İsrail’in şımarıkça saldırılarıyla ateşlenip ABD’nin her türlü silâh ve lojistik desteğiyle alevlendirilen asimetrik savaşta her ne kadar “ateşkes”e varıldığı söylense de sabah dediğini akşam nakzeden Trump’la bütün anlaşmaları bozan Netanyahu’ya kimse inanmıyor.
Zira tam da İran’la ABD temsilcilerinin Umman’da nükleer enerji müzakerelerine başlamaları öncesinde İsrail’i İran’a saldırtan, “görüşmeler” çağrısıyla iki hafta süre verdiği ertesi gününde doğrudan savaşa müdahil olmakla Amerikan savaş uçaklarının İran’daki nükleer enerji tesislerini bombalatan Trump defalarca söylediklerinden caymış.
Bundadır ki İsrail’de gösterilere dönüşen tepkileri dindirme hesabına “İran’ın nükleer kabiliyetini bitirdik, ihlâli halinde Trump’ın desteğiyle saldırılara devam edeceğiz” benzeri tahrikkâr çıkışları yapan Netanyahu’nun, sosyal medya trolleri gibi peşpeşe tezatlı tweetleri atan Trump’ın ne yapacağı bilinmediğinden “ateşkes”in akıbeti kestirilemiyor.
Nitekim daha ilk saatlerde İran’ın açıkça reddetmesine rağmen İsrail’in “İran ateşkesi ihlâl etti, İran’a saldıracağız!” çıkışı ve ABD ile İsrail’in talimatlandırdığı bazı grupların İran’ı suçlamak için komplolar kurdukları tartışması bozulmaya teşne kırılganlığı ortaya koyuyor.
YALANLAR YENİDEN AÇIĞA ÇIKTI…
Vakıa şu ki İsrail saldırısıyla 1991’de Körfez savaşının ve Ortadoğu’daki askerî operasyonların plânlandığı Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nca plânlanan Siyonist saldırı küresel emperyallerin İslâm dünyası üzerindeki tefrika projelerini açığa çıkarıyor.
Öncelikle başta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu raporlarının ABD ve İsrail’in bahane gösterdiği “nükleer silâh” isnadının da uydurma olduğu yine Pentagon ve uluslararası denetimlerle ortada iken, Trump’ın “Fordo artık yok” iddiasının, Netanyahu’nun “İran’ın nükleer silâh kabiliyetini yok ettik” benzeri lâflarının tamamen bir yanıltma olduğu -Irak’ı işgale “gerekçe” gösterilen “kitle imha silahları”nın bir iftira olduğunun bizzat dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı’nca ikrar edilmesindeki gibi- tesbit edildi.
Ayrıca “ben bir Yahudîyim” diye söze başlayan, “Siyonist olmak”la iftihar eden, “Amerika dünyanın en iyi devletidir, ancak İsrail’den sonra” diyecek kadar “İsrail’den ziyade İsrail’ci” bakanları, danışmanları, sözcüleri atayan Trump’ın da Amerikan Siyonist-Evangelist kıskacında “İsrail’in oyuncağı” haline getirildiği bir defa daha teyid edildi.
Keza 1916’da İngiliz-Fransız fitnesi Sykes Picot’la taksim edilen ve “İslâm âlemine bir suikast olan Gaddarâne Sevr muahadesi”yle dayatılan Osmanlı’nın bâkiyesi bölge ülkelerinin taksimiyle emperyalistlerin güdümündeki “krallıklar”a övgüler dizen Trump’la Batılı mihrakların, işbirlikçileri “sultanlıklar”dan kat kat demokrasinin ve özgürlüklerin olduğu “İran’a demokrasi ve özgürleştirme” iddiasının da bir yalan olduğu yeniden ifşa oldu.
Özetle Kuzey Afrika’dan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini etnik-mezhebî ayırımlarla parçalama maksatlı “Amerikan projesi” BOP’la Siyonist mihraklarla hizmetçileri Evanjelist mahfillerin -hâşâ- “Tanrıyı kıyamete zorlamak” sapkınlığıyla “arz-ı mev’ud (vaad edilmiş topraklar)” saptırmasıyla Nil’den Fırat’a “büyük İsrail”e alan açma emeli açıkça sırıtıyor.
İSRAİL’E DESTEK DEVAM EDİYOR!
Ve emperyal işgalcilerin hegemonyaları uğruna “mâmulleri” El Kaide’den IŞİD’e, El Nusra’dan HTŞ’ye radikal örgütleri kışkırttıkları iç savaş fitnelerinde “maşa” olarak istimal ettikleri su yüzüne çıkarken, İsrail’i İran’a saldırtmadaki asıl amacın bölgede Irak ve Suriye’den sonra İsrail’e direnebilecek İran’ın da ifnası olduğu su yüzüne çıkıyor.
Bu arada Irak’ın işgaliyle Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi üzerinden ülkenin bölünmesi, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin her türlü silâhla silâhlandırıp Türkiye’nin dibinde “ikinci İsrail” işlevini gördüreceği “uydu devlet”le ülkenin üçe parçalanması taşeronluğunu yapan “Suriye PKK’sı” PYD/YPG gibi “PKK’nın İran kolu” PEJAK’ın her fırsatta “İran’a karşı İsrail’in yanında olduğu”nu bildirmesi, radikal terör örgütleri gibi PKK ve türevlerinin küresel emperyal güçlere, ifsad şebekelerine ve İsrail’e uşaklıkları tescilleniyor.
Ancak en vahimi, Irak’ın ve Suriye’nin tasfiyesinden sonra İran’ın da çökertilmesine karşı bir tek soykırımcı Netanyahu’ya veryansın edilirken, destekçisi Trump’ın Ankara’dakilerce âdeta kayırılması. İsrail’e istihbarat ileten Kürecik Radar Üssü’nün kapatılması, İncirlik Üssü’nün işlevsizleştirilmesi bir yana İsrail’le kat kat katlanan ticaretin, onca savunma sanayii anlaşmasından bir tekinin dahi iptaline yanaşılmaması; hiçbir etkili yaptırımın uygulanmaması.
Gazze’de çocukları katleden, Müslüman komşu İran’a bombalar yağdıran İsrail savaş uçaklarının yakıtının ve silah sanayii hammaddesinin Türkiye üzerinden sevkiyle İsrail’e desteğin “otoriter rejim”in “tek kişilik hükûmet”inde pervâsızca sürdürülmesi.
Yazık, çok yazık…