ÇARŞAF GİYİNCE TEPKİ YAĞMURU

Abu Dabi’de çarşaf giyerek kendisi için çok ilginç bir deneyim yaşadığını anlatan Hazleton, konuşmasında şunları anlattı: “Kendimi çarşaflı olarak hiç hayal etmemiştim daha önce. Ama camiye giriş için gerekliydi. Derin bir nefes aldım ve çarşaf giymenin o kadar da şoke edici olmadığını fark ettim. Hatta nerdeyse zarif hissettirdi. Cami de çok güzel olduğu için fotoğrafı internette paylaştım.” 

Hazleton paylaştığı çarşaflı fotoğrafın ilginç geri dönüşler aldığını söyledi. Hem Müslümanların, hem Yahudilerin tepkilerini dile getiren Hazleton, tepkilerden bazılarının kafa karıştırıcı olduğunu söyledi. Müslümanların, “Yaşasın, Müslüman olmuşsun” dediğini, Yahudilerin ise, “Şuna bak, Müslüman olmuşsun” şeklinde tepki verdiğini belirten Hazleton, anlık bir görüntü için bu kadar farklı yorum yapılmasını abartılı bulduğunu söyledi. Başörtüsü hakkında insanların negatif algısına sitem eden Hazleton, “Şu an tek odaklanabildiğiniz şey İslâmî bir başörtüsü takışım olduğu için, ki bu böyleyse; neden bu, bu kadar dikkat dağıtıcı? Bunun nasıl algılandığının benim şahsımla neredeyse hiç alâkası yok. Algılama farklılığı, sizin önyargılarınızın ve beklentilerinizin bir sonucu ardından bana atfettiğiniz amaçlar listesini, art niyetleri ima ediyor” dedi.

NEDEN YAZMAYA KARAR VERDİ? 

Konuşmasında Hz. Muhammed (asm)  kitap yazmaya başlama sürecinden de bahseden Hazleton, “Nasıl oldu da (Hz.)** Muhammed hakkında yazmaya karar verdiğim sorusuna gelirsek benim ilk tepkim, ‘Nasıl olur da yazmam?’ oldu. Tüm zamanların en etkili kişilerin birinden bahsediyoruz. Dünyasını köklü bir şekilde değiştiren ve bizim dünyalarımızı değiştirmeye hâlâ devam eden bir adam. Nasıl olur da bir çoğumuz onun hakkında bu kadar az şey biliyoruz? Nasıl olur da onun hakkında birşeyler yazma fikri gerginlik dolu olarak algılanıyor?” dedi. Konuşmasına rivayetlerde Hz. Muhammed’in  (asm) ilk vahiyde ne kadar samimî olduğuna değinerek devam etti.

HZ. MUHAMMED (ASM) SAMİMİYDİ

Hira Mağarasında Cebrail’in (as) ilk vahyi getirmesini değerlendiren Hazleton, dikkat edilmesi gereken noktanın orada ne gerçekleştiği değil, neyin olmadığının daha önemli olduğunu vurguladı. Hazleton olayı şu şekilde değerlendirdi: “O gecenin elimizdeki ilk rivayetlerinde beni vuran şey, orada ne olduğu değildi. Orada neler olmadığıydı. Ne olmadı; (Hz.) Muhammed (asm), dağdan sevinçten havalara uçarak inmedi. ‘Yaşasın, Allah’a sonsuz şükür!’ diye bağırarak dağdan aşağı koşmadı. Nur ve neşe saçmadı. Kendine eşlik eden melekler korosu, ilahi müzik yoktu, coşku yoktu, zevkten mest olma yoktu, altın bir hale sarmamıştı onu ve gelen vahiy Kur’ân’ın hepsi bile değildi. Sadece kısa beş âyet… Kısacası, kendisine tepki göstermeyi kolaylaştıracak hiçbir şey yapmadı bu vahiy tecrübesini, dünyevî kişisel hırslarını gizlemek için icat etmiş diye eleştirebileceğimiz hiçbir şey yapmadı. Tam tersi kendisine atfedilen kelimelerle söylersek, ilk başta, başına gelen şeyin gerçek olmadığına ikna olmuştu. En iyi ihtimalle, halüsinasyon olduğunu düşündü. Kendi zihninin kendine oyun oynadığını, en kötü ihtimalle de kötü bir cinin saldırısına uğradığını veya belki bir ruhsal varlığın kendisini aldattığını, hatta içindeki hayatı ezdiğini düşündü. Aslında ilk aklına gelen, en yüksek uçurumlardan atlamak ve yaşadığı bu şeyin korkusundan kaçmaktı. Tüm bu tecrübeye bir son vermek… O gece işittiği kelimelerin kendi içinden mi, yoksa dışardan mı geldiğini anlamaktı. Hangisine inanırsanız inanın görünen o ki, (Hz.) Muhammed’in (asm) bu tecrübeyi yaşadığı kesinlikle açık. Bence, tek akla uygun tepki, böyle bir tepkiydi. Tek mantıklı tepki, tek insanca tepki.”  

