Risale-i Nur dairesinde bugünlere kadar pek çok mümtaz insanla tanıştık.
Hepsi bize güzel şeyler öğretti. Bir kısmı bize Risale-i Nurlar’ı neden, nasıl, kime, ne kadar okumamız gerektiğini öğretti. Bir kısmı, istikametle hizmet etmenin yöntemini, sarsılmamanın, savrulmamanın esaslarını, istikameti, tesanüdü; ‘şahs-ı maneviye itimat edin, kasır fehminizi ortak aklın önüne koymayın.’ diyerek gösterdi. Yine bir kısmı içtimaî, siyasî arenada, birilerinin zulümlerine ortak olmamak için, nasıl bir duruş içerisinde olmamız gerektiğinin dersini, ‘aralarındaki işleri istişare ile olan’ bir ‘şahs-ı manevi’yi işaret ederek verdi. Allah hepsinden razı olsun.
Zamanla, bu insanlardan bir kısmı ile meşreben yollarımız ayrıldı.
Biz, bizi bıraktıkları yerde, tanıştırdıkları insanlarla, bize okuyup anlattıkları derslerle, yine o eski gazete, dergi, kitap gibi neşriyatlarla, bize öğrettikleri ‘istişareli hizmet tarzıyla’ devam ediyoruz.
Zamanla, o eski dostlarla hayatın değişik safhalarında karşılaşıyoruz. Eski günleri yâd ediyoruz. Hizmetlerden uzaklaşanlar, farklı hizmet kollarında yoluna devam edenler, kendince farklı mecralar bulanlar, içinde olduğu durumdan mustarip olanlar, siyasete kendini kaptıranlar, siyaseten kendileri gibi düşünmeyenlere acıyanlar (!) ve hatta mehdisini, müceddidini bekleyenler... Hepsi var. Olsun, ne yapalım, hepsi de duâya vesile insanî durumlar.
Kader, farklı olay ve imtihanlarla ciddî eleklerden geçiriyor bizleri. Üstada ve Risale-i Nurlara teslimiyetimizi ölçüyor. İhlâs, sebat, istikamet, sabır testlerinden geçiriyor. Nefis, bazen küçük haklılığımızı kullanıp kocaman hukuklara tercih ettiriyor. İnsan yanlış da olsa içinde olduğu duruma tevillerle zamanla alışmaya, hatta inanmaya başlıyor. Bir yerlere gelince, bir şeyler olunca eneyi havuzda eritmek daha güç hale geliyor. Allah muhafaza eylesin.
İnsanı böyle durumlarda istikamette muhafaza eden şey; güçlü, Nurlar’dan beslenen ve istişare temelli şahs-ı manevidir. Evet, bu şahs-ı manevî ağır aksak işleyebilir, zaman zaman küçük arızalar verebilir, ama biraz zaman da alsa yine kendi arızasını giderip, yoluna devam eder. Önemli olan kendi kasır fehmimizi, şahs-ı manevinin, ortak aklın önüne koyup, kafa fenerimize güvenmemektir.