Seçimler yaklaşırken “ipin ucu” iyice kaçtı.
Bir takım liderler seçim meydanlarında birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar. Siyasetteki üslûp iyice şirazesinden çıktı.
Terör olayları yürekleri dağlamaya devam ederken, meydanlardaki bazı liderlerin hırçınlığı bu acıları azaltacağına, çoğaltıyor, kin ve nefret duygularını arttırıyor. Sandıktan alınacak bir oy için her şey istismar ediliyor.
Bir taraftan “sağduyu, hoşgörü, sevgi kardeşlik olsun” denilirken, bu sert tartışmalar bunu sağlamaktan hem uzak, hem de “sevgi ve huzur”un sağlanmasındaki samimiyeti(!) gösteriyor. Bahçeli’nin seçim meydanlarındaki kürsüden başlattığı “ip tartışması” bunu perçinleştiriyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın MHP’yi tahrik eden, “Öcalan’ı idam edin diyorlar, o zaman idam vardı sen niye yapmadın” sözlerinin ardından eline yağlı urganı alan Devlet Bahçeli tartışmayı hararetlendirdi. Gazetelerde “Şehit cenazeleri MHP’nin oyunu arttırdı” intibaları yazılıp çizildikçe, bu oyları daha da artırmak isteyen Bahçeli farklı yollar arıyor.
Bir genel başkan düşünün ki, elinde idamlarda kullanılan yağlı urganla meydanlarda konuşuyor. “O dönem 129 milletvekili olan MHP’yi ‘neden asmadın’ diye suçluyorsun. Tek başına iktidar olan sensin, neden asmadın? Hadi as, al sana ip…” diye haykırarak elindeki ipi mitingi izlemeye gelen Erzurumlu vatandaşlara doğru fırlatıyor.
Sonra tartışmayı başlatan Erdoğan, kavgayı devam ettirmek istercesine, “Paketleyip sana teslim ettiklerinde sen niye asmadın?” diye meydanlarda seçmenine seslenebiliyor.
Ayrıca, hazırlanan konuşma metninin dışına tek kelime bile çıkmayan, çıktığında da karıştıran Bahçeli’nin kürsüden avazı çıktığı kadar bağırarak konuşması, konuşurken de yağlı idamlık urganları vatandaşın üzerine atması siyasetteki üslûbu(!) da gösteriyor. Partinin etkili yerlerinde olan birisi, “Genel Başkan ne kadar az konuşursa o kadar çok oy alırız” demişti. 59 ilde miting yapılacağı önceden duyurulan Bahçeli’nin toplam 11 ilde miting yapması da bunu ispatlıyor sanki…
Böylece, idamlık ipler bile seçimlerde malzeme yapılarak tarihe kaydedilmiş oldu.
* * *
İşin diğer bir boyutuna da bakacak olursak, terörist başının paketlenip Türkiye’ye gönderilmesi, hem DSP, hem de MHP’nin işine yaramış ve bu iki parti meydanlarda “Apo’yu asacağız” diye vaatlerde bulunarak iktidar olmuşlardı. Ancak kazın ayağı öyle olmadı. İktidara geldiler, ama terörist başını asamadılar.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz, 12 Ocak 2000’de Başbakanlık Merkez binada 7.5 saat süren bir toplantı da İmralı’da mahkemenin Abdullah Öcalan hakkında verdiği idam kararının Meclis’e gönderilmeden Başbakanlık’ta bekletilmesini kararlaştırmış, dosya Başbakanlık’ta tam tamına 3.5 yıl bekletilmişti. Bunlar da tarihî gerçekler olarak önümüzde duruyor.
Sonrasında ise, idam cezasının kaldırılmasını öngören düzenlemenin de yer aldığı 14 maddelik anayasa değişikliği paketi Adalet Komisyonu’nda 1 Ağustos 2002 tarihinde görüşülürken, “İdam cezasının kaldırılması hükmünün tekliften çıkarılması” için önerge verilmesine rağmen MHP’li 5 üyenin çekimser kalması sonucu “idam maddesi” pakette kalmıştı.
Daha sonra Meclis Genel Kurulu’nda idam cezası kaldırıldı ve erken seçime gidildi. Erken seçimde de bu üç parti baraj altında kalarak verdikleri sözünü yerine getiremedikleri için halk biletlerini kesip, baraj altına atmıştı.
* * *
İşi halkın sorunlarını çözmek, halkın arasına huzur getirmek, barışı tesis etmek olan bir lider, elindeki cellâdı andıran yağlı urganı kendisini dinlemeye gelen vatandaşların üzerine atması, acaba onu izlemeye gelenlerin psikolojisini bozacağını düşünmez mi?
Siyaset, bu gibi gereksiz tartışmalarla yapılmamalı. Elbette iktidar veya diğer partiler eleştirilecek, başka partilerden farkları anlatılacak, ancak bu tip çirkinlikler olmamalı, siyasette daha seviyeli bir üslûp geliştirilmelidir. Zira, milletin kutuplaşmaya değil, kucaklaşmaya ihtiyacı var. Partiler görevleri gereği bu kucaklaşmayı sağlamak zorunda. Kin ve nefreti körükleyen ifadeler yerine, kardeşliği hatırlatan ifadeler kullanılmalı. Bu çerçevede, DP Lideri Mehmet Ağar’ın çözüm üreten, uzlaştıran, kaynaştıran ve itidali tavsiye eden üslûbu takdir topluyor.
Seçimlere 15 gün kala liderler üslûbuna dikkat etmeli. Çünkü 23 Temmuz’da bunun semeresi görülür. Ne ekerseniz onu biçersiniz…
07.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|