TÜRKİYE’DE TOPLUM AKP DÖNEMİNDE DAHA ÖNCE HİÇ OLMADIĞI KADAR KESKİN VE VAHİM BİR KUTUPLAŞMAYA SÜRÜKLENDİ.
MUHALEFET DÜŞMANLIK SAYILIYOR
“Karşı karşıya olduğumuz şey, partizanlıkla vatanseverliği, vatanseverlikle belli bir dünya görüşü ve hayat tarzını özdeşleştiren vahim bir kutuplaşma. İktidar ve onu destekleyenler muhalefeti meşru bir siyasî faaliyet değil, düşman işbirlikçiliği olarak görmeye başladı.”
BARIŞ DEĞİL, ÇATIŞMA
“Hamaset yarışının bir sonucu olarak, dış dünyaya bakışta ve komşular dahil başka ülkelerle ilişkilerde barışçı değil de çatışmacı perspektif Türkiye’nin doğal tutumu haline gelmiştir. Ne yazık ki, bu patolojinin kalıcı olma, AKP iktidarı sonrasında da devam etme riski vardır.”
***
Kutuplaşmanın böylesi görülmedi
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, “Türkiye toplumu AKP iktidarı döneminde daha önce hiç olmadığı kadar keskin bir kutuplaşmaya sürüklenmiştir” dedi.
Hukukçu gazeteci yazar Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, Türkiye’nin kutuplaşmaya sürüklendiğini söyledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yayınlanan www.diyaloggazetesi.com’da yazdığı yazısında Erdoğan, “Türkiye toplumu AKP iktidarı döneminde daha önce hiç olmadığı kadar keskin bir kutuplaşmaya sürüklenmiştir. Bu, partizanlık anlamında bir kutuplaşmadan ibaret olsaydı, o kadar kaygılanmaya belki gerek olmazdı. Ne var ki, burada karşı karşıya olduğumuz şey, partizanlıkla vatanseverliği, vatanseverlikle belli bir dünya görüşü ve hayat tarzını özdeşleştirme istidadı gösteren daha vahim bir kutuplaşmadır. Bunun bir sonucu olarak, gerek siyasî iktidar gerekse onu destekleyen kitleler hükümete muhalefeti meşru bir siyasî faaliyet olarak değil de, düşman işbirlikçiliği ve ülkeye karşı bir komplo olarak görmeye başlamıştır. Ve şaşırtıcı değil, ana muhalefetin tabanının gözünde de, bu sefer AKP iktidarı emperyalistlerin planları doğrultusunda Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya çalışan sinsi bir güçtür” dedi.
İşimiz gerçekten zor
“Toplumun her kesiminde komplocu zihniyet gitgide düşünmenin yerini almaktadır” diyen Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Bu gelişmelerin yol açtığı, endişelenmemiz gereken başka bir toplumsal eğilim de şudur: İçe-kapanmacı ve yabancı (ve farklılık) düşmanı bir zihniyet ve onun ideolojisi –yani, milliyetçilik- sağlı-sollu herkesi tutsak almış durumdadır. Milliyetçilik bugün iktidarla muhalefeti birleştiren ana bağlantı noktasıdır. İktidarla muhalefetin hamaset yarışında olmasının bir sonucu olarak, dış dünyaya bakışta ve komşular dâhil başka ülkelerle ilişkilerde barışçı değil de çatışmacı perspektif Türkiye’nin doğal tutumu haline gelmiştir. Ne yazık ki, bu patolojinin kalıcı olma, AKP iktidarı sonrasında da devam etmesi riski vardır. Bu da Türkiye’nin fevkalâde sağlıksız ve kaygan bir zemin üzerinde seyretmekte olduğu anlamına gelmektedir. Bunlar sadece siyasî iktidarın –ve hatta anayasanın- değişmesiyle üstesinden gelinebilecek sorunlar değildir çünkü. Kısacası, işimiz gerçekten zor.”