"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya'nın Manevi Mimarı

02 Nisan 2021, Cuma 03:33
Üstad Bediüzzaman'ın “Kâinata değişmem” dediği Talebesi Zübeyir Gündüzalp'i, 50. vefat yıl dönümünde rahmetle yad ediyoruz.

ÜSTADLA BİRLİKTE

AFYON mahkemesinde Üstad ve talebeleriyle birlikte tutuklu yargılanan ve akabinde kısa bir fasılanın ardından, yanından hiç ayrılmadığı Üstadın vefatına kadar hizmetine onunla beraber devam eden Gündüzalp, ondan sonraki süreçte de Risale-i Nur’la çok önemli hizmetler yaptı.

İTTİHAD VE YENİ ASYA

ÜSTADIN gazeteleri takip etmekle de görevlendirdiği Gündüzalp, 60’lı yıllarda Risale-i Nur eksenli yayıncılık hizmetlerini başlattı; İttihad ve Yeni Asya’nın kurulması onun talep ve teklifiyle gerçekleşti. 2 Nisan 1971’de vefatına kadar Yeni Asya ile yakından ilgilendi.

***

BÜYÜK ADAM

(Yeni Asya, 4 Nisan 1971, Tahlil köşesi)

Ahirete bir büyük adam göçtü. Kimdir bu zat? Onun kim olduğunu söylemeden önce bir başka sorunun cevabını vermek gerekiyor. Büyük adam kimdir? Kime büyük adam denir?

Büyük adam; ordular yenmiş, ülkeler fethetmiş adam mıdır? Hayır. Büyük adam çok alkışlanan adam mıdır? Hayır. Büyük adam çok servet toplayabilmiş kişi midir? Hayır. Büyük adam, çok yüksek makam ve rütbelere çıkmış olan adam mıdır? Hayır. Büyük adam, çok şeyler yıkan veya yapabilen adam mıdır? Hayır. Büyük adam, tarihlere geçmiş veya geçebilecek adam mıdır? Hayır. Büyük adam, adına anma toplantıları yapılan adam mıdır? Hayır. Ve nihayet büyük adam, herkes tarafından büyük tanınan, büyük sanılan büyük gösterilen veya büyüktür diye ilan edilen adam mıdır? Hayır.

Ya öyle ise kimdir büyük adam? Büyük adam, yaratılış gayesini bir an hatırından çıkarmayan, bu hedefe doğru yürüyen ve bu hedeften hiçbir zaman şaşmayan ve ayrılmayan adamdır. Büyük adam, her harekâtının her an zapt edildiğini bir an dahi aklından çıkarmayarak, her anının hesabını vereceğinin dikkat ve şuuru ve “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” hakikatinin idraki içinde bulunan adamdır.

Büyük adam, Allah’ın rızasından başka hiçbir şeyi gaye edinmemiş ve nefsine; “Ey nefis! Takva ve amel-i salih ile Hàlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur. O kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirse iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi aciz kullardır.” diyebilen ve o esasa riayet edebilen kişidir. Büyük adam, dâvâsı büyük olan adamdır. Büyük adam, himmeti büyük olan adamdır. Büyük adam, hedefi büyük olan adamdır. Büyük adam, nefs-i emmaresini yenmiş adamdır. Büyük adam dünyaya, menfaate, şöhrete, mala, paraya, kadına, makama ve nefsine esir olmayan adamdır. Büyük adam, meşrû lezzetleri dahi davası uğrana terk eden adamdır. Büyük adam şeytanına “Eyne’l-mefer” dedirten adamdır. Büyük adam, darağaçlarına, zindanlara, kurşunlara, tehditlere ve tehlikelerin her türlüsüne meydan okuyan, pabuç bırakmayan adamdır. Büyük adam, şehitlik makam ve rütbesinin üstünde makam ve rütbe tanımayan adamdır. Büyük adam büyüklük davası olmayan adamdır. Ve nihayet büyük adam, bütün küçüklüklerden sıyrılmasını bilmiş ve bütün büyüklükleri şahsında cem etmiş adamdır.

Şimdi ilk sualin cevabını verebiliriz. Ahirete göçtüğünden bahsettiğimiz o büyük zat, o büyük adam, yukarıda saydığımız bütün vasıfların ve sahip olduklarının pek çoğunu ise sayamadığımız büyüklüklerin sahibi Mehmed Zübeyir Gündüzalp’tir.

Konya’nın, mert ve erkek ruhlara ve İslam fedaisi kahramanlarına beşik olan Ermenek yaylasında doğup, İstanbul ufuklarında ufûl eden güneş “Kur’ân’ın muhkemat kal’asına gir, Sünnet-i Seniyyeyi rehber yap, selâmeti bul” diyen ve Allahu Azîmüşşanın nurunu, Peygamber-i Zîşanın nurunu, Kur’ân-ı Hakîm’in nurunu, İslâmın nurunu, imanın nurunu aksettiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin aksettirdiği bütün bu nurlara her an ve her daim en geniş şekilde ayna olabilmek liyakat ve bahtiyarlığına sahip olarak âlem-i bekaya intikal etmiştir.

Evet, Mehmed Ziver Gündüzalp, Risale-i Nur’la karşılaşıp onu okuyunca aklıyla, kalbiyle, ruhuyla ve sair bütün lâtifeleriyle o nurun pervanesi olmuş ve en büyük davanın iman hizmeti ve zamanın ise iman kurtarmak ve İslam fedaisi olmak zamanı olduğunu ve bunun ise ancak tahkikî iman dersleri ile yapılabileceğini idrak etmiş ve bütün zerratıyla massettiği Risale-i Nur’un müellif-i muhteremi Bediüzzaman’ın yanında yer almıştır. Her şeyini feda ve terk eden bir İslâm fedaisi olarak zindanlar, tehditler, tazyikler, tecavüzler karşısında zerrece irkilmeden, onunla beraber zindanlar içinden, demir parmaklıklar arkasından, darağaçlarının altından, süngüler arasından dimdik yürüyerek geçmişlerdir.

Hayat hikâyesini ve kahramanlıklarını, fedakârlıklarını ve eşsiz vasıflarını, değil bir makale, bir kitaba dahi sıkıştırmak dahi mümkün olmayan bu zat, her şeyden önce nefs-i emmâresini, his ve hevâsını, bir daha belini doğrultamayacak şekilde yere sererek iman hizmetine vakf-ı hayat eylemiş, azamî ihlâsın, azamî sadakatin, azamî sebatın, azamî dikkatin, azamî fedakârlığın ve sabr-ı cemîlin mücessem timsali olarak yaşamış, hüsn-ü ibadete ve taate ve şükre ve zikre muvaffak olmuş, iman-ı billâha, marifetullaha ermiş, hayatı başından sonuna kadar Kur’ân hizmetinde, iman hizmetinde, Risale-i Nur hizmetinde geçmiş, hastalıkların, yorgunlukların ve şer kuvvetlerin vurmak istedikleri zincirleri darmadağın etmiş ve son nefesine kadar bu hizmetin zaferi için mücadele ederek ruhunu hizmetin ateş hattında teslim eylemiş ve kınından çıkmış bir kılıç olarak ahirete intikal etmiştir.

Allah, onu garîk-ı rahmet eylesin; Nur içinde yatsın, Cennetü’l-Firdevsine kabul buyursun, Peygamber-i Zîşanın ve büyük Üstadın ağuş-u nazdarânesinde mes’ud eylesin ve himmetini bu aciz ve günahkâr kardeşlerinin üzerinden eksik eylemesin. Âmin.

***

Büyük mücahid

(Mustafa Sungur, İttihad Gazetesi, 13 Nisan 1971)

“Zübeyir, bana bir kahve yap, diyeceğim. Onları burada bekleyeceğim, kaçmayacağım!”

Bu sözü hatırlattıran bir hatıra, 1971 senesinde zuhur eden hadiseler hengâmında vefatıyla dehşetli hadiselere kendini siper eden kahraman bir ruhun manevî şehit hükmünde dâr-ı bekaya irtihal etmesidir.

Hangi hatırayı yazacağımı da bilemiyorum. Zira 10 sene kadar, Afyon hapsinden sonra muazzez Üstadımızın hizmetinde, seyahatinde, neşriyatta ve Ankara’da beraber bulunduk. Ve 10 sene de Hazret-i Üstadın irtihalinden sonra rahmet-i İlâhiye ile nihayetsiz acz ve fakrımıza rağmen tevdi edilen hizmet-i Nuriyede yan yana, aynı ruh manasında binler fedakâr halis kardeşlerimizle beraber çalıştık.

