Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Hz. Peygamber devrinde yaşasaydık



“Allah’a yemin ederim ki Hz. Ebû Bekir’in bir saati, Firavun’un sarayında hayat süren mü’minin bütün ömrüne denktir. O, imanını gizliyordu. Hz. Ebû Bekir ise açıktan iman ediyordu.”

Bu ifadeler Hz. Ali’ye aittir. Hz. Ebû Bekir’in en önemli danışmanlarından biri olan Hz. Ali, Kureyş müşriklerinin Efendimize (asm) hücum ettikleri bir esnada, hiçkimse onu himayeye cesaret edemezken Hz. Ebû Bekir’in ölüm pahasına da olsa onu koruduğunu anlatır.

Asr-ı Saadette yaşamak, Sahabe olmak kolay değil. Horlanma, küçümsenme, dayak, hatta ölüme kadar varabilecek riskleri göze alıp inanabilmek her şeyden önce yürek işiydi. O devirde iman edebilme ne kadar yüksekse, o ölçüde pahalı bedeli de vardı. Birgün bir Kufeli Huzeyfetü’l-Yemani’ye demişti ki: “Allah’a yemin ederim ki biz Resûl-i Ekrem (a.s.m) zamanında yaşasaydık ayağını yere bastırmaz, omuzlar üstünde taşırdık...”

Hz. Huzeyfe ona sadece Hendek Savaşı esnasında çektirilen çile, soğuk, açlık ve korkulu anları anlatmış, “Sadece Hendek muharebesi esnasındaki çektiklerimizi hatırlıyorum da yeğenim ‘O günler ne sıkıntılı günlerdi’ demekten kendimi alamıyorum” demiş ve “Sen olsaydın bunu yapabilir miydin?” diye sormuş, sonra da Hendek Muharebesi gecesini hatırlatarak “Dehşetli bir soğuk ve şiddetli fırtınalı bir gecede bir Allah Resûlüyle beraberdik” demişti.

İnsanların akıldan, iz’andan, vicdandan koptukları, insaniyetten uzaklaştıkları bir dönemde, elleriyle yaptıkları taştan, tahtadan putlara taptıkları bir zamanda, devranın Ebû Cehil’in yanında olmayı yeğlediği o günlerde doğrunun, hakkın, hakikatın yanında olabilmek, hele hele Resûl-i Ekrem’in (asm) bile çilelere maruz kaldığı bir esnada onun yanında olabilmek her şeyden önce güçlü bir imanı gerektiriyordu.

Birgün Mikdad bin Esved’e gelen bir adam, “Allah ve Resûlünü gören şu iki göze ne mutlu! Allah’a yemin ederim ki, gördüklerini görmeyi, şahit olduklarına şahit olmayı ne kadar isterdim” dediğinde Hz. Mikdad, Allah’ın bilinmediği bir dönemde, Resûl-i Ekrem’in (asm) kendisine karşı çıkan pek çok kavimle karşı karşıya geldiğini, o günlerde karşılaşılan güçlükleri anlatır, “İnanmış bir toplumda gelen sizlerin o devirde yaşasaydınız acaba tutumunuz ne olur?” demekten kendini alamaz.

30.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.09.2006) - Zekâtlar verilirse

  (28.09.2006) - İslâmın köprüsü

  (27.09.2006) - Oruçla eğitilirken

  (26.09.2006) - Ramazan ziyafeti

  (25.09.2006) - Zirvelere çıkmak

  (24.09.2006) - Bütün sene Ramazan olsa

  (23.09.2006) - Nasıl galip geldiler?

  (22.09.2006) - “Bu millet dağları yerinden söker”

  (21.09.2006) - “Peygamberinizin emrine itaat ederseniz”

  (20.09.2006) - Sayılı günler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004