Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Sonsuz saadet uğruna



“Dünyanın faniliğini bilip de ona rağbet eden insana şaşarım” der Hz. Ömer.

Oysa dünyanın fani olduğunu bilmeyen yok. Söz açıldığında “Sultan Süleyman’a kalmayan dünya” deriz. Ama Mevlânâ’nın dediği gibi ham meyvenin dala sımsıkı bağlandığı gibi ruhen, kalben dünyadan kopmak istemeyiz. Dünyada yaşadığımıza göre dünyadan zaten maddeten kopmamız mümkün değil. Ama elimizde “Dünyayı kesben değil kalben terk etmek lâzımdır” gibi aldatmaz bir ölçü var.

Yine bilir ve bütün gönlümüzle inanırız ki, “Şu fanî dünyada, şu muvakkat misafirhanede, kısa bir ömürde az bir lezzet için; ebedî, daimî hayatını ve saadet-i ebediyesini berbat etmek, ehl-i aklın kârı değil.” (Mektûbat)

Sonsuzluk yolculuğunda bizi yolda bırakmayacak; destek, güç, moral ve şevk verecek hakikatlere ne kadar muhtacız.

Bu güç, yetenek ve sermaye de aslına bakılırsa yapımıza yerleştirilmiş. Bu sermayeden yararlanmakla başbaşayız.

Öyle ya hayatın binbir türlü meşakkat ve sıkıntıları var. Bunları göğüsleyebilecek potansiyel güç de bizde mevcut. Ama bu silâhı sırtımızı yere getirecek manevî düşmanlara karşı kullanamıyorsak mağlup olmamız kaçınılmazdır.

Eğitimsiz asker düşmanın hücum ve taktiklerine direnemediği gibi manevî eğitimden geçmeyen insanın da nefis ve şeytanın hücumları karşısında ayakta kalması mümkün değildir.

İman ve İslâmın zenginlikleri; sabır, tahammül, hamd, şükür, rıza gibi büyük manevî dayanaklarımız var. Bu duygulardan gerektiği gibi yararlanamazsak hayatın zorluk ve sıkıntıları karşısında ezilmek ve yıkılmaktan nasıl korunacağız?

Oysa “Muhakkak Biz insanı zorluklardan geçirmek üzere yarattık.” (Beled Sûresi: 4.) âyetinde buyurulduğu gibi insan zorluklara göğüs germek için vardır.

Vücut gerekli besin ve vitaminleri alamamışsa bazen küçük bir virüs karşısında yatağa düşer. Ama güçlü bir vücudu mikropların alt etmesi mümkün değildir.

İbrahim Edhem’in yayan olarak hacca gittiğini gören bir kişi hayretten kendini alamamış: “Bineksiz, azıksız Kâbe’ye nasıl varacaksın?” diye sorduğunda, “Yorulursam sabır ve tahammül adlı bineğe binerim. Acıktığımda şükür isimli azıktan yerim. Susadığımda da rıza isimli suyumdan içerim” diye cevap vermiş.

Bütün mesele hayatın zorluklarına göğüs gerebilecek moral güce sahip olabilmek.

05.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.02.2007) - Daha iyiye, daha güzele

  (03.02.2007) - “Saadet mülkü”ne oturabilmek

  (02.02.2007) - Peygamber evi

  (01.02.2007) - “Kanaat et, şâhâne yaşarsın”

  (31.01.2007) - Ne mutlu o kimseye!

  (30.01.2007) - Ne kadar dindarız?

  (29.01.2007) - Bugün Aşûra Günü

  (28.01.2007) - Allah’ı nasıl tanımalıyız?

  (27.01.2007) - Kur'ân'ı anlamak için

  (26.01.2007) - İbret alınırsa

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004