Hz. Muhammedi’i (ASM) yanlış tanıyor, yanlış anlatıyorlar.

Hz. Muhammed’i (asm) karikatürize eden küçük ve zararlı bir youtube filminin bir çok protestolara, ölümlere, aşırı davranan Müslümanların sokakta eylemlerine dönüşmesine de değinen Hazleton, “Tüm bu yaşananlarda, (Hz.) Muhammed’in (asm) kendisi neredeydi? Kendisine ve dolayısıyla tüm Müslümanlara şunu söyleyen Kur’ân’ı dinleyen insanlar neredeydi?” sorusunu yöneltti. “Alaylara aldırış etme, onları görmezden gel, onları kendi halinde bırak, yüzünü çevir” Kur’ân âyetini*** dinleyen (Hz.) Muhammed’in bir yandan, aleyhinde olan kişilerin saldırılarıyla çarpıtılırken, öte yandan bazen de kendini onun savunucusu ilân edenler, en çok sesi çıkanlar tarafından da eşit derecede çarpıtıldığını belirten Hazleton, sesi yüksek çıkıp Hz. Muhammed’i (asm) çarpıtanların onun yanlış anlaşılmasına sebep olduğuna değindi. Bu konuda dikkatli olmak gerektiğini vurgulayan Hazleton, “Ancak şimdiye kadar o kadar çok kötü inanışlar oldu ki-akla gelecek her türlü anlamda-biz bunu aşmak zorundayız. Hepimiz, dindar veya laik olalım. İnanç-lı, ateist ya da ikisinin arasında bir yerde olalım. Sonuçta aşırı uçtakilerin söylemlerinden ve yaptıklarından hepimiz etkileniyoruz” diyerek çözüm olarak şunları söyledi: “Yine de bir seçeneğimiz var: Reddedebiliriz! Reddedebiliriz derken; öfke ve şüphe tarafından yönlendirilmemize izin vermeyi reddedebiliriz. Her türlü aşırı uç tarafından manipüle edilmemize izin vermeyi reddedebiliriz. Onların dar bakış açılarını, çizgi roman çarpıklıklarını reddedebiliriz, onların küçük zavallı akıllarını da… Bu anlatıyı ıslâh etmek ileriye taşımak zorundayız: Bütün yönleriyle basmakalıplığın klişeliğin ötesine, acelesi kararların ötesine, başörtülerin ötesine… (Hz.) Muhammed’i (asm) bir bütün olarak görmemiz gerektiği gibi, birbirimizi de bir bütün olarak görmeye başlamamız gerekiyor. İyi niyetle, temiz bir inanışla.”

Konuşması boyunca Hz. Muhammed’in (asm) peygamberlikte son derece samimi olduğunu anlatan Hazleton, Hz. Muhammed’in (asm) çarpıtılarak siyasî emellere alet edildiğinden de  bahsetti. Hz. Muhammed’in (asm) doğru anlaşılması gerektiğinden bahseden Hazleton, Hz. Muhammed’in (asm) çarpıtılmasından hoşlanmadığını ve düşünce çerçevesinde onun incelenmesi gerektiğini vurguladı. Yahudi tarihçi yazar Lesley Hazleton, Hz. Muhammed’in (asm) doğru anlaşılıp Müslümanların ona göre hareket etmesine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Mustafa Sait ÖNAL / İSTANBUL

Haber Merkezi