Bizim de aklımıza takılabilecek nice soruyu Peygamberimize (asm) sormuş Sahabe. Bu sorulardan biri de, “Kıyâmet Günü Rabbimizi görecek miyiz?” şeklinde.
Allah Resûlü (a.s.m.) bunu şöyle cevaplamış: “Dolunay hâline geldiğinde ayı görme konusunda birbirinize engel oluyor musunuz?”
“Hayır” demişler Sahabîler.
“Önünde hiçbir bulut bulunmayan güneşi görme konusunda birbirinize mâni oluyor musunuz?”
Yine “Hayır” diye cevap vermişler.
Bunun üzerine Resûlullah da (a.sm.) “İşte Rabbinizi böyle göreceksiniz” buyurmuş.1
Ne kadar büyük bir müjde!
Bir hadis-i şerifte belirtildiğine göre Allah, “Size daha fazla bir nimet vermemi ister misiniz?” diye sorar Cennetliklere.
Onlar da sevinç ve mutluluklarını dile getirerek, “Bizim yüzümüzü ak etmedin mi? Cennetine koymadın mı? Cehenneminden kurtarmadın mı?” derler. Nimetler o kadar onları memnun ve mesrur etmiştir ki, ondan daha büyüğünü düşünemezler.
Derken aradan bütün perdeler kalkar ve Cennetlikler doyasıya Rablerini seyrederler. Onlar için daha sevimli bir nimet düşünülemez.
Bunları anlatan Allah Resûlü (a.s.m.) sözlerine delil olarak de şu meâldeki âyet-i kerimeyi okur: “Güzel amel edenlere en güzel mükâfât [Cennet] ve bir de fazlası vardır.”2
Görme olayı şöyle gerçekleşir: Sayısız nimetler içinde yüzen mü’minleri bir nur kaplar. Başlarını kaldırıp baktıklarında yüce Rablerinin tecellîsini fark ederler. Cenâb-ı Hak onlara şöyle seslenir: “Selâm size ey Cennet ehli!” İşte, “O gün Cennet ehli büyük bir zevk ve safâ içindedir. Hanımlarıyla beraber gölgelerdeki koltuklara kurulurlar. Orada onlar için meyveler ve diledikleri her şey bulunur. Rahmet sahibi Rablerinden onlara selâm vardır”3 âyetlerinde geçen “Selâm vardır” ifâdesi bu olaya işaret eder. Rablerini seyrettikleri ve Rableri onlardan gizlenmediği müddetçe onlar, içinde bulundukları hiçbir nimete iltifat etmezler. Üzerlerinde bu tecellînin bereket ve nurları kalır.4
Cuma günü Cennetliklerin Allah’ın cemâlini görme günüdür. Dâvet üzerine özel eşsiz binitlerle “Darü’l-Mezid”e giderler. Nurdan minber ve yakuttan kürsüler üzerinde otururlar. O anda bir rüzgâr eser ve elbise ve vücutlarına sinecek şekilde misk serpiştirilir. Cenâb-ı Hak, tam o esnada tecellî edip kendileriyle konuşur. Öylesine bir nur kaplar ki eğer Allah ölümsüzlüklerini takdir etmeseydi bu tecellîden dolayı yanıp kül olurlardı. Evlerine ve eşlerinin yanına gelirler, kazandıkları güzellik sebebiyle neredeyse birbirlerini tanıyamazlar.5
Dipnotlar: 1- Terğib Terhib, 5:514. 2- Yunus Sûresi: 26; Terğib Terhib, 5:512. 3- Yâsîn Sûresi: 55-58. 4- Terğib Terhib, 5:514. 5- A.g.e., 5:516-517.
07.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|