"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur ve bürhan-ı yakinî

Şemseddin ÇAKIR
13 Mart 2020, Cuma
Risâle-i Nur’un “Bürhan-i yakiniye” dayandığını, ifâde ederken, bir taraftan da onun iman hakikatlerini cerhedilmez, çürütülemez delillerle ortaya koyulduğunun bilinmesinin ve duyulmasının İslâm âlemindeki bütün Müslümanlara kuvve-i maneviye ve “çok kuvvetli bir nokta-i istinat” teşkil ettiğini belirtiyor.

“Çünkü ehl-i velâyetin amel ve sülûk ve riyâzetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşâhede ettikleri hakâik-ı imaniye; aynen onlar gibi, Risâle-i Nur, ibâdet yerinde ilim içinde hakikate bir yol açmış, sülûk ve evrad yerinde mantıklı bürhanlarla ilmi hüccetler içinde hakikat’ul-hakâika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akide ve usul’ud-din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor; meydandadır. 1

Bürhan hakkındaki değerlendirmelerin son kısmında; “Müceddid-i elfisani İmam-ı Rabbani Ahmed-Fâruki ders verirken diyordu: ‘Eski zamanda büyük zatlar demişler ki, mütekelliminden ve İlm-i Kelâm ulemâsından birisi gelecek, bütün hakaik-ı Osmaniye ve İslâmiyeti delâil-i akliye ile, kemâli vuzuhla isbat edecek. Ben istiyorum ki ben o olsam, belki (Haşiye 1) o adamım.”  

Haşiye 1: Zaman isbat etti ki, o adam, adam değil Risâle-i Nur’dur. Belki ehl-i keşif Risâle-i Nur-u ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri suretinde keşiflerinde müşâhede etmişler. “Bir adam” demişler.

“Ben tahmin ediyorum ki: Eğer Şeyh Abdülkadir-i Geylanî (ra) ve Şah-ı Nakşibend (ra) ve İmam-ı Rabbanî (ra) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi.” 2 Yani Kur’ân’ı kendine rehber ve tevhid-i kıble et talimatına Üstad uymuştur.

Yine İmam-ı Rabbani; “Hakaik-i imaniyeden bir mes’elenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim.” demiştir.

En son kısmına da “Davâmız mücerred değil berâhin-i katıa ile müberhendir” diye âlemi ilme meydan okuyanda Bediüzzamandır. 

Bu metinlerde Üstad’ın diğer âlim ve bilhassa ulemaissudan önemli bir farkının da, tasavvuf ve tarikata düşmanlık yerine onların boşluğunu doldurup geçersiz kıldığını gördüm. 

Bürhan hakkında bir âyet-i Kerime de şöyledir: “Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi o da kadına meyledecekti.” 3 Buradaki bürhan nedir? sorusuna âlimler; Allah’tan gelen “ilham”dır demişler. Tehlike arz eden hususlarda İlâhî yardımlara da “bürhan” denilmiştir. 

Şimdi buna göre Bediüzzaman’ın bu gibi şeylerle müteaddit defalar denenmesi ve 19 defa zehirlendiği halde öldürülemeyişi de aynı hakikati ifâde etmez mi?

Cenab-ı Hak: “And olsun ki, biz Kur’ân’da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler.” 4  buyruluyor. Fakat her şeye râğmen şeytanın muhlis kullara etkili olamayacağına ve ihlâsa ermişlik haline de, dikkat çekilerek ona da, “bürhan” denildiği anlaşılmış oluyor. 

Bir hadis-i Şerifte de, “Allah bir kuluna hayır murat ederse onun içinden kendisine iyileri emreden kötülüklerden de sakındıran bir uyarıcı kılar. (Hadisi hasen) bu dahi bir bürhandır. 

Şimdi bürhanla ilgili âyet-i kerimelere biraz daha devam edelim:

 “Ey İnsanlar! Rabbiniz’den size açık bir bürhan geldi, size apaçık bir nur, Kur’ân indirdik.” 5 

Bu âyet-i kerimedeki “Bürhan” kelimesinin Risâle-i Nur’u da Kur’ân’ın, bugün yeryüzündeki bir bürhanı olarak işaretlediği anlaşılıyor. Bu âyet 1360’ milâdî 1940 ‘lara tevafuk ettiği gibi, ayrıca  “Bürhan” ve “Nur” kelimelerindeki tenvinler nun sayılsa 1310, milâdisi ise 1900’lere tekabül ederek Bediüzzaman’ın â’lem-i küfre Kur’ân adına meydan okuduğu yıllardır. Çünkü o zamanlarda İngiliz müstemlekat nâzırı Kur’ân-ı Kerîm’i eline alarak “ Ya bunu Müslümanların elinden almalıyız ya da onların ahlâkını bozarak ondan soğutmalıyız” sözüne karşı, Bediüzzaman celâllenerek “Ben de Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez bir Nur olduğunu onun tefsirini yaparak umum âleme ilân edeceğim!” 6 sözünü söylediği zamana tekabül ediyor. 

Elbette bu gibi işâretler ve beşaretler ulemaissuyu rahatsız ediyor, zira onlar, talimatı başka yerden alıp şeytânın değirmenine su taşıyıp akıllarınca Kur’ân-ı Kerîm’i  Asr-ı Saadete hapsedip, kendilerini Kur’ân’ın sözcüsü sayarak Efendimiz’i (asm) hâşa devre dışı bırakmaya ahdetmişler. 

“Nuran mübinen” Âyet-i Kerimesi’nin rakam değerinin de yine 598 ederek tam tamına Risâle-i Nur’a ve Nur adedine tevâfuk ile o semâvi bürhân-ı kutsinin yerde bir bürhân-ı Resâil-in Nur olduğunu remzen haber veriyor.” Başka ne olabilir?

Yine “Elde Kur’ân gibi bir “bürhan”i hakikat varken  başka “bürhan” aramak aklıma zaid görünür” gibi ifâdelerle bütün meselesini “bürhan”a teksif ve hamleden, belki de “bürhan” ifâde ve terkibini ve tahlilini enfazla kullanan mürşiddir. İşte bunların hepsinin ayrı ayrı incelenmesi lâzımdır. Belki de, Kur’ân-ı Kerîm bazı işaret ve beşaretlerle bu gibi farklara dikkat çekiyor.

 İşte Bediüzzaman bu gibi mu’cizelerin isbâtı içinde kendini muvazzaf addeder ve yaptığı da odur. Onun için ebced ve cifri de kullanmıştır ve açıkça Kur’ân’ın on vücuhu icazından birisi ihbarı bilgayb mu’cizesidir” diye de, bunu da, lâfta bırakmayıp isbat ve ilân etmiş bir allâmedir. İşte Bediüzzaman’ı muâsırlarından ayıran en bâriz farklarından biri de budur. “Dâvâmız mücerret değil, berahini katıa ile müberhen.”

Bazıları eğer Ebced ve cifr konusunda konuşacaklarsa önce çalışıp meseleyi kavramalarını tavsiye ederim. Öyle imkânâtı vukuat cinsinden gösterip itham etmek hakperstlik değildir. 

Dipnotlar:                 

1- Emirdağ Lâhikası-1, Mektup No: 53.

2- Mektubat. 

3- Yusuf Sûresi 24.

4- İsra Sûresi 89.

5- Nisa Sûresi 174.

6- Tarihçe-i Hayat.

Okunma Sayısı: 1883
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı