"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İttihada heyet halifeyle ulaşılır…

Ahmet BATTAL
25 Haziran 2025, Çarşamba
Son yazımızda hilafete dair kopuşa işaret ederek bazı bilgiler verdik. Devam edelim.

Ulemanın ve bu kapsamda Bediüzzaman’ın, hem Osmanlının son döneminde ve hem de cumhuriyetin ilânından hemen önce Ankara’da, bu kopuşu önleyebilmek için buldukları çözüm meşhurdur: “Şahıs halifeden heyet halifeye geçilmelidir.”

Sünuhat’ta yazdığına göre, Bediüzzaman “heyet halife” teklifini ilk olarak İstanbul’da 1908’de Anayasalı rejime –yeniden- geçildiğinde yapar. Ama kabul görmez.

Bediüzzaman Birinci Dünya Savaşında Şark Cephesinde gönüllü milis alayı kumandanı olarak talebeleriyle birlikte savaşıp esir düştüğü Rusya’dan 1917 sonunda firar eder ve Ocak-Şubat 1918’de İstanbul’a döner. Ardından 26 Ağustos 1918’de kurulan ve bir Yüksek İslâm Şurası/Akademisi olan on bir üyeli Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’ye kurucu üye olarak atanır.  

11 Kasım 1918’de Dünya Savaşı bittikten sonra 13 Kasım 1918’de İngilizler İstanbul’u işgal eder, ama Darülhikmet de Bediüzzaman da hizmetine devam eder. 1920’de ve 1921’de İngiliz işgaline karşı Hutuvat-ı Sitte adlı eserini gizlice neşreder. (Bu yüzden İngilizlerin idamlıklar listesine girer). 

1920’de ayrıca Sünuhat adlı eserini neşreder ve “heyet halife” fikrini Meclis-i Mebusan’a (kapandıktan sonra da ulemaya ve millete) izah ve teklif eder. Meclis bu teklifi kabul eder ama ne yazık ki 11 Nisan 1920’de Meclis-i Mebusan kapanır. 

İstanbul’da dağılan Meclis, ilâve iştiraklerle birlikte, bir hafta sonra 23 Nisan 1920’de “Büyük Millet Meclisi” adıyla ve “Hâkimiyet milletindir” ilkesiyle Ankara’da toplanır.

Bediüzzaman payitahtta (ve dolayısıyla cephede) kalmaya devam eder. 1921’de, Kuva-yı Millî’yi isyancı ilân eden Şeyhülislam fetvasına karşı Kuva-yı Milliye lehinde fetva yayınlar ve İstanbul’dan Ankara hükümetini destekler. 

28 Ekim 1922’de başlayan Lozan Barış görüşmelerine hem İstanbul Hükümeti ve hem de Ankara’nın davet edilmesi, bir devlet ve temsil krizi doğurur. 

Ankara Hükümeti, bunu da gerekçe göstererek, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırır. Böylece padişahın din ve devlet üzerindeki hilâfet ve saltanat yetkisinden devlete ve saltanata ait olanı biter, ama dine ve hilâfete ait yetkisi devam eder.

Sultanlığı biten Halife Vahdettin 17 Kasım 1922’de İstanbul’dan ayrılır ve 18 Kasım 1922’de Ankara Hükümeti İstanbul’daki Abdülmecid’i halife olarak atar.

Bu sırada Bediüzzaman ısrarlı davetler sonrası gelmeyi kabul ettiği Ankara yolundadır. Gelir ve 19 Kasım 1922’de Büyük Millet Meclisinde resmî hoşâmedi ile karşılanır. 

Ama Meclisin geçici olarak bulunduğu Ankara’da “en kara” bir halet-i ruhiye hisseder. Zira gördüğü habis ruh, sadece saltanatı değil hilâfeti de bitirmek istemektedir. 

Unutmayalım ki 1895’ten bu yana cumhuriyetçi olan Bediüzzaman, cumhuriyetçiliği sebebiyle saltanata karşıdır, ama hilâfete bütün müminler gibi taraftardır. Dönüşüm istemektedir.

1922 Kasım sonunda (güz mevsiminin ahirlerinde) Ankara kalesinde “şanlı Osmanlı devletinin ihtiyarlığı ve hilâfet saltanatının vefatı” sebebiyle hüzünlendiğini, sonradan 1934’te yazdığı İhtiyarlar Risalesinin Yedinci Reca’sında anlatır.

Materyalizm fikrinin ve toplumsal dinî motifler de denilebilecek olan şeaire karşı lâkaydlığın Ankara’da yayılmakta olduğunu görünce, 1 Şubat 1923’te, TBMM’de hilâfet ve saltanat meselelerini de kapsayan bir beyanname neşreder ve özetle şunu söyler:

“Devleti ve saltanatı Ankara’ya getirdiniz, ama hilâfeti İstanbul’da bıraktınız, bu durum ümmette kafa karışıklığına sebep olur. Ankara hilâfeti de üstlenmeli ama bunu bir heyet vasıtasıyla yapmalı.”

