Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Yüzleşme zamanı



Yakın tarihimizle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi hâlâ? Meselâ, son yüz yıllık tarihimizle...

Kimine göre, hiç dokunulmaması ve eleştirilmemesi gereken bazı dönemler var. Meselâ, kısaca ve kestirmeden şunu demeye getiriyorlar:

Efendim, son yüz yıllık tarihimizin 1909'a kadar olan Sultan II. Abdulhamid (Mutlakıyet) dönemini rahatlıkla eleştirebilirsiniz.

Aynı şekilde, 1920'ye kadar süren Meşrûtiyet dönemini eleştirebilir, hatta yerden yere vurabilirsiniz.

Ha, bir de 1950'den sonraki hükûmetleri, seçimle işbaşına gelen bakan ve başbakanları da istediğiniz gibi tenkit edebilirsiniz.

Amma velâkin, 1920–50 arasındaki 30 yıllık tek parti, tek zihniyet dönemini eleştirirken, dikkatli olmak zorundasınız.

"Peki, neden?" diye sorduğunuzda, yine emir kipi ağır basan şu tarz kelimelerle karşılaşıyorsunuz: Eleştiremezsin arkadaş! Çünkü, vatanı kurtaran, milletin bağımsızlığı için mücadele veren, Cumhuriyeti kuran, devrimleri gerçekleştiren o dönemin yöneticilerini eleştirmek, politikalarını tenkit etmek, haddini aşmak demektir. O dönemi eleştirenlerin, gerici, bölücü ve vatan haini kimseler olduğunu bilmelisiniz...

İyi de arkadaş, vatanın kurtarılmasında, düşmanın bertaraf edilmesinde, hatta Cumhuriyetin kurulmasında benim atamın, dedemin de emeği ve hissesi var. Bütün bu hizmetleri belli bir kesim yapmadı ki.

Dolayısıyla hürriyet, bağımsızlık, cumhuriyet hepimizin müşterek değeridir. Bunları korumaya ve savunmaya ve geliştirmeye elbette devam etmeliyiz.

Fakat, mesele bu değil. Asıl mesele hürriyet, cumhuriyet ve kànun nâmı altında yapılan haksızlıklar ve kànunsuzluklardır. Yani, hükümetlerin icraatleridir.

Meselâ, tek parti döneminin hükümetleri, kendi vatandaşına herşeyi güzellikle anlatmak yerine, neden cebir ve dayatma yoluna gitti?

Meselâ, bu milletin bin yıllık değerleri bir kalemde silinip atılırken ve onun yerine Avrupa'nın köhnemiş her türlü örf, adet, kıyafet, kànun, huruf, kültür, medeniyet gibi bize her yönüyle yabanî olan unsurları gümrüksüz ithalat ile birer birer taklit edilirken, neden halka "Bunları beğeniyor musunuz?" diye sorulmadı, neden hiçbir tanesi için referanduma gidilmedi?

O dönemin Cumhuriyet hükümetleri, acaba cumhurdan mı korktu?

Yoksa, tek parti döneminin o acar Halkçıları, halka mı güvenmedi?

Sebep her ne olursa olsun, biz yakın tarihimizin bütün devreleriyle şâhâne hür ve serbest bir şekilde yüzleşmek istiyoruz.

Zira, geçmişin kapıları kapalı tutuldukça, geleceğe açılan kapıların inşası da hem zor olur, hem sağlıksız olma ihtimali var.

Kaldı ki, baskı ve dayatmalarla kapalı tutulmaya çalışılan kapılar, atıl, durgun vaziyette kaldıklarından, birer birer çürümeye başladı.

Bu gidişle, zaten hurdalık olacaklar.

İyisi mi, gönül rızasıyla ve kimseyi de hainlikle suçlamadan bu kapıları açmak ve yakın tarihimizle yakın mesafeden yüzyüze gelmek.

Aksi halde, iletişim unsur ve imkânlarının had safhaya çıktığı günümüzde, başka kapılardan sızacak karmaşık bilgilerle ortalık çöplüğe dönüşecek.

GÜNÜN TARİHİ 29 Kasım 1846

Büyük bestekâr: Hammamizâde

Eserleri günümüzde de revaçta olan büyük bestekâr İsmail Dede Efendi, 1778 yılı başlarında İstanbul'da doğdu. Emr–i Hak ise, 29 Kasım 1846'da Mekke civarındaki Minâ'da vaki oldu.

Babası geçimini hamamcılıktan sağladığı için, ona Hammamizâde lâkabı verildi.

Yaklaşık iki asırdır unutulmayan ve besteleri hâlâ yankılanmaya devam eden eserlerindeki imzası ise, "Dede Efendi"dir. Tâ küçüklüğünden beri musıkiye olan merakı ve dahi sesinin güzelliği sebebiyle, ona "ilâhicibaşı" da deniliyordu.

Padişahın (III. Selim) yanı sıra, saray erkânı tarafından da çok sevilip sayılan ve nağmeleri huşû içinde dinlenilen İsmail Efendi, 1802'de saray terbiyesiyle yetişmiş olan bir hanımla evlendi. Onun sevgisiyle bir dizi şarkı da besteledi.

Dede Efendi, bilâhare çok büyük acılara da giriftar oldu. Kısa aralıklarla iki oğlunu kaybetti. Çekmiş olduğu bu derin acısını "Bir gonca femin yâresi vardır ciğerimde" mısrasıyla başlayan eserine nakşetti.

Osmanlı tarihinin en acı ve en bulanımlı bir devresine de şahit olan İsmail Dede Efendi, musıki mesleğini herşeye muhafazaya ve geliştirmeye devam etti.

Dede Efendinin günümüze kadar popülaritesini koruyan şarkıseverler tarafından zevkle dinlenilen bazı eserlerinin isimleri şöyledir:

Yine bir gül nihal; Ağlatırlar güldürürler; Ey gonca dehen; Gel derim, gelmez yanıma; Görsem seni doyunca; Yine neş'e–yi muhabbet...

* * *

Son olarak Dede Efendinin "Bestenigâr şarkı"sının güftesini takdim edelim:

Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum

Aklımı yağmâya verip fikrimi şaştım

Mecnûn'a şimdi eş olup dağlara düştüm

Sor güle bülbüle, ne çeker hârın elinden

Bir dahi gül koklamayım yârin elinden

Ben seni sevdim seveli döndüm deliye

Huyunu benzettim hele hûrî meleğe

Gönlümü vermişim sana almam geriye

(Nakarat)

29.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.11.2007) - Halk iradesi

  (27.11.2007) - Bağdat Kapısı

  (26.11.2007) - Cehâlet mirası

  (24.11.2007) - Kılavuzu din düşmanı olanın...

  (23.11.2007) - Asırlık saldırılar

  (22.11.2007) - Şâmil ruhlu bir kahraman: Fahreddin Paşa

  (21.11.2007) - İtibarlı zâtları karalama şebekliği

  (20.11.2007) - Hayatın içinden

  (19.11.2007) - Elazîz ve Diyârbekir (70 yıl önce)

  (17.11.2007) - Refleksoloji ile rahatlama

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri