Geçtiğimiz haftalarda gündemi işgal eden önemli maddelerden biri olan Yuvacık Barajıyla ilgili olarak, birkaç hususu daha özetleyerek sunmakla son noktayı koyalım.
Bu noktalar "baraja kapak" gibi olsun. Belki, inşaallah o bölgede yeterince yağış meydana gelir de, içi boşalmış olan barajın kapakları kapatılır ve baraj lebâleb doluncaya kadar yeniden su tutmaya başlar.
Öncelikle ifade edelim ki, Yuvacık Barajının boşalması ve susuz kalması, hiç kimseyi sevimdirmez ve sevindirmemeli.
Sevinenler, baraj düşmanlığının da ötesinde, ancak halk düşmanı kimseler olabilir.
Vaktiyle bir CHP'linin çıkıp bu baraj üzerinden siyasî propaganda yapması veya baraj maliyetinin çok yüksek rakamlarda olması da, sevinmeyi haklı ve meşru kılmaz.
Barajı kendisi suçlu olmaz ve olamaz. Baraj iyidir, güzeldir, hayırlı bir eserdir. Bunu kim yaparsa yapsın alkışlanmalı, tebrik edilmeli.
Ancak, şayet ortada bir istismar, yahut sûistimal durumu varsa, bunlar konuşulur ve bunların üzerine gidilir.
İşte, asıl tartışma da zaten bu noktalardan çıkırak uç veriyor.
Şöyle ki:
1) Yuvacık Barajı, nasıl olur da 4 milyar doların üzerinde bir maliyetle bu devlete fatura ediliyor?
Bu maliyetin hesabı mutlak sûrette sorulması ve mesele bütün şeffafiyetiyle ortaya konulması gerekiyor.
2) Şimdi çıkıp "Bu baraj benim değil ki, devletindir; devletin bir projesidir" diyen, eski belediye başkanı CHP'li Sefa Sirmen, seçim zamanında bu barajı şahsına mal eder gibi propagandalar yaptı. Propaganda afişlerinde barajın önünde çektirmiş olduğu fotograflarını kullandı.
İşte, şu birinci maddede sûistimal, ikinci maddede ise istismar kokusu burun duvarlarını sızlatıp duruyor.
Hasılı, dua ve temenni edelim ki, bu baraj yeniden su tutsun ve nüfusu milyona yaklaşan Kocaeli halkına eskisinden daha fazla hizmet versin.
Bunda herkesin menfaati olduğu gibi, istismar ile sûistimalin önlenmesinde ise, milletin daha büyük menfaati olduğu da unutulmasın.
Tebrik
Cümlenizin Kurban Bayramını tebrik ve tes'id eder, bu bayramın âlem–i İslâma ve insanlık camiasını huzur ve barış getirmesini Rabbimden niyaz ederim. MLS
GÜNÜN TARİHİ 1 Ocak 1929
Arapça ve Osmanlıca harflerin kullanılmasına, Türkiye'nin her yerinde kesin yasak getirildi.
Bu yasakla paralel olarak, bundan böyle mektup, dilekçe, kitap, dergi, gazete, dükkân levhaları, otomobil plakaları, sokak isimleri, çeşme kitabelerine varıncaya kadar her türlü yazının Latin harfleriyle yazılması mecburiyeti getirildi.
Kur'ân harflerinin yasaklandığı ve Latin harfleri mecburiyetinin getirildiği aynı gün, Latin harfleri öğretmek ve eğitimin bitiminde sertifika vermek üzere muhtelif merkezlerde Millet Mektepleri açıldı.
Gariptir ki, bütün bu işleri birinci derecede takip edecek olan genç Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, yine aynı gün içinde apandisinin patlaması sebebiyle öldü.
Bu bakanlığın görev ve sorumluğu ise, bir müddet için (Şubat sonuna kadar) Başbakan İsmet Paşaya verildi.
Şimdi, bütün bu gelişmelerin detayına bir bakalım.
Latin harfleri
Türkiye'deki harf inkılâbı, 1928 yılı sonlarında yapıldı. Meclis, 1 Kasım'da harf kànunu kabul etti. İlgili kànun 3 Kasım 1928 günü yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Bu kànuna göre, 1 Ocak 1929 tarihinden itibaren Türkiye’de Arap harfleriyle hiç bir şey yazılamayacak ve matbaalarda basılamayacak. Herkes yeni harfleri öğrenecek. Aksi halde, resmî sıfatı olanların işine son verilecek.
Kànun maddesi, bu derece keskinlik ifade ediyordu.
Öyle ki, muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri dahi, yeni harfleri öğrenemedikleri takdirde görevlerine son verileceği açıklandı.
Yasak kararının fiilen uygulanmaya başladığı gün, yeni harfleri öğretece olan Millet Mekteplerinin de açılışı yapıldı. Bu mektepler, 1936’ya kadar faaliyet gösterdi ve bu yedi–sekiz sene zarfında yaklaşık 2 milyon kişiye sertifika verildi. Erkekler günde dört, kadınlar ise iki gece gelip bu mekteplerdeki kurslara katılıyordu.
Gördüldüğü gibi, o dönemde önce yasak getirildi, ardından eğitim–öğretim faaliyeti başlatıldı.
Bakanın ölümü
20 Aralık 1925'ten 1 Ocak 1929'a kadar olan sürede o zamanki ismiyle "Maarif Vekiliği" yapan Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey, 1894 İzmir doğumluydu.
Buna göre, öldüğünde 34 yaşındaydı. Ölüm sebebi ise, "apandisinin patlaması" olarak teşhis edildi.
Maarif Bakanlığı dışında, ayrıca daha evvel Mübadele, İmar–İskân ve Adliye Bakanlığı görevlerinde de bulunmuştu.
Ancak, en çok çalıştığı ve hayata geçirmek istediği "Latin harflerini öğretecek olan" Millet Mekteplerinin faaliyetini göremeden gitti.
01.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|