Konu bu kere küçük Ankara’da yeniden yankılanır. Yarın devam edelim…

Okunma Sayısı: 1110
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S. Pelin Kurukahveci

    25.6.2025 23:19:46

    Üstadımız çok partili dönemde siyasete bakmıştır. Bu bakışı da halk partisi tekrar iktidara gelmesin diyedir. Bizlerinde üstadımızın bu prensibine sadık kalacağımızı ümit ediyorum.

  • S. Pelin Kurukahveci

    25.6.2025 18:56:31

    Ehli sünnet inancına göre Peygamberler hariç hiçbir insan (mehdi dahil) ismet sıfatına sahip değildir. Ancak burda üstadımızın sergüzeşti hayatını ayırdığı dönemler, yanlış yaptı da doğruyu buldu şeklinde yorumlanmaz. İnsan tekamül ederek ve içinde bulunduğu sosyo-kültürel şartlara uyum sağlayarak ilerler. Bu bir ilerlemedir.

  • Raşit örenel

    25.6.2025 17:52:37

    Üstad Hazretleri daima prensipleri savunmuş, prensiplere uymayanları kendinden ayrılmış kabul etmiştir bu kadar. Sultan Abdülhamid'e muhalefet ederken de onun müşfik dindar olduğunu biliyor ve kabul ediyordu. Enver Paşa farklı bazı yollara girince de onun samimi dindarlığını her zaman takdir etti. Birinci Reisin mahiyetini ise herkesten önce gören Üstaddır. Bazılarında, Üstad dedikleri Üstada üstadlık etme merakı bitmedi gitti. İnsan merak eder, bu Üstad çok partili hayata geçince niye siyasete bakmaya başladı ya da tek parti zamanında alternatif siyaset imkanı mı vardı acaba diye.

  • Hüseyin İlhan

    25.6.2025 13:45:22

    Aziz üstadımız bir kul ve lebette hata etmiş olması mümkün. Lakiiin hata ile ihanet edeni aynı kefelere koymak ne ilim tahsiline ne dini hassasiyete ne vicdani mes'uliyete muvafık olmaaz. Zira günümüz iktidarı ve başları 'tam bir saltanata meftunu ve milleti sıkboğaz eden zalim bir kraldan farksız,durumdalar. Zira HZ.Ömer RA'dan,adaletten,islam dininden bahsedeceksiniz amma Nemrutvari,firavunvari hayat peşinde olmak hele hele medeniyet asrı denilen bu zamanda makbul olmaz. Zaten işlerinde hile,entrika,iftira ve çamur atmaları da bunda değil mi.

  • nagehan

    25.6.2025 11:00:40

    ... günümüzde olup bitenler ve geleceğe dair bek/lenen/leyen hadiselere için; Azîz/Hakim olan ALLAH(c.c.)'un va'di haktır, Peygamber sallAllahu aleyhi vessellem de O'nun izni ile konuşur, haber verir.! // Selâmetle.

  • nagehan

    25.6.2025 10:53:24

    ... "Allah bir emîr için hayır diledi mi ona doğru sözlü bir vezir nasib eder. Bu, ona unutunca hatırlatır, hatırladığı zaman da yardım eder. Allah emîre hayır dilemezse, kötü bir vezir musallat eder. Bu vezir, ona unuttuğunu hatırlatmaz, hatırlayınca da yardımcı olmaz." [Ebû Dâvud, Harâc 4, (2932); Nesâî, Bey'at 33, (7,159).] !!! // Ve derin ilim sahipleri de, Kur'an-ı Kerim'de Talut(a.s.) a dair -öncesi ve sonrası ayetlerden ilhamla bilir ki; ...

  • nagehan

    25.6.2025 10:48:25

    ... Üstad gibi müslüman olanlar da bilir/iman eder ki, 4/59; "Ey iman edenler! Allah’a itaat edin (Kur’an’a uyun), Peygambere (sünnetine tâbi olun), ve sizden olan “Ulu’l-Emr’e” (yani, inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, adil devlete ve hükümete, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah’a (Kur’an’a) ve Resulüne (Sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin. Sorunlarınızı; sarih ayetleri ve sahih hadisleri esas alarak, akıl ve ilim yoluyla kıyas yaparak, İÇTİHAT yöntemiyle çözmeyi öğrenin). Şayet Allah’a ve ahirete inanıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır ve dönüp erişilecek netice olarak daha güzeldir." // ve ...

  • nagehan

    25.6.2025 10:43:56

    Üstad Bediüzzaman; "eski Said-yeni Said" diye kendini nitelendirmeyi, anlaşılan o ki; desteklediklerini, -sis aralandığında-düşündüğü gibi bulamamışlığın, hatalı davrandığının farkına varmışlığın neticesinde, ortaya koymuştur. Sonrasında, kamu işleri ve siyasetten uzak durmak; 'yeni Said' adına elzem, talebeleri adına da önem arzeden bi uyarı mahiyetindedir.! // Zaten ...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı