Yaşadıkları hayatın kıymetini bilmeyen insanlar, kıymetlerini bilecekleri bir hayatın özlemini duyarlar. Oysa “kıymet” yaşanan hayatın içinde gizlidir.
“Her şey’in değeri yokluğunda kaimdir” diye boşuna söylenmemiş. İnsanlar ellerindeki mutluluğun, huzurun kıymetini maalesef onu yitirdiklerinde anlıyorlar. Ne garip yıllarca mutluluğu kariyerde, parada, mal-mülkte yani kendi dışında arayan insanlar, aradıklarını bulduklarını sandıklarından sonra en mutsuz günlerini yaşamaya başlıyorlar.
Huzuru herhangi bir nesneye, beklentiye yükleyen biz insanoğlu erişilmezimize ulaştığımızda, aslında huzurun ulaşmak istediğimiz şeylerde olmadığını görünce yıkılıyoruz.
Bir ömür boyu huzuru yakalayamamış, bir ömrü heba etmiş yığınlarla kaplı yeryüzü. Eskiden mutlu olmak için iyi bir “eş” ve yeterince “aş” yeterdi insanoğluna. Oysa günümüzde mutluluk onlarca tali sebeplere endeksli. Olmazsa olmazı bir iki kalemden ibaret olan eski insanların yerine, olmazsa olmazları sayılamayacak kadar çok hale geldi günümüz insanının.
Teknolojik hayata endekslenmiş hayatlar, huzura hasret hale geldi günümüzde. İnsanoğlu tarihin hiçbir döneminde bu kadar şaşaalı bir hayat, bu kadar bolluğu bir arada görmedi. Bununla birlikte yığınlar arasında yalnızlığı da hiçbir dönemde bu kadar dramatik bir şekilde yaşamadı.
Teknoloji insanlar için vardı veya insanın huzuru ve refahı için olmalıydı-olması gerekirdi. Lâkin öyle olmadı. Teknolojiyle birlikte insanlar asosyalleşti. Teknolojinin nimetlerinden biri olan (!) televizyon, insan ilişkilerini tek düze haline getirdi. Televizyonla birlikte insanlar komşuluk mefhumunu, insanlık mefhumunu unuttu. Konuşmak ve sohbet etmek yerini, televizyon seyretmeye bıraktı. Önceleri çok cazipmiş gibi görünen bu monolog, sonraları yerini iç sıkıntılarına, huzursuzluklara bırakır hale geldi. Çünkü insanoğlu diyalogla var olan, diyalogla huzur bulan bir yaratılmıştır. Dört duvar arasında muhabbetlerin yapılmadığı, sohbetlerin olmadığı, tek taraflı bir nesneye adeta hipnotize olmuşçasına bakarak geçirilen günlerin olduğu bir ortamda huzur ve iç dinginlik olamayacaktır.
Ya internet denilen o mefhuma ne demeli? Ocakları yıkan, aileleri parçalayan, internete. Günümüzdeki boşanmaların büyük bir çoğunluğundan sorumlu olan internete ne demeli? Kendi iç ortamlarında, kendi aile yaşantılarında huzuru bulamamış olan insanların uğrak yeri oldu internet. Önceleri sanal ortamda başlayan muhabbetlerin sonraları görüntü ve fiilî muhabbetlere dönüştüğü yer olan internet.
Evli olan nice erkek ve bayanların eşlerini en rahat, en kolay aldatabilecekleri yer olan internet. Nasıl olsa kimse bilmez, kimse görmez denilen ve sohbetlerin, muhabbetlerin en bayağısının yapıldığı yer olan internet. Günümüzde kalabalıklar arasında yalnızlığı yaşayan insanoğlunun kaçış yeri, uğrak yeri olan internet. Lâkin yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak diye de buna denirdi. İnsanlar aradıkları gönül huzurunu bulmak, sohbet etmek, muhabbet etmek için girdikleri internette gönül ve ruh huzurunu toptan yitirmeye başladılar.
Bence muhabbet ve iç huzur; insanların ahlâkî, dinî, ananevî değer yargılarına, ama özellikle de dinî referanslarına bağlı kalarak gerçekleştirebilecekleri sosyal bir olgudur. Günümüzde teknolojik buhran yaşanıyor. Teknolojinin aracı olduğu sosyal infialler insanları huzursuzluğa itiyor. Peki ya çözüm? Dediğinizi duyar gibiyim. Çözüm; kâinatın yaratıcısının “Bak!” dediği yerden bakmakta, “Dur!” dediği yerde durmakta kısacası O’na itaat etmekte. Gerisi lâf-u güzaf…