Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Barışla dalga geçmek



Olmert o kadar emin görünmese de, Bush, Filistin devletinin 2008 yılında kurulacağını, dünyaya geleceğini ve Annapolis’te bu tarihe hamile kaldığını söyledi. Bu olsa olsa barış kelimesiyle zevzeklik etmek ve dalga geçmektir. Zaten Financial Times gazetesi, herhalde bu gibi ifadelerden olsa gerek, “Annapolis’in öncekilerden farkını bulun” diye barışla ve insanlığın hafızasıyla dalga geçenlerle dalgasını geçmiş. Aynı Bush, Yol Haritası münasebetiyle, 2005 yılında Filistin devletinin kurulacağını öngörmüştü. Sormak gerek: Bu Filistin devletinin kaçıncı kuruluşu? Ben bile kaçıncısı olduğunu unuttum. Arafat 1988 yılında Filistin devletini ilan etmişti ve ondan sonra birçok kez daha ilan edildi. Ama değişen hiçbir şey olmadı. Bush 2008 tarihini verirken, Olmert tereddütlü görünüyordu. Zira, o da biliyor ki, barış sözünü vermek kolay, ama icra etmek zor. Hatta, mümkün değil. Aslında Annapolis’in ne anlama geldiğini ‘bir fotoğraf karesinden ibaret fırsat/ Annapolis not much more than a photo oportunity’ diyerekten, Olmert’in koalisyon ortağı Avigdor Lieberman dile getirmiş. Adam yalan söylememiş veya dalgasını geçmemiş, doğrusunu söylemiş. Belki de yegâne doğru söyleyenler, tarafların radikalleri… Çünkü, gerçeği, ancak onlar yalın ifade edebiliyor. Diğerleri kıvırtma payı kullanıyor ve barış ile dalgalarını geçiyorlar. Ama hilebazlık ve düzenbazlıkta Lieberman’ın da diğerlerinden geri kalır tarafı yok. Zira Annapolis’le alâkalı şunları söylemiş: “Suriye’yi yanımıza çekmek harika bir fikir. Bu şer cephesinin ve ekseninin balonunu patlatmaktan farksız. İnanıyorum ki, Suriye’yi bu yolla şer ekseninden ve İran’ın yanından koparmak ve kurtarmak mümkün....” Olmert yönetimi altında neden barış olamayacağını eski adalet bakanlarından Yossi Beilin, Kahire’de bulunduğu sırada El Ahram gazetesine bir güzel özetlemiş. Daha doğrusu Annapolis’in yalan balonunu patlatmış: “Olmert’in bu koalisyon hükümeti altında bir barış anlaşmasına imza atma imkânı yok. Aksi taktirde, koalisyon dağılır ve Lieberman alır başını gider. Olmert’in de bu tablo altında yeni bir seçime girme riskini göze alması mümkün değil. Zira kazanma ihtimali yok...”

***

Denildiği gibi, Olmert ortaklarına, özellikle de Lieberman’a söz geçiremiyor. Abbas ise Gazze’ye… Hatta Gazeliler, artık açıkça Mahmut Abbas’ı hainlikle suçlamaya başladılar. Bu durumda Yossi Beilin şunu söylüyor: “Bu konferansın tek sonucu ılımlı cepheyi zayıflatmak, belki de çökertmek olacaktır. Özellikle Filistin cephesindeki ılımlı kanat (Abbas kastediliyor) zayıflayacaktır ( El Ahram , 27 11/2007)...” Demek ki, Bush ve Olmert bastıkları zemini zayıflatıyor.

***

Peki, bile bile niye lades denildi? Annapolis Konferansı üzerinden Bush ve Olmert’in iki beklentisi vardı. Barışın toprak bedelini ödemeden Araplarla ilişkileri normalleştirmek. Annapolis’i de bu süreçte fırsat olarak değerlendirmek. Bu tuzağı fark eden Amr Musa: “Beleşe normalleşme yok” derken, Suud Dışişleri Bakanı Faysal da: “İsrail heyetiyle musafaha etmeyiz” diyerek, gardlarını önceden almışlardı. Ama yine de Araplarla havayı yumuşatmak ve psikolojik sıcaklık temin etmek için bu konferans tertip edildi. Suriye de, Golan Tepeleri noktasında pek umutlu olmasa bile, Golan’dan ziyade Lübnan ve Hariri dosyası nedeniyle böyle bir sıcaklık teminine ihtiyaç hissediyordu. Bunun için Annapolis’teydi. Bush ve Olmert’in ikinci beklentisi, İran eksenli karşı cepheyi zayıflatmaktı. Görüntüde ve şimdilik bunu da başarmış oldular. Ama, acaba İran alternatif kanallardan bu zirvede temsil edildi mi? Sözgelimi, İran’ın mutemet adamlarından Ayetullah Abdulaziz Hekim aynı gün Oval Ofis’te Bush tarafından kabul edildi. Acaba Annapolis’te İran’a gözdağı verilirken, Beyaz Saray da başka bir pazarlığın fasılları mı yürütülüyordu? Abdulaziz Hekim’in, tam da bu sırada, Beyaz Saray’da ne işi vardı? Bu gibi durumlarda söylenecek söz şudur: Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?

Tashih: Dünkü yazımda ‘Bu maratonun tavanı, Suud Dışişleri Bakanı Faysal’a göre, bir yılla sınırlı olmayacak’ ifadesi ‘bir yılla sınırlı olacaktır’ şeklinde olacaktı, düzeltir, özür dilerim.

29.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.11.2007) - Makyaj Konferansı

  (27.11.2007) - Suriye red cephesini terk mi ediyor?

  (26.11.2007) - Adalet ve ihsan

  (25.11.2007) - Buluşma noktaları

  (23.11.2007) - Ortak zemin

  (22.11.2007) - Murabıtlar-Alperenler

  (21.11.2007) - Kayıp hakikatın peşinde (2)

  (20.11.2007) - Kayıp hakikatın peşinde(1)

  (19.11.2007) - Geleceğin Endülüs’ü

  (18.11.2007) - İlk direnişci

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri