Yeni Asya Medya Grup bünyesinde, Bizim Radyo ve M Tur işbirliği ile gerçekleştirilen Suriye Gezisi tam 8 otobüste yaklaşık 400 katılımcının iştirakiyle gerçekleşti.
Bizim Radyo ve M Tur’un ortaklaşa organize ettiği gezi Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’yi irad edişinin 100. yılında Şam’da bir kongre düzenlemek ve Hutbe-i Şamiye’yi tekrar ilk okunduğu mekânda okumak amacıyla düzenlenmişti.
(Yeni Asya Medya Grup'un Suriye turu sekiz otobüsle yapıldı.)
(Hutbe-i Şamiyenin 100. yılında Emevi Camii büyük bir coşku yaşadı. Suriye turuna katılan 400 kişi ve camidekiler büyük bir dikkatle Mehmet Kutlular’ın okuduğu Hutbe-i Şamiye’yi dinlediler. )
(Hutbe-i Şamiye'nin okunmasının ardından yapılan duâyı, Yönetim Kurulu üyemiz Ali Vapurlu yaptı.)
Bir kısmı İstanbul’dan uçaklarla gelen, bir kısmı da çeşitli illerden otobüslerle gelen ve Gaziantep’te Ulu Camii önünde toplanan katılımcılar tek tek otobüslerine yerleşerek Öncüpınar sınır kapısına doğru harekete geçtiler. Cuma günü Suriye’ye giriş yapan kafile içinde, Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutlular, Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı, Yeni Asya Yönetim Kurulu üyeleri, gazetemiz müdürleri ve Şam’daki Hutbe-i Şamiye kongresine iştirak eden onlarca akademisyen ve fikir adamı da vardı.
HALEP KALESİ GÖRÜLMEYE DEĞER

KIsa bir yolculuğun ardından, sınıra yaklaşık 70 kilometre uzaklıktaki, Suriye turunun ilk durağı olan Halep şehrine varıldı. Suriye’nin ikinci büyük şehri olan Halep’te gezilecek birçok mekân bulunuyordu. Bunlardan en önemlisi ise şüphesiz Halep Kalesi’ydi. Kale, 13. yüzyılda Seyf El Devle El Hamadani tarafından inşa edilmiş. Muazzam bir kale ve etrafında derin hendekler olan güvenli bir sığınak. Eskiden o hendeklerde timsahlar olduğu bile söyleniyor. Nitekim çokları kaleyi fethetmeye çalışmış da muvaffak olamamış. Kalenin yüksek surları ve su dolu hendekleri arasında can veren en önemli şahsiyetlerden biri Kutalmışoğlu Süleyman Şah’dır. Süleyman Şah’ın Türbesi Halep kalesinin arka burcunun tam karşısında Seyyid Nesimî’nin Türbesiyle aynı mekânda bulunuyor. Yıllara rağmen kale sapasağlam ayakta duruyor. Kalenin içi de adeta bir şehir gibi. Bir şehirde olması gereken her şey var. Cami, hamam, medrese vs.. Bu kalede halen restorasyon çalışmaları devam ediyor... Halep Kalesinden sonra en önemli yapılardan biri olan ve rivayete göre içinde Hz. Zekeriyya’nın (as) Türbesinin bulunduğu Umeyyed Camii'ne gittik. Şam’daki büyük ve ünlü Emeviye Camii'ne benzeyen bu cami şehrin kalbinin attığı yerlerden biri. Umeyyed Camii, şehrin en eski ve en ünlü camiidir. Halep şehir merkezinde olan cami; Emevi Halifesi El Velid tarafından yapımına başlanıp 717’de Halife Süleyman döneminde bitirilmiş, tarih boyunca Memlüklüler ve Osmanlılar döneminde tamirler ve ekler yapılmıştır.

(Tura katılanlar, Halid bin Velid Türbesinde duâ ederken.)

