"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Arap ve Türk yemeklerindeki benzerlik

Suna DURMAZ
11 Haziran 2014, Çarşamba
Tarih boyunca; Hindistanla yapmış oldukları ticaret dolayısıyla Hint mutfağından pekçok etkilenmiş olan Körfez ülkeleri ve Yemen hariç, Ortadoğu halklarının yemek kültürleri birbirine çok yakındır. Bizdeki bazı yemeklerin aslı Arap mutfağındandır; Araplardaki bazı yemeklerin aslı ise Türk mutfağından. Bu konuda örnekler çoktur. Ancak; hepsini bir yazıya sığdırma imkânı olmadığın, fikir vermek için bir kaç tane örnek vermekle yetineceğim.
Meselâ; Türkçe “ters çevrilmiş” anlamında olan maklûbe; Filistin, Suriye, Ürdün ve Lübnan’nın geleneksel Arap yemeğidir ve çok sevilir. Ama; Araplar bu yemeği bizdeki gibi etrafına salata ve yoğurt koyarak servis yapmazlar. Patlıcan ve etten oluşan pirinç pilavını tepsiye çevirdikten sonra, garnitür olsun diye etrafını birazcık yeşillikle süslerler.                                                                                                               
Kızartılmış patlıcan üstüne et veya kıyma ile pişirilen yemeğinin Türk mutfağındaki adı “musakka”dır. Araplar da aynı yemeği yapıyorlar ve adına da “musakka” diyorlar. Musakka’yı biz mi Araplardan aldık, Araplar mı bizden aldılar bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. O da; Arapça’da “sulanmış yer” anlamında olan “müsakki” diye bir kelime mevcut. Belki de, patlıcan etli karışımla sulandığı için bu adı almıştır. Musakka çok seviliyor olmalı ki, Yunanlılar da sahipleniyorlar! Zararı yok! Komşu değil miyiz, bu musakka Türkler’e, Araplar’a ve Yunanlılara’da yeter!
Bilirsiniz; Anadolu deyince, akla ilk gelen şeylerden biri bulgur pilavıdır. Mercimeklisi, sebzelisi, patateslisi, mantarlısı, etlisi derken çeşit çeşit bulgur pilavı pişiririz. Suriye ve Lübnanda’da yeşil mercimekli bulgur pilavı pişirirler ve adına da “müceddere” derler. Bu yemeği servis yaparken, üzerine, kızartılarak kahverengileştirilmiş olan bolca soğan  halkaları koyarlar.                                                                                                                           
Suriye, Filistin, Ürdün ve Lübnan’da içli köfte’nin adı” kibbe” dir.
Anadolu’da yaptığımız gibi içini açıp kavrulmuş kıyma doldurduktan sonra kızartırlar. Veya; bulgurdan yapılan köfte hamurunu tepsiye yayıp üzerine kıymalı iç koyarlar, üstüne yine köfte hamuru yerleştirirler. Son olarak biraz yağ sürüp fırında pişirirler. Bu çeşide de “ kibbe bissineye” derler. Yani: Tepside içli köfte.
Çok sevdiğimiz lahmacunun aslı da  Arapdır. Arapça lahm (et) ve acîn ( hamur) kelimeleri birleşip Türk mutfağına girince, olmuş Lahmacun!
Araplar bizdeki mantıya benzer  bir yemek yapıyorlar; adına da “şîş borak/ şûş borak” diyorlar. Bu yemeğe niye “şîş borak” demişler anlamadım! Çünkü; yemeğe bakarsanız ortalıkta şiş falan yok! Yemeğin adındaki “borak” kelimesinin aslı bizdeki “börek” den gelmiş olabilir. Belki de; hamur parçaları pişince şiştiği için, “şîş borak” demişlerdir!
Arap mutfağını merak eden okuyucularım için bu yemeğin tarifini vereyim:
Un, tuz,su ve biraz yağ ile yoğrulan hamurdan yufka açılıyor. Bu yufkadan bardak ile daireler kesiliyor ve ortasına kavrulmuş kıyma konuyor. Tabi kıymanın içinde soğan ve baharat da var. Daireleri poğaça kapatır gibi kapatıyorlar. Sonra iki ucunu bir araya  getirip etrafını bastırıyorlar. Hamurların  kapatılmış hali, İtalyan mantısı diyebileceğimiz ravioli’ye benziyor.
Diğer taraftan; yoğurt çorbası pişirir gibi yoğurt pişiriyorlar. Yoğurdu pişirirken, hafifçe katılaşması için içine nişasta (1 kilo yoğurda 1 kaşık nişasta) koyuyorlar. Şîş börekler istenirse yağda kızartılıyor sonra bir taşım kaynamış olan yoğurdun içine atılıyor ve 15-20 dakika pişiriliyor. Yemeğin hafif olmasını isteyenler, hamurları kızartmadan yoğurdun içine atıyorlar. Öte yandan; bir kaç diş sarmısak ezildikten sonra nane ile beraber yağda kavruluyor ve bu sos yoğurdun üzerine dökülüyor. Şîş borak üzerine kavrulmuş çamfıstığı ekleyenlerde var. Suriye, Filistin, Ürdün ve Lübnan’da içli köfte’ye “Kibbe” derler. Anadolu’da yaptığımız gibi içini açıp kavrulmuş kıyma doldurduktan sora kızartırlar. Veya; bulgurdan yapılan köfte hamurunu tepsiye yayıp üzerine kıymalı iç yerleştirir, üstüne yine köfte hamuru yerleştirirler. Son olarak biraz yağ sürüp fırında pisirirler. Bu çeşide de “Kibbe bissineye” derler. Yani: “Tepside içli köfte”
Fıstık bahsi geçmişken hemen şu bilgiyi ilâve edeyim: Araplar; ziyafetlerde, kavrulmuş fıstık ve bademi bir çok yemek üzerine, özellikle de pilav üstüne koyuyorlar. Bu da; hem yemeğin lezzetini artırır, hem de misafire ikramda özen göterildiğine delâlet eder!  
***
Biliyorsunuz hangi milletten olursa olsun kadınlar biraraya gelince konuşulan mevzular içinde mutlaka yemek tarifleri de olur. Ne yapalım bu bizim fitratımız! Rabbim kadınları anaç yaratmış. Kadınlar pişirip  yedirmekten zevk alırlar. Geçenlerde, Mısırlı iki komşum Afaf ve Ğade akşam üzeri bana uğradılar. Sohbetimiz dönüp dolaşıp Türk yemeklerine geldi. Ğade mantıyı çok merak ediyormuş. Bana nasıl yapıldığını sordu. Neyse ki; dolapta pişmemiş mantı vardı. Baktım Afaf oruç ve iftara da 15 dakika var. Mantı  ikram etmek mantı tarifi vermekten daha kolay olduğu için; komşularıma, “Sizi bırakmayacağım; hemen şuracıkta ayak üstü mantı yiyin, sonra gidip akşam yemeğinizi ailenizle tamamlayın” dedim. Önce, “Yok olmaz! Çocuklar evde yanlızlar; hem sana zahmet olur” falan dediler, ama israr karşısında teklifi kabul ettiler. Komşuları soktum mutfağıma. Pişmeyi bekleyen mantının şeklini; haşlama suyunu, salçalı sosu, sarmısaklı yoğurdu  nasıl hazırladığımı gördüler.
Mantılar haşlanırken, çok sevdikleri semâver (elektrikli semaver) çayını da hazırladım. Sofra için, “kaliteli porselen tabaklarım ve kesme bardaklarım yok ne yapayım!” endişesini taşımadan, dolaptan elime gelen iki tabağı alıp mantı doldurdum ve önlerine koydum. Elhamdülillah afiyetle yediler. Kendilerine” Eee.. Nasıl olmuş, mantıyı beğendiniz mi?” diye sorunca, cevapları şu oldu: Türk mantısı, Arapların şîş borak’dan daha lezzetli! Belki de komşuya iltifat ediyorlardı! 
Elhamdülillah “Haza min fadli Rabbi”.... Allah veriyor; bize de tablacılık yapmak düşüyor ve bundan zevk alıyoruz. Zaten insan zevkin peşinde koşmuyor mu? Yedirmek de ayrı bir zevktir. Hem de tadına doyulmayan bir zevk. Rabbim bize ikram ediyor; biz nasıl ikram etmeyiz! Aslında, konu komşuya ikram yapmak çok kolay. Allah ne verdiyse ve hazırda ne varsa, hemen önlerine çıkarılabilir. Peynir, zeytin, domates, salatalık ve ekmekten mis gibi bir ikram olur. Yeter ki, komşular arasında bir hânenin efradıymış gibi samimiyet olsun. Samimiyet olunca;  külfete girmek, yapmacıklık ve gösteriş de olmuyor.
Rabbim, cümlemizi her işini Allah rızası için yapan samimî kullarından eylesin!
Okunma Sayısı: 13006
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı