Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Zıt müttefikler



11 Eylül’den sonra teşkilâtını protesto ederek CIA’dan ayrılan elemanlardan olan ve “Unmasking Terror” ve “Imperial Hubres” gibi kitapların da sahibi bulunan Michael Scheuer’in ilginç bir tezi var. İmparatorluk Gururu ve Maskesiz Terör gibi kitapları olan bu CIA’in parlak analizcisi zatın zıt kutuplar yerine zıt müttefikler tezi veya kavramı var. Bu zıt müttefikler birbirlerini besliyorlar ve tetikliyorlar. Varlıklarını birbirlerinin karşı kutbu olmalarına borçlular. Uçlar uçları, kutuplaşma da kutuplaşmayı tetikliyor ve besliyor. Michael Scheuer birçokları gibi imparatorluk gururu sonucu Irak’ı haksız ve gereksiz yere işgal eden Bush’un Bin Ladin’e büyük bir doğum günü armağanı hediye ettiğini belirtiyor. Sanki ikisinin görünmez müttefikler olduklarını yazıyor. Birbirlerine muhtaçlar ve bağımlılar.

Bin Ladin ile Bush böyle de sanki Nejad ile Bush birbirinden farklı mı? Hayır değil. Bütün analizciler bu noktada hemfikir. Hatemi ABD ziyareti sırasında Bush ve Nejad’ın aynı kumaştan ve aynı hamurdan mumul ikili olduklarını söylemişti. Nuriye Akman’a konuşan emekli büyükelçilerden Ömer Ersun da benzerini söylüyor: “Bush, Amerika’nın başına gelmiş en büyük talihsizliklerden biri (felâket demek daha doğru olabilir). Kötü kötüyü üretiyor. Ahmedinejad da İran’ın başına geçince Bush dengini buldu....”

Gerçekten de Nejad ile Bush’un istikametleri farklı olsa bile yöntem ve uslupları aynı. Birbirlerinin zıt kopyaları. Bu itibarla, onlar birbirlerinin görünmez müttefikleri. Her ikisine de ılımlı diplomatlar karşıydı. Hatta Bush ve Blair aleyhine çarşaf çarşaf bildiriler yayınladılar. Her ikisi de bilimi ideolojikleştirmeye, üniversiteleri taklit yuvasına çevirmeye çalışıyor. Her ikisi de kendi bağlamında Neocon. Zaten Nejad ülkesinde yeni muhafazakâr olarak anılmakta ve tanınmakta. Bush da Nejad da dünyaya maniheistler gibi çift renkte bakmakta ve dünyayı bütün renkleriyle tanımadıkları gibi dünyayı takmıyorlar da. Başkaları umurlarında değil. Bush kendisiyle ilgili haberlerden dolayı morali bozulmasın diye babasına şöyle mesaj gönderiyormuş: “Televizyonların düğmelerini kapatıver...” Bush da Nejad da kendilerinin haklı olduklarını tarihin ortaya çıkaracağını söylüyorlar. Öyle demeseler bile ‘Allah bizim tarafımızda’ diyorlar. Halbuki Allah taraf tutmaz, ancak insan onun tarafında olur veya olmaz.

***

Ömer Ersun’un Nejad’la ilgili analizi aynen şöyle: “Ahmedinejad çok enteresan bir zat. Dünyayı tanımıyor, dış politikayı bilmiyor. İşin kötüsü bilmediğinin de farkında değil. Önceki sene BM Genel Kurulu’ndan muzaffer komutan edasıyla döndü. Kulislerde kendisine söylenenlere inanmış. Herkesi iknâ ettiğini sanıyordu. Tahran’da Batılıları nasıl alt ettiğini keyiflice anlattı. Üç gün sonra Viyana’da İran aleyhindeki karar alındığında, dönüp baktı, 35 devletin arasında yanında durmaya bir tek Venezüela cesaret edebilmiş. Güvenlik Konseyinden son yaptırım kararı da ittifakla çıktı. Neden? Çünkü iktidara gelir gelmez dışişlerini darmadağın etti. Onlarca deneyimli büyükelçiyi geri çekti yani uzlaşmacıları tasfiye etti. Geriye kalanlar da başlarını derde sokmak istemezler. Geçmişte nadiren ve küçük ölçekte Türkiye’de, hatta ABD’de siyaset, diplomata sırtını dönmeye kalkışmıştır. Duvara toslayınca ayılırlar. Umarım Ahmedinejad bir felaket olmadan ayılır...”

Gerçekten de öyle oldu. Nejad Latin Amerika’ya romantik ideolojik seferler düzenlerken Rice bölgeye gelip altını oyuyordu. Nejad içeriden birkaç defa zılgıt yiyince herhalde soluğu Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın kollarına aldı. Mehmet Barlas’ın Başbakan’ın yanaklarını tutması gibi Abdullah ile Nejad da el ele tutuştular. Hürriyet’in bu yöndeki haberi gerçekten de siyasette pragmatizmin sefaletini göstermesi açısından ibretlik. Haberde iki kare var. Karelerden birisinde Bush ile Abdullah kolkola. Hatta bu fotoğraf üzerine çok yorumlar yapılmıştı. İkinci kare daha taze. Nejad ile Abdullah’ı gösteriyor. Yine kolkolalar. Haberde de şöyle yazıyor: “Düşmanın fitnesine karşı beraberiz...” Düşmanın fitnesine karşı birleşmişler. Peki düşman kim? İkinci karedeki el ele vaziyette olan Bush. Yeni karede aslında tek eksik olan ve görünmeyen Bush’un elleri.

***

Elbette biz zıt kutuplardan, zıt müttefikler haline gelen Suud ile İran’ın ilişkilerinin iyileşmesine karşı değiliz. Keşke bu ilişkiler samimi bir zeminde yapıcı bir şekilde herkesin lehinde yürüse ve gelişse. Bizim dikkatimize çeken yön pragmatizm eksenli olması. Yani samimiyetten uzaklığı. Bu tehlikelidir. Asıl felaket olan nokta da bu. Maalesef pragmatizm davayı, mücerret masadaki bir kart, ideolojiyi de kimlik haline getirir. Yani pragmatizm ve makyavelizm ideallerin ve ideolojilerin içini boşaltır. Geçenlerde Semih İdiz Talabani’ye geçmiş olsun mesajları arasında en hararetlisinin Nejad’tan gelenin olduğunu yazdı. Bu doğruysa aynı noktayı teyid ediyor demektir. Zira Nasır’dan Talabani’ye kadar bölgede felâketler yaşatmış birçok liderin ortak özelliği Makyavelist olmaları ve Prens kitabının da başucu kitapları olmasıdır.

Zıt kutuplar veya görünmez müttefikler Bush ve Nejad çıkış yolunu kilitlediler. İkisinin de bir çıkış stratejisi yok. Sadece sopa gösteriyorlar. Halbuki deli deliyi görünce sopasını saklarmış. Burada sopasını kimin saklaması gerekiyor? Tartışmalı. Nejad’a göre Bush saklamalı. Nejad’ın tehevvürü yerine uyanıklığıyla öne çıkan Rafsancani’ye göre silâhını saklaması gereken Bush değil, Nejad. Nejad Bush saklasın diyor. Rafsancani de onun silâhı daha uzun sen saklamalısın diyor. Zira daha fazla kaybedecek şeyi olan Bush değil İran. Bush’un silâhı daha büyük. En büyük delilik siyasî çılgınlık olsa gerek...

Allah itidal noktasından ayırmasın...

07.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.03.2007) - Türkiye’nin de Gaulle ve Churchill’leri

  (05.03.2007) - Nejad’ın ziyaretinin amaçları

  (03.03.2007) - Diplomasi molası

  (02.03.2007) - Büyük pazarlık

  (01.03.2007) - Tezad gerçekler

  (28.02.2007) - Hakikat menşeinden müstakildir

  (27.02.2007) - Küresel ile evrensel arasında

  (26.02.2007) - Post sekülarizm

  (25.02.2007) - Ayıran değil birleştiren din

  (23.02.2007) - Zimmîlik statüsüne yeni bakış

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004