Evvelâ Cenab-ı Hak’tan vaki olan kusurumuzu af buyurmasını niyaz ile rahmet ve kereminin tecellisiyle ebedî kudsî rızasını dileriz.

Bu zamanlarda, bu kahraman hadim-i Nur, hakikaten müstesna bir feragat ve fedakârlık ile hayat sürmüştür. Üstadımızın zamanındaki ve yanındaki aynı fedakârlığı ile millet, memleket ve İslâm için yaşamak demek olan hizmet-i Nuriye içinde kalmış, evi ocağı, dostu arkadaşı, sevinci eğlencesi hep nur-u Kur’ân hakikatleri, dersleri olmuştur. Bu zamanda binde bir insanda bulunmayan harika bir sadâkati, Üstadından aldığı derse ittibâ ile izhar eyleyen ve talebe-i ulûm şerefini kazanan bu bahtiyar insan, 17 sene sonra Hazret-i Üstadın ihbarıyla şehit olarak hayatını hüsn-ü hatimeyle kapamıştır.

Yazımın başındaki cümlenin sebeb-i suduru şöyleydi:

Bir zaman Isparta’da Hazret-i Üstadın huzurunda, Nur’un dersinde idik. 

Hizmet-i Kur’âniyede sadâkat ve Allah’a güvenmek, itimad etmek gibi meseleler münasebetiyle Hazret-i Üstad buyurdular ki:

“Kardeşlerim! Meselâ İngiliz, Fransız, Rusya, üçü ittifak ederek Londra’da toplansalar ve karar verseler ki, ‘Bu Said Nursî, Anadolu’da bizim mesleğimizin revacına meydan vermiyor. Dini ortadan kaldırmak dâvâmızı, eserleriyle kırıp esasından bozuyor. Ne yapıp yapmalıyız, bu Said’in vücudunu ortadan kaldırmalıyız’ diye karar verip ve benim de şimdi Isparta’da olduğumu kat’î haber alarak bulunduğum bu evi bombalamak için tayyarelerini buraya doğru gönderseler, ben de şimdi kat’î haber alsam ki geliyorlar -bu esnada Üstad bacak bacak üstüne atıp- ‘Zübeyir, bana bir kahve yap, diyeceğim. Onları burada bekleyeceğim, kaçmayacağım!’ demişti.”

Bu suretle harika sadakatin ve fedakârlığın, maddî harika bir tesir icra ettiğini ifade buyurmuşlardı. Ve Allah (cc), kendi dâvâsı ve rızası uğrunda cansiperane gayret ve sadakat gösterenlerin bu fiilî dualarını reddetmeyeceğini, bu fıtrî kanunun her şeye rağmen yaşayacağını, mağlûp edilemeyeceğini, ihlâs ve samimiyet ile bir hakikate gönül verenlerin, bahusus o hakikat kâinatta cereyan eden İlâhî kanunlar gibi makul, müsbet ve müdellel hikmet düsturları olsa, hiçbir cihetle sökülemeyeceğini; çünkü Kur’ân-ı Hakîm’in, kâinatta cereyan eden hadiselerin ve zamanın satırlarında yazılan fıtrat eserlerinin dile gelmiş bir ifadesi olduğunu, hatta ve hatta şimdi “müsbet ilim ve fen” dedikleri meselelerin esaslarının da Kur’ân-ı Hakîm’in lisan-i semavîsiyle kâinatta daima ilân edildiğini, Nur Risaleleri’nin ihtiva ettiği bahis ve mevzuların güneşin vücudu gibi kat’î ve ziyası gibi parlak ve harareti gibi hayatbahş olduğunu ve talebelerin de gayet muhkem ve sağlam hakikatlere dayandıklarını beyanda bulunmuşlardı.

Merhum, mübarek, kahraman ruhun ardından şimdilik yalnız bu tek hatıra ile iktifa edip Cenab-ı Erhamürrahîminden kendisine Nur’un bütün okunan ve yazılan harfleri adedince ruhuna rahmetler yağmasını niyaz eder, bütün ehl-i iman kardeşlerine sabr-ı cemil ile hizmet-i Kur’aniyede hikmete uygun gayret ve muvaffakiyetler dileriz.

Okunma Sayısı: 4650
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kürşat

    2.4.2021 08:43:12

    Allah gani gani rahmet eylesin. Mekanı Firdevs Cenneti Olsun 🇹🇷🤲

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı