevekkülünün en bâriz ifâdesiydi.
Teslimiyetin tezâhürü
“16 Haziran 1960 tarihli günlüğü, mânevî hıfzda duânın önemine dikkat çeker: “Harbiye’de ilk gün İzzet (Akçal) bana okumam, mümkün olduğu kadar çok okumam için şu âyeti yazdırdı: ‘Bismillahirrahmanirrahim; Allah-û lâ ilâhe illa ente sübhaneke inni küntü minez-zâlimin.’ Ben de yaptım. Bilhassa yemekhaneye iner çıkarken, gece yatakhaneye giderken bunu şiddetle hissettim…’“Aynı tarihli ‘sekizinci defter’de, ‘Yatmadan evvel iki gecedir Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin Fütûh’ül Gayb adlı eserini okuyorum’ diye yazan İleri’nin, 6 Ağustos tarihli notunda, “Namazımı kıldım. Evi, Vasfiyem’i, çocukları düşündüm’ deyip, peşinden fotoğraflarına bakarak, ‘bugünlere sağ-salim çıkaran Allah’a şükrettim’ kaydı, târifi imkânsız teslimiyetin ve vicdan rahatlığının tezâhürü…“Tevfik İleri’nin ‘Bismillahirahmanirrahim’ diye başladığı 21 Ağustos 1961 tarihli günlüğünde, ‘Mevlâ görelim neyler… Neylerse güze eyler’ notu; akabinde 15 Eylül 1961 tarihinde, tutuklanmasının 477. ve Yassıada’nın 455. gününde, kendilerine zulmeden zâlimleri “Allah’a havale edip’, ‘Allah’ın her şeyi gördüğüne ve bildiğine inanıyorum. İhmal etmediğine, imhal ettiğine (mühlet verdiğine) inanıyorum’ yazması, bir başka rıza misâliydi.”