İran’ın ideolojik yönünü görenler onun pragmatik yönünü pek fark edemiyorlar. Pas geçiyorlar. Aslında denildiği gibi İran iyi bir pazarlıkçıdır. Diplomasi kurdudur. Bu itibarla, pragmatik bir ülke olarak da nitelendirilir. Zorlu bir pazarlıkçı olarak da tanınır. Son ana kadar kartlarını açmaz. Ama netice itibarıyla pazarlıkçıdır. Mangalda kül bırakmayan Nejad, şimdi Suudi Arabistan’a giderek bu yönünü de tescillemiş oldu. Diplomatik pazarlıkla birlikte bölgesel ve uluslararası uzletini kırmaya çalışıyor. Etrafındaki uluslararası mengene ve çember giderek daralıyor. Çin ve Rusya’ya ne kadar güvenebilir? Zor zamanda satmayacakları ne malum? Hep böyle olmadı mı? Söylenenlere göre ABD, 2003 yılında hışımla Afganistan ve Irak’ın üzerine gidince bundan ürken İran kayıtsız şartsız ABD ile masaya oturma kararı almış, ama güçlü pozisyondan ABD buna razı olmamıştı. İran’ın pazarlık arayışına metelik vermemişti. Rafsancani ABD ile iyi ilişkiler kurma taraftarı idi. ABD bunu reddedince İran’da Nejad’la birlikte B takımı öne çıkmaya başladı. İran’ın B planını yürüten B takımı ileriye kaçış siyaseti izliyordu. Irak’ta hem askerî olarak, hem de siyaseten yenilen Bush yönetimi ise o da ileriye doğru kaçıyordu. İleriye kaçan Bush ve Nejad yönetimlerinin bir kaza çarpışmasına yol açma ihtimalleri pekâlâ mümkündü. Aslında iki taraf da son sıralarda, bundan dolayı birbiriyle pazarlık arıyorlar ama birbirinin ciddiyetine de pek güvenemiyorlardı. Bush yönetimi ciddiyetini ve kararlılığını kanıtlamak için Körfez’e yığınak yaptı. Gemiler gönderdi. Nejad ise gerçekleri gördü ve 2003 yılında kotarılamayan pazarlığı bu defa daha müsait şartlarda Suud üzerinden kotarmaya çalışıyor. Bu diplomasi trafiğini ilk başlatan Suud’un pragmatik kişiliği Bender Bin Sultan ile İranlı meslektaşı ve yine pragmatik bir kişilik sergileyen Larijani oldu. Hem Bender, hem de Larijani ülkelerinin güvenlik konseyi başkanlığını da yürütüyorlar. Nejad’ın Suudi Arabistan ziyareti ise bu pragmatik eğilimin zirve ile taçlandırılması demek. Irak direnişi olmasaydı sözkonusu taraflar asla bir araya gelemezdi. Bir başka gerçek de şu: Pazarlık kotarılacaksa şayet, buna Nejad’ın Hatemi ve Rafsancani’den daha ehil olması.
***
Kenan Evren Paşa asker kökenli olduğundan dolayı konsey döneminde pekâlâ Türkiye’nin idarî olarak 8 bölge valiliğine bölünmesini savunabilmiş. Şimdi de savunuyor. Ve gelen tepkiler üzerine kendisini şöyle savunuyor: “Benim Kürtlerle veya PKK ile bir ilişkim olabilir mi? Ben ülkemin menfaatini seslendiriyorum...” En radikal ve aynı zamanda en pragmatik olan Nejad da aynı potansiyeli barındırıyor. Yarın İran halkının karşısına çıkar, aynı üslupta kendisini izah edebilir. Zira Araplarla bütün barış girişimlerini İsrail’in en şahinleri gerçekleştirmiştir. Menahem Begin Sedat’la Camp David’i imzaladı. Kemikkıran Rabin Arafat’la barış yaptı. Şaron tek taraflı olarak Gazze’den geri çekildi. Bu da şunu gösteriyor: Barış için güvercin değil, şahin olmak gerekiyor. Barışı barışçılar yapamaz. Şahin ve pragmatik Nejad da tam böyle bir adam. Zaten kendi ifadesiyle tabanını değil, Hamaney’e bağlı nizamı yani düzeni temsil ediyor. Tabanın değil, tavanın iradesini temsil ediyor. Onun politikalarının uygulayıcısı. Zaten son sıralarda o kesimler pazarlık marjını zorladığını söyleyerek kendisini azarlamaya başlamışlardı. Bu süreç tamamlanırsa bu İrangate sürecinin resmileşmesi anlamına gelecektir. Yine de son söz için erken ve bütün seçenekler hâlâ masada.
***
Bölgede yoğun bir kafa karışıklığı ve bir de pazarlık zemini var. Şarku’l-Avsat gazetesi yazarlarından ve ISIS Ortadoğu Masası Şefi Memun Fendi de böyle bir pazarlık paketi ortaya attı. Londra merkezli düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Etüdler Enstitüsünün Orta Doğu direktörü Memun Fendi, Financial Times için bu yönde bir yazı kaleme aldı. Yazının başlığı “Toprak karşılığı Irak, bölge istikrarı için en iyi umuttur.” Memun Fendi, Ortadoğu’da yıllardır bir barış anlaşmasının barış karşılığı toprak ilkesine dayanacağının düşünüldüğünü hatırlattı. Yani İsrail’in, barış ve Arap dünyasınca tanınması karşılığı, 1967’de işgal ettiği toprakların tamamından ya da bir bölümünden çekilmesi.
Fendi Amerika’nın Irak macerasından arta kalan enkaz sonrası, yeni bir yaklaşımın ortaya çıktığını da belirterek, “Toprak karşılığı Irak” olarak adlandırdığı yaklaşımı ana hatlarıyla açıkladı: “İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri, Batı Şeria ve Gazze Şeridi yeniden Arapların kontrolüne verilecek. ABD, İsrail işgalinin son bulması amacıyla inanılır bir barış sürecini garanti edecek. Arap ülkeleri, özellikle de Irak’ın komşuları olanlar, bunun karşılığında Irak’ın istikrara kavuşmasına yardımcı olacak. Böylesi bir yaklaşım Suriye’nin, İran’la ittifakının son bulmasına yardımcı olabilir. Ayrıca Irak’taki gelişmelere ilgisiz Körfez ülkelerinin, bu sürecin parçası olmaları teşvik edilecektir. Yeni strateji İran’ı Arap dünyasından tecrit edecek, Körfez bölgesine istikrar getirecek ve Körfez’in petrol zengini ülkelerinin İsrail’le barışmalarına yol açacaktır.” Velhasıl, şimdi, pazarlıkların masada olduğu bir diplomasi molasındayız.
03.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|