Memleketi karpuz gibi dilimlere ayırıp toplumu kutuplaştırmak, gerginlik siyasetinden kendine güç devşirmek, iktidarın geçim kaynağı oldu.
Bin yıldır dikilen, muhabbet kolonlarıyla örülen uhuvvet binasını, sadmelerle enkaza çevirdi, yıkmaya da devam ediyor.
Ancak, büyük felaketler geçirmiş bu necip millet, en zor zamanlarda husumetleri, farklı kimlikleri bir yana bırakıp, malıyla canıyla yardıma koştu.
Güneydoğuyu vuran büyük yıkımda ilk üç gün devletin baba eli, siyasetin karanlık sokaklarında kalırken; solcusu, işinden edilmiş KHK’lısı, ..öcü damgası yemişi, dışlanmış muhalefetiyle deprem alanındaydı. Memleketin her yanından ve her kesiminden (sanatçı, sporcu) kurtarma gönüllüleri canhıraşâne, bir canlı kurtarabilir miyiz derdinde; evsizlere ev, açlara ekmek, susamışlara su, hastalara ilaç oldu.
Sadece Türkiye mi? Dünyanın her yerinden yardım yağdı. Daha ilk günden Avrupa’nın en büyük gross market çalışanları; Alman, Yunan, Balkanlı, Asyalılar kıyafet topladı. Şehir merkezlerinde yardım eşyası konteynerleri kuruldu.
Yunan gazeteleri Türkçe manşetler atıp, TV’lerde Türkçe haber ve müzik yayınladı.
İktidar ise; milletten kopuk, gelen yardımları kendi hanesine yazdırmak peşinde.
İktidar ve trolleri hemen “goebbels propaganda” tekniklerini sahaya sürdüler. Yine Batı düşmanlığı, yine cahilâne, “dost edinmeyin” âyetini nazara vererek ve din sosuyla hazırlanmış “Aman dikkat” başlıklı ikaz yazıları yayınladılar. Yazılarda, NATO, UNİCEF yardımlarına yabanîlik yaptılar.
Kızılay, CİMER ve AFAD’ı adres gösterip diğer yardım kuruluşlarını şeytanlaştırdılar.
İktidar, enkazın altında on binlerce insan kurtarılmayı beklerken, 50 saat ortalarda görünmediği halde takım elbiseleri ve kahkahalarla arz-ı endam ederek, “devlet biziz ve buradayız” diye piar ve oy devşirmek için yardıma koşan elleri kesmeye kalktılar. Millet, deprem vergilerinin başka yerlere harcanıp hazırlık yapmayan iktidarın adres gösterdiği yerlere değil de AHBAB gibi STK’lara yardım yapınca iktidarın gözü döndü.
Burada da partizanlık ve iktidar hırsı depreşip propagandaya başladılar. Enkaz altındaki vatandaşın haber alıp/ verme hakkını ketmedip başka elden gelen yardımları karartmaya çalıştılar. Yetmedi afet bölgesi ilân etmek yerine 11 ilde OHAL ilânıyla seçime (ertelemezlerse) devlet eliyle girmek isterler.
İcraat yerine saraylarda oturup “bazı haysiyetsiz, açık konuşuyorum, namussuz kişiler, kampanya yaparak” diye muhalefet ve STK’lar aleyhinde veryansın ettiler. Bahçeli; seçim bölgesi ve doğduğu yer olan Osmaniye’ye gitmeyip, Ahbab ve Babala TV’ye “Devletin yapamadığı ne vardır da Ahbapçılar, Babalacılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır. Bu sahtekârlar Türk televizyonlarında artık yer almamalıdır” diyerek kıskançlık krizlerine girdi.
Her ne ise; geçmiş olsun Türkiye ve Suriye’m. Elbet yaralar sarılır. Bu da geçer yâ Hû, ancak bu memlekete gelmiş en büyük deprem AKP’dir, zira kardeşlik fay hatlarını kırdı. Ancak bu millet AKP’ye inad, siyasî depremlere dayanıklı kardeşlik kuleleri dikecektir. Kimsenin şüphesi olmasın.
Deprem incileri
*Dünyaca meşhur sanatçılar 250 milyon dolar topladılar. Fakat ne gariptir ki Ahbab org’a aracılığıyla ilettiler
*Pazarcık’ta Alevî derneğinin yardım çadırına kayyum atamak istediler.
* Dünya arenasında nereye yardım gitmeli sorusunda yan yana iki isim var. UNICEF ve AHBAP… Yani AHBAP’ın adı BM’nin bir kuruluşu ile yan yana...
*Terörist ilan ettikleri Uygur Türkleri depremzedelere yemek dağıttı..
Trollere duyurulur.