(Risale-i Nur Kongresine katılan akademisyenler, topluca hatıra fotoğrafı çektirdiler.)
Şam ve Halep'teki kapalı çarşılarda baharat, aktariye ürünleri ve çeyizlikler satılıyor.
ORTADOĞU'NUN EN UZUN ÇARŞISI HALEP'TE
Şehrin diğer önemli mekânı ise Halep Kapalı Çarşısı. Ortadoğu’daki en uzun çarşı olduğu söylenen ve uzunluğu 10 km’yi bulan bu çarşının büyük kısmı 15. yüzyılda yapılmış. Genel olarak turistik eşyalar ile baharat ve aktariye ürünleri ve de çeyizlikler satılmakta. Halep’te gezilen yerlerden bir tanesi de Bimaristan’dı… Memluk Valisi Argun Al Kamil tarafından akıl hastaları için yaptırılan Bimaristan, bir zamanlar su ve müzikle tedavinin etkin olarak kullanıldığı önemli bir tarihî sağlık merkezi olarak kullanılmaktaydı. Bu mekân da Halep’te turistlerin ilgi gösterdiği yerlerden biri. Sınırdan itibaren lüks otobüslerle tura devam eden katılımcılar, Halep’in merkezinde bulunan devasa lüks bir restoranda akşam yemeğini yedikten sonra Halep’in en lüks otellerinde kendileri için ayrılan odalarda dinlenmeye çekildiler.
(Sınır kapısında pasaportlar kontrol edilirken, heyecanlı bir bekleyiş hakimdi.)
(Busra Antik Şehrindeki Ebu Bekir Sıddık Camii.)
(Rahip Bahira Manastırı sapasağlam ayakta duruyor.)
(Mebrak’un Neka Mescidinin küçük kapısından ancak eğilerek geçmek mümkün.)
(Mehmet Kutlular, Suriye turuna eşi Nevin Hanımla birlikte katıldı.)
Suriye, tarih kokuyor
SURİYE'DE BULUNAN ÖNEMLİ TARİHÎ MEKÂNLARDAN BİRİ BUSRA ŞEHRİ. PEYGAMBERİMİZİN (ASM) 12 YAŞLARINDAYKEN AMCASI EBU TALİB İLE BİRLİKTE GELDİĞİ VE RAHİP BAHİRA'NIN KENDİSİNİ GÖRÜP PEYGAMBER OLDUĞUNU ANLADIĞI BELDEDEKİ NEBEVÎ HAVA, ŞEHRE GİRER GİRMEZ HİSSEDİLİYOR.
(Suriye, Türkiye'nin dört bir yanından gelen Yeni Asya okuyucularını 3 gün boyunca ağırladı.)
DÜNYANIN EN ESKİ SU DEĞİRMENLERİ

Ertesi gün otelde yapılan kahvaltıdan sonra, katılımcıların ilk durağı, Hama şehri oldu. Hama, değirmenleri ile ünlü bir şehir. Şehirde tam 19 adet büyüklü küçüklü değirmen bulunuyor. Şehrin tam ortasından Asi Nehri geçiyor. Eski Hama da bu nehrin arka kısmında yer alıyor. Şehir tamamen restore edilmiş. Turizm cevherinin farkına varmış yani. Hama’da Asi Nehri üzerinde bulunan su değirmenlerinin halen dünyada 17 tane örneği bulunmaktadır. Bu değirmenler şehre su nakli için yapılmış. Dünyanın en eski su değirmenleri niteliğindedir. Hama’daki kısa konaklamadan sonra Suriye’nin Humus şehrine doğru yola çıkıldı. Humus’ta çok gidilecek yer yok. Ancak orayı cazibedar kılan öyle biri var ki, sırf o sebeple Humus’a gidilir. Büyük sahabi Halid bin Velid’den bahsediyorum. Evet Halid bin Velid ve oğlu Humus’ta kendileri adına yaptırılmış büyük bir camide yatıyorlar. Bu büyük mücahid sahabenin ölmeden önce söylediği hazin sözlerin yazılı olduğu bir anıt da, caminin avlusunun hemen dışındaki alanda bulunuyor. 1964 yılında dikilen söz konusu anıtta mealen Halid bin Velid’in şu sözleri yer alıyor:
“Ben yüzlerce savaş gördüm.
Bedenimde kılıç ve ok değmemiş bir karış yer bile yok.
Şimdi ölüm yatağındayım, kaçınılmaz ölümün pençesindeyim.
İsterse bundan sonra korkakların gözleri açık kalsın”
Bu iki zatın hemen karşısında ise Büyük Halife Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın yer aldığı söyleniyor.
MEBRAK’UN NEKA (DEVENİN ÇÖKTÜĞÜ YER) MESCİDİ
(Hz. Muhammed henüz 12 yaşındayken, Rahip Bahira onun peygamber olduğunu anlamıştı.)
Büyük bir heyecanla oraya doğru adeta koşuyoruz. Peygamberimizin (asm) varlığıyla şereflendirdiği bir mekânı görecektik ve kitaplardan okuduğumuz bu hadisenin cereyan ettiği yerlere vasıl olacaktık. Busra’ya vardığımızda inanılmaz bir manzara bizi karşıladı. Çünkü burası çok çok kadim bir şehir. İçinde Efes’i aratmayacak mahiyette bir antik şehir bulunuyor. Kalıntı diyemiyorum çünkü şehir dimdik ayakta duruyor. Roma döneminden kalan şehir kalıntılarına bakıldığında şehrin bir zamanlar Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden olduğu hemen anlaşılıyor. Büyük Constantinus zamanında (306–337) önce piskoposluk merkezi haline getirilen Busra, daha sonra Antakya patrikliğine bağlanarak Arabistan başpiskoposluğunun merkezi olmuş. Keşfedilmemiş bu güzel şehirde hemen Peygamberimizin konakladığı mekânı buluyoruz. Buraya bir mescit yapılmış ve mescide Mebrak’un Neka (Devenin Çöktüğü Yer) adı verilmiş. Bu küçücük mescidde, Peygamber Efendimiz’in (asm) devesinin ayak izini de görmek mümkün. Rahip Bahira’nın manastırı da tıpkı kitaplarda anlatıldığı gibi bu yerin hemen yakınında sapasağlam ayakta duruyor. Peygamberimizin (asm) bulunduğu ve mescide çevrilen alanın kapıları dikkatimizi çekiyor. Çünkü kapılar küçük bir çocuğun ancak girebileceği büyüklükte. Öyle ki biz eğilerek girebiliyoruz. İyi korunmuş ve geniş kapasiteli Roma dönemi amfi tiyatro ile tiyatroya hasar gelmemesi için etrafına Selâhaddin Eyyubî tarafından yaptırılan kale şehirdeki en önemli tarihi eserler arasındadır. Bölgedeki volkanik kayalarla inşa edilen antik şehir ve tiyatro UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yeralmakta, her yıl önemli sayıda turist çekmektedir. Busra’daki bu güzel geziden sonra Şam’a önce akşam yemeği daha sonra ise dinlenme için geçildi. Ertesi gün ise hem Şam turu hem de Hutbe-i Şamiye’nin okunması gerçekleştirilecekti. Öte yandan, Şam’daki Ebla otelinde VI. Risâle-i Nur Kongresi çerçevesinde akademisyenlerin masa çalışmaları ve tebliğ hazırlıkları devam etmekteydi. Şam’ın en güzel otellerinden birinde dinlenen katılımcılar, kahvaltılarını eder etmez, Şam’ı gezmek üzere yola koyuldular.

