Pek belli etmemeye çalışsa da, 28 Mart’ta AKP’yi en çok rahatsız eden sonuçlardan birinin, DYP’nin durumunu koruması, hattâ bir miktar yükselmesi olduğu söylenebilir.
Çünkü AKP’nin iddiası “merkeze oturmak, hattâ merkezi yeniden inşa etmek.”
“Merkez” dediği, 1950’den beri DP-AP çizgisince temsil edilen demokrat kitle. 12 Eylül sonrasında bu kitleye ANAP talip olmuştu. Şimdi ise AKP aynı iddia ile sahneye çıktı.
ANAP kökenli Adalet Bakanı Cemil Çiçek de 28 Mart yorumunda “Dünyada iş yapan partiler kitle partileridir. Onun için merkeze gelmek lâzım. AKP büyük ölçüde geldi” dedi.
AKP’nin gerek bir buçuk yıllık iktidarında sergilediği genel tavır, gerekse 28 Mart’ta bilhassa Antalya, Adana, Hatay, Tekirdağ, Gaziantep gibi yerlerde çıkardığı aday profiliyle elde ettiği başarı, bu iddiayı doğruluyor gibi.
Yıllardır “AP’nin veya CHP’nin kalesi” olarak bilinen bu merkezleri AKP, DYP listelerinden de aday gösterilebilecek, “liberal” kimliğe sahip isimlerle kazandı. AKP listelerindeki detaylı bir inceleme, bu çeşit örneklerin hiç de az olmadığını herhalde açık bir şekilde ortaya koyar.
Aslına bakılırsa, AKP’nin gerek iktidara geliş sürecinde, gerekse iktidar sonrasında izlediği tavrın, partideki millî görüş kökenli yöneticiler açısından, vaktiyle AP-DYP çizgisine ısrarla ve çoğu zaman yıkıcı bir üslûpla yönelttikleri birçok eleştirinin yıllar sonra aynen kendilerine dönmesi gibi bir neticeyi getirdiği görülür.
Nitekim içinden çıktıkları millî görüşün asıl adresi olarak yola devam eden SP, daha önce yıllarca AP ve DYP’yi hedef alarak yaptığı eleştirileri şimdi AKP iktidarı için tekrarlıyor.
Şimdi, Batıya bakış, AB üyeliği, IMF ile ilişkiler, sermaye grupları, burjuvazi ve medya ile tesis edilen yakınlık, devlet kurumları karşısında izlenen tavır gibi hususlarda AKP’nin sergilediği davranışlar herkesin gözü önünde.
Bu durum, iktidar olma konumunun dünya ve ülke dengelerini kesinlikle dikkate alma zorunluluğu getirdiği gerçeğinin bir neticesi.
Dolayısıyla, AKP birçok konuda “Kim bir başkasını haksız bir şekilde tenkit edip suçlarsa, suçladığı o hali bizzat yaşamadıkça vefat etmez” anlamındaki Peygamber ikazını doğrulayan yeni bir örnek olarak kayda geçiyor.
Çünkü bilhassa AP-DYP çizgisini hırpalamak için—Batı kulüpçülüğünden mason uşaklığına kadar— kullandığı ne kadar suçlama varsa, bumerang gibi kendisine dönüyor.
Bu, meselenin bir boyutu. Diğer boyutunda ise, yıllarca peşinde koştuğu İslâm ortak pazarını külliyen reddeden; “Paranın dini imanı olmaz” diyen; mason ve rotaryen toplantılarına mesaj göndermekte, hattâ bizzat katılmakta hiçbir beis görmeyen ve daha da vahimi başörtüsü, imam-hatipler, Kur’ân kursları gibi “duyarlı” konuların yanına bile yaklaşamayan inanılmaz bir “savrulma” gözlenmekte.
AKP’yi patronluğuna soyunduğu “merkez”in, daha doğrusu demokrat tabanın yıllarca temsilciliğini yapmış olan DP-AP-DYP çizgisinden ayıran en önemli farklardan biri bu. “Merkeze oturma” iddiasının önündeki en büyük handikap da bu farktan kaynaklanıyor. (1.4.04)
07.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|