Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Peygamber evi



Hz. Peygamber’in (asm) evinde üç gün peşpeşe ocak yanmadığını, doyasıya yemek yemediklerini, değil beyaz un ekmeği, kara buğday ekmeğini dahi bulamadıklarını, arpa ekmeği bulduklarında cana minnet saydıklarını, bir avucu ancak dolduracak kadar arpa ekmeği, birkaç hurma ve biraz da suyla idare ettiklerini, sirke bulduklarında, “Bu ne güzel katık!” buyurduklarını biliyoruz.

Kâinat hürmetine yaratılan bir Peygamber (asm) böyleydi.

Mevlânâ bir gün evine geldiğinde, “Evde ne var?” diye sormuş, “Bir şey yok!” cevabını alınca da, “Hamd olsun” demişti “Bugün evimiz Peygamber evine benzedi.”

Kaçımız Peygamberimizin hayatını düşünüyor ve Mevlânâ gibi evimizde birşey bulamadığımızda, “Şükür bugün evimiz Peygamber evine benzedi” diyebiliyoruz?

Acaba evimizde günlerce, aylarca yetecek yiyecekler bulunduğunu düşündüğümüzde mahcubiyetimizden başımızı öne eğiyor, o nimetlerin ne ölçüde hakkını vermeye çalışıyor, hâlimize yüz kere, bin kere şükretme ihtiyacını hissediyoruz?

Sıcak çorba içemeyen, yiyecek ekmek dahi bulamayan insanları da düşünüyor muyuz? Kâinatın Efendisi (asm), “Ey Ebû Zer, çorbanın suyunu biraz fazla kat da komşuna da ver” buyururken, evmizdekilerden bir kısmını fakir fukaraya vermemizi öğütlerken biz ne yapıyoruz? Biz de Mevlânâ gibi, “İşte önümde benim ayran tasım!” deyip elimizde ve evimizdekilere şükredebiliyor muyuz?

Doğrusu biz ne kadar Müslümanız? Ne ölçüde Resûlullahı (asm) örnek alabiliyoruz?

Tam Müslümanlığımızı sorgulama zamanı değil mi?

Aza kanaat etmesini bilmeyen insan çoğa da kanaat etmez ve aza kanaat edemeyen insan çoğu da bulamaz ve ona müstehak olmaz.

Mutlu insan eline geçen az da olsa kanaat etmesini bilen insandır. Mor Jokai, “İnsan en aza kanaat ettiği zaman en çok mutludur” derken ne kadar doğru söyler. Aza kanaattaki mutluluk ve bereketi tadamayan insan, hırs sebebiyle ne kadar çok şeye sahip olsa da sıkıntıların kıskacından kurtulamaz.

“Yeryüzündeki bütün ıztıraplar aza kanaat etmemekten doğar” diyor Firdevsî.

Evet, kanaatsiz insanın hayatı ıztırap ve sıkıntılarla doludur. Çoğu kazansa da mutlu olması mümkün değildir.

02.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.02.2007) - “Kanaat et, şâhâne yaşarsın”

  (31.01.2007) - Ne mutlu o kimseye!

  (30.01.2007) - Ne kadar dindarız?

  (29.01.2007) - Bugün Aşûra Günü

  (28.01.2007) - Allah’ı nasıl tanımalıyız?

  (27.01.2007) - Kur'ân'ı anlamak için

  (26.01.2007) - İbret alınırsa

  (25.01.2007) - Geçmez akçe

  (24.01.2007) - Hicrî yıla girerken

  (23.01.2007) - İnsanı iyilikleri kurtarır

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004