Bizde hem kütüphaneci hem de ansiklobedist azdır. Şakaik, Osmanlı Müellifleri, Son Sadrazamlar gibi kitaplar aslında hazinelerimizin anahtarlarıdır. Taşköprüzade, Mehmet Tahir Efendi, İbnü’l Emin Mahmut Kemal İnal tarihe damgasını vurmuş bazı ansiklobedistlerimizdir. Kayseri'de Akabe Kitabevinde tavşan kanı çaylarımızı yudumlarken iki zatın sohbetine denk geldik. Dinî konularda müdavele-i efkarda bulunuyorlardı. Sonra içlerinden birisi kalktı, gitti. Diğeriyle başbaşa kaldık. Orta Anadolu siması vardı. Küreselleşmemiş köşelerini yani selabet-i diniyesini muhafaza eden klasik tabir edilebilecek bir Müslümandı karşımızdaki. Tanıştık. Derisini değiştirmemiş aslını muhafaza eden bir zat-ı muhterem. Meğerse birçok yazmaya evsahipliği yapan Raşid Efendi Kütüphanesinin eski müdürü imiş. Ali Rıza Karabulut efendi ile tanıştıktan sonra akşamleyin yolumuz eskiden görev yaptığı kütüphanenin önünden geçti. Temaşası hayalimde, Konya’daki meşhur tarihî kütüphane ile Ali Emiri Efendi’nin katkılarıyla oluşturulan Millet Kütüphanesi gibi kütüphaneleri canlandırdı. Çok fazla vaktimiz yoktu. Ama kütüphanecinin zamanla ayaklı bir kütüphaneye dönüştüğünü de gördük. Kütüphane ile içli dışlı ola ola kendisi de ayaklı bir kütüphane olmuş. Ali Rıza Karabulut’un merakı ve çalışmaları Kayseri sınırlarında başlamış olmakla birlikte çoktan Kayseri sınırlarını aşmış. Kitap meraklısı ve aşığı olduğu belli. Zaten bu işleri sevenlerine bırakmalı. Bana bu yönüyle Ali Emiri Efendi ve çağdaşlarından Mehmet Tayşi gibi kütüphanecileri hatırlattı. Kendisinden değerli bilgiler edindik. Daha önce müdürlüğünü yaptığı Raşid Efendi Kütüphanesinde mükerrer ve risalelerle birlikte 4 bin eser bulunduğunu ifade etti. Yine onun tespit ve ifadelerine göre, İstanbul ve Anadolu’daki muhtelif kütüphanelerde bulunan yazmaların sayısı 300 bin civarında. Raşid Efendi ile birlikte 304 bin ediyor. Bu sayı elbette risaleler ve mükerrerlerle birlikte düşünülmeli. Bunların kaçta kaçının orijinal olduğuna dair bir fikri yok.
***
Dış dünya ile bir mukayese edildiğinde Anadolu gerçekten de bir yazmalar ve mahtutat cenneti. Ben daha önce Hindistan’da 3 bin yazmanın olduğunu okumuştum. Suriyeli dostumuz Murat Mevlevi Hindistan’da 18 bin, Pakistan’da da 8 bin yazma eser olduğunu haber verdi. Bunların hangi sıfatta yazma olduklarını bilmiyorum. İslâm kültür havzalarının derinliğinin ortaya serilmesi için bunlar üzerinde araştırmalar ve incelemeler yapılmalı. İşte Karabulut Hoca bunları yapıyor. Yazmalar Katoloğu hazırlamış. Üşenmemiş Raşid Efendi Kütüphanesinin tarihçesini de kaleme almış. Ara eser olarak İstanbul ve Anadolu Kütüphanelerinde Mevcut El Yazması Eserler Ansiklobedisi hazırlamış. Kayseri ve Türkiye’nin sınırlarını aştıktan sonra Dünya Kütüphanelerindeki Mevcut İslâm Kültür Tarihi İle İlgili Eserler Ansiklopedisini hazırlamış. Tek başına bir orduya bedel. Bu yönüyle Brocklmann’ın Geschichte der Arabischen Litteratur gibi kitaplar hazırlamış. Esasında keşfedilmemiş bir Fuad Sezgin. Ama ne yazık ki onun imkanlarından yoksun. Tıbb-ı Nebevi Ansiklobedisi derlemesi yapmış. Bitkiler ve hastalıklarla ilgili Peygamberimizin tavsiyelerini mukayeseli bir şekilde günyüzüne çıkarmış. Ve kadirşinaslarından Zeynep Atasoy da bir taktirşinaslık örneği olarak Ali Rıza Karabulut’un kitabını yazmış. Hayatı eserleri, ilim hayatımızdaki yeri ve önemine temas etmiş.
***
Meraklı olduğundan Medine’de yazmaların bulunduğu bir kütüphaneye gitmiş. Kütüphane, mikrofilm derlemesinden ibaretmiş. Bunun üzerine :” Bu mu yazma kütüphaneniz ?’ diye muhatabına sitem etmiş. Kütüphane sorumlusu,’ Türkler geldi hepsini Anadolu’ya götürdüler’ demiş. Türkler Mısır’daki kutsal emanetleri Arabistan’ın da yazmalarını toplayıp gelmişler anlaşılan. Bunun üzerine Ali Rıza Karabulut Hoca kendisinden beklenmeyen bir çeviklik ve hazırcevaplılıkla : ”Tam tersine, Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’in kütüphanesini ve yazmaları Medine’ye getirmesine ne buyurulur ?’ diye sormuş. Adamcağız mebhut kesilmiş. Yani cevap verecek söz bulamamış. Söz kütüphanecilerden açılmışken ve Medine’ye intikal etmişken kütüphanecilerin pirlerinden ve ‘gülün gülü’ anlamında Medine gülü Ali Ulvi Kurucu’ya rahmet kalanlara da binlerce selam olsun...
01.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|