Milletvekili genel seçimlerine sayılı günler kala, cumhurbaşkanlığı seçimi yeniden siyaset gündemini meşgul etmeye başladı. Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı A. N. Sezer ve anamuhalefet partisi CHP’nin, “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi” yönündeki Anayasa değişikliğiyle ilgili yaptığı iptal başvurusunu reddetti. Yani son duruma göre, cumhurbaşkanını kimin seçeceğine referandum yoluyla millet karar verecek.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu ‘doğru’ karar, bazılarını şaşırttı. Verilen karar doğru, ancak cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak daha önce verilen “Cumhurbaşkanı seçebilmek için 367 oy gereklidir” şeklindeki karar sonrası böyle bir karar pek de beklenmiyordu. Nitekim, alınan son karar, 5’e karşı 6 oy ile alınmış ki, bunu da ‘bıçak sırtı’nda alınan bir karar olarak da değerlendirilebilir.
Tabiî ki şimdi “Bundan sonra ne olur?” sorusuna cevap aranacak. İlk günkü yorumlar, meşhur olmuş bir Kastamonu deyimini hatırlatıyor: “Taş da düşebilir, ağaç da düşebilir, ayı da çıkabilir!” Yani, 11. cumhurbaşkanını halk da seçebilir, Meclis de seçebilir, başka bir şey de olabilir!
Yüksek Seçim Kurulu, mevcut duruma göre referandum tarihini bile açıkladı. Eğer, 22 Temmuz sonrası toplanan yeni TBMM üyeleri yeni kararlar alıp, anayasada değişiklikler yapmazsa 21 Ekim’de referandum yapılacak. Yapılacak referandumda ilgili kanun kabul edilirse, bu defa cumhurbaşkanlığı seçim süreci başlayacak ve Türkiye’de ilk defa cumhurbaşkanını millet seçmiş olacak.
“Cumhurbaşkanını millete seçtirirler mi?” sorusuna, bir çırpıda “evet” demek de zor. “Milletin değil, benim dediğim olsun” diyenlerin, cumhurbaşkanını millete seçtirmemek için ellerinden geleni arkalarına koymadıklarını gördük. Cumhurbaşkanını milletin seçmesinden korkanlar, bu korkularını geçmişte de çeşitli vesilelerle ortaya koymuşlardır. “Millet seçerse ya Ali Fuat Başgil’i, ya da Bediüzzaman’ı (ya da onun gibi bir alimi) seçer” anlamında ‘endişe’lerini dile getiren siyasetçiler olmuştur. Dolayısı ile bu ‘korku’ bugün de devam ediyor.
Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kanunu ‘kabul’ etmesi, cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde atılan önemli bir adımdır, ancak ‘kesin’ değildir. Millete bu ‘yetki’yi vermemek için direnenler mutlaka olacaktır. Ancak gelinen bu noktadan sonra geri adım atılması ve “Millet değil, biz seçelim, TBMM seçsin” demek mümkün olacak mı? Kanaatimiz, bu konu önümüzdeki günlerde fazlaca tartışılacak, ama siyasî partilerin milletin önüne çıkıp, “Hayır siz seçmeyin, biz seçmeye devam edelim” demesi kolay görünmüyor.
Madem iş bu noktaya kadar geldi, 11. Cumhurbaşkanı değilse de, inşallah bir sonraki; yani 12. Cumhurbaşkanını millet helâl reyleriyle seçecek.
“Vekil”ini seçen millet, niçin “başkan”ını seçemesin?
07.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|