"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hazreti Ebu Bekir’in (ra) Müslüman olması ve imana hizmeti

04 Ağustos 2012, Cumartesi
Hz. Ebu Bekir (ra), eskiden beri Peygamberimizin (asm) en yakın dostlarındandı.

 Samimî olarak görüşür ve konuşurlardı. Hz. Ebu Bekir (ra) Cahiliye döneminin çirkin ahlâk ve adetlerini hiç sevmez, içki içmez ve putlara tapmazdı. Ruhunu ve kalbini şirk ve küfür kirlerinden uzak tutmuştu. Tanınmış iyi bir tüccardı. Kureyş onun görüşlerinden faydalanırdı. Feraset sahibi ve ileri görüşlü idi. Kureyş’in soyunu sopunu çok iyi bilir, kan dâvâlarını hallederdi. O zamanın en önemli bilimlerinden “Neseb İlmi”nde mahirdi. Okuma yazma oranının yüzde bir olduğu o dönemde okuma-yazma bilen nadir insanlardan birisiydi.
Resûl-i Ekrem (asm) henüz dâvetini açıklamamıştı. Ama gizliden gizliye, kulaktan kulağa peygamberlik iddia ettiği yayılmıştı. Bunu Kureyş’in ileri gelenleri de duymuşlardı. Yemen tarafına yaptığı ticarî seyahatinden henüz dönmüştü ki, Amr b. Hişam (Ebu Cehil), Ukbe b. Ebi Muayt, başta olmak üzere Kureyş eşrafından bir grup kendisine “Hoş Geldin” demek için evine geldiler.
Hoşbeşten sonra Hz. Ebu Bekir (ra) sordu: “Mekke’de ne var ne yok? Biz burada yokken önemli bir hadise oldu mu?”
Amr bin Hişam: “Ya Ebâ Bekir! Senin arkadaşın Ebu Talib’in yetimi olan Muhammed peygamberlik iddiasına kalkışmış. Gelmeni bekledik. Git kendisi ile konuş. İddiasından vazgeçmesini söyle!” dedi. Diğerleri de aynı şeyleri söylediler. 
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (ra) doğru Peygamberimizin (asm) evine gitti ve:
“Yâ Ebe’l-Kâsım! Senin peygamberlik iddia ettiğin doğru mu?” diye sordu.
Peygamberimiz (asm) tebessüm ederek: “Yâ Ebâ Bekir! Ben sana ve bütün insanlığa gönderilmiş Allah’ın elçisiyim. İnsanları ‘Lâ İlâhe İllallah’ demeye dâvet ediyorum” buyurdular.
Hz. Ebu Bekir (ra): “Buna delilin nedir?” diye sordu.
Peygamberimiz (asm): “Ya Ebâ Bekir! Görmüş olduğun rüya delil olarak sana yeterli değil midir?” deyince yerinden kalktı, Peygamberimizi (asm) kucakladı ve alnından öptü ve:
“Ben şahitlik ederim ki sen Allah’ın Resulüsün” dedi. Müslüman olduğunu açıkladı. Sonra şöyle dedi: “Şam tarafına yolculuk yaptığım bir sırada bir gece rüyamda bir ayın Mekke’ye indiğini ve ışığı ile bütün evleri aydınlattığını, sonra benim evimin içine girdiğini görmüştüm. Rüyamı rahip Bahira’ya yorumlatmıştım. Rahip bana: ‘Sana müjdeler olsun! Mekke’de bir peygamber çıkacak ve iman nuru ile bütün evleri aydınlatacak. Sen de ona iman edenlerin en yakını olacaksın’ diye yorumlamıştı. Sana olan imanına da beni şahit tutmuştu. Ben bu rüyayı başka hiç kimseye anlatmamıştım. Mekke’den bir peygamberin zuhurunu bekliyordum. Bu işe senden daha lâyık birisi de olamazdı. Senin peygamberlik iddianı duyunca sevinçten duramadım. Hemen koştum geldim. Sana her hususta destek olacağıma söz veriyorum” dedi.1
Mekke’de Hz. Ebu Bekir’in (ra) Müslüman olması kadar Peygamberimizi (asm) sevindiren bir olay olmamıştır.
Hz. Ebu Bekir (ra) Peygamberimizi (asm) çok iyi tanıyordu. Doğruluğu, üstün ahlâkı, emin ve güvenilir olması ve hayâsı halka yalan söylemesine engel iken, böyle birinin Allah’a karşı yalan iddialarda bulunması elbette imkânsız idi. Bu hususu çok iyi bilen Hz. Ebu Bekir (ra), Peygamberimizden (asm) bu durumu öğrenince tereddütsüz iman etmişti.2 Bundan dolayı Peygamberimiz (asm) buyurdular: “İmana dâvet ettiğim herkes tereddüt etti ve düşündü; ancak Ebû Bekir hiç tereddüt etmedi ve kabulde gecikmedi. Şüphesiz iman etti.”3 buyurmuştur. Hz. Ebu Bekir’in (ra) tereddütsüz imanına Peygamberimiz (asm) en büyük şahit oldu.
Hz. Ebu Bekir’in (ra) Müslüman olması ile İslâm büyük bir gelişme kaydetti.
Hz. Ebu Bekir (ra) iman ettikten sonra o zamana kadar nazil olan Kur’ân âyetlerini ve sûrelerini ezberledi. Anlamlarını Peygamberimizden (asm) öğrendi. Gizli olarak yakınlarına, tanıdıklarından müsait gördüklerine anlatmaya başladı. Tüccar olduğu için hem alış veriş için gelen köleler ile, hem de saygın biri olduğu için Mekke’nin ileri gelen soylu ve saygın aileleri ile çok iyi ilişkiler içinde idi. Temiz fıtratlı ve güzel ahlâklı olanlarını iyi tanıyordu. Fıtratı İslâm’a müsait olanları gizlice imana dâvet ediyor ve onlara Kur’ân okuyordu. Sordukları soruları ve öğrenmek istediklerine bildiği hususlarda cevap veriyor, bilmediklerini de akşam olunca Peygamberimizden (asm) öğreniyordu. Gönlü İslâm’a ısınan ve Müslüman olmak isteyenleri de geceleri Peygamberimiz (asm) ile görüştürerek şüphelerini ve tereddütlerini gidermeye çalışıyor, iman etmelerini sağlıyordu.

Dipnotlar:
1- İbn-i Hişam, Sire, 1:268.
2- Ebu’l-Fida, el-Bidaye ve’n-Nihaye, 3:27.
3- Beyhaki, Delâilü’n-Nübüvve, 1:417; İbn-i Hişam, Sire, 1:269.

M. ALİ KAYA
Okunma Sayısı: 5219
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı

    En Çok Okunanlar