Suriye'nin Humus şehri, İslâm kahramanlarından Halid bin Velid'in Türbesini barındırıyor.
Busra'da Mebrak’un Neka (Devenin Çöktüğü Yer) mescidinde.
Busra'da, iki bin yıl öncesine dayanan Roma medeniyetinin kalıntıları hâlâ ayakta.
PEYGAMBERİMİZİN RAHİP BAHİRA TARAFINDAN KEŞFEDİLDİĞİ ŞEHİR
Hama ve Humus gezilerinden sonra Hutbe-i Şamiye’nin 100 yıl önce okunduğu ve ertesi gün katılımcıların şahitliğinde tekrar okunacağı muhteşem Şam şehrine doğru hareket edildi. Ancak ondan önce, Şam’a 120 kilometre mesafede bulunan ve Ürdün sınırına 10 km mesafedeki tarihî Busra şehrine gidildi. Busra bizim için çok çok önemli mekânlardan biri. Çünkü Peygamber efendimizin 12 yaşlarındayken amcası Ebu Talip’in himayesinde ticaret kervanı ile geldiği ve rahip Bahira’nın kendisini görüp Peygamber olduğunu anladığı belde burası. Hikâye özetle şöyle anlatılır kitaplarda: “Hz. Muhammed (a.s.m), amcası Ebu Talib ile birlikte ticaret için burayı şereflendirmiş. O dönemde burada son peygamberin gelişini bekleyen rahip Bahira isimli biri varmış. Önceden Yahudi olan Bahira Hıristiyan dinini kabul edip o kutlu kişinin gelmesini beklemeye başlamış. Rahip Bahira, küçük Muhammed’in (a.s.m) bulunduğu kervandaki olağanüstülükleri görünce bütün kervanı yemeğe çağırmış. Bu dâvette Hz. Muhammed’i (a.s.m) görüp amcasına peygamberlik müjdesini vermiş, ancak Yahudilerin şerrinden korkarak hemen şehirden ayrılmasını istemiş”

YARIN: ŞAM
İZLENİMLERİ…
UMUT YAVUZ
ELİF NUR KURTOĞLU