Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Duâ bizi korkularımızdan emin kılar



Seda Hanım:

*“Korkuyu gidermek için duâ var mıdır? Varsa yazar mısınız?”

Bir şeyi Allah’tan istemek veya bir şey hususunda Allah’a sığınmanın öyle çok ulaşılmaz şartları, çok anlaşılmaz kuralları yoktur. Kalbimizde Allah’a sığınma dürtüsü varsa, bu, duanın tâ kendisidir. Bu dürtüyü kendi sözlerimizle duâya çevirip, yani bu dürtüyü Allah’a karşı özlü, içli ve sözlü hale getirip Rabbimizden dilediğimiz her şeyi isteyebiliriz, korktuğumuz her şeyden de Rabbimize sığınabiliriz.

Peygamber Efendimizin (asm) şu sözlerine bir bakalım. Korktuğumuz şeyden emin olmak veya umduğumuz şeye ulaşmak için Allah’a el açmanın en özel şartı nedir, görelim:

Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Kulun kalbine duâ etme arzusu geldiğinde Rabbine duâ etsin. Çünkü Allah onu kabul edecektir.”1

Hz. Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’a duâyı, size cevap vereceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Allah bu inançta olmayan ve gafletle başka şeylerle oyalanan kalbin duâsını kabul etmez.”2

Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Kul, “Ya Rabbi, Ya Rabbi” dediği zaman, Allah şöyle buyurur:

“Buyur kulum! İste de, sana verilsin!”3

İbnu Mes’ud (ra) anlatıyor: “Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’ın fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. Kulluğun en efdali, duâ edip de korktuğun şeyden kurtuluşu beklemektir.”4

Duâ edileceği zaman günahlarımızdan pişmanlık gösterip tövbe ve istiğfar ederek manevî olarak arınmak ve günahlardan temizlenmek, ardından Peygamber Efendimize (asm) salâvat-ı şerife okuyarak korktuğumuzdan emin olmak ve umduğumuza kavuşmak için Peygamber Efendimizi (asm) şefaatçi yapmak, ardından Allah’tan isteyeceğimiz şeyi isteyip korktuğumuz şeyden Allah’a sığınmak, ardından duâmızı yine salâvat-ı şerife ile bitirmek sünnettir.5 Duâda bu sünnet düsturlarına uyduğumuzda hem sünnet sevabı kazanmış oluruz, hem de duâmızı kabule yaklaştırmış oluruz. İçten, ihlâsla ve Allah rızâsı için duâmıza devam ettiğimizde inşallah duâmıza Cenâb-ı Hakkın cevap vermesi ve dilerse kabul etmesi yakın olacaktır.

Sıkıntılı ve korkulu anlarımızda Kur’ân’dan Âyete’l-Kürsî’yi okuyup Cenâb-ı Allah’a sığınabiliriz. Keza Salât-ı Terficiye veya Salât-ı Nâriye diye bilinen bir salavatlı duâ vardır. İslâm büyükleri tarafından sünnet-i seniyye düsturları çerçevesinde tertip edilmiş kuvvetli bir duâ metnidir. Sıkıntılı ve korkulu anlarımızda bu duâyı da dilediğimiz kadar okuyup Allah’a sığınabiliriz.

Bu duâ şöyledir: “Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihil ukadü . Ve tenfericu bihil kürabü. Ve tükdâ bihil hevîcü. Ve tünâlü bihirreğîbü. Ve hüsnul hevâtimi. Ve yüsteskal gamâmü bi vechil kerîmi. Ve alâ âlihi ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma’lûmin leke.”

Mânâsı: “Ey Allah’ım! Mükemmel (en güzel), bir salât ve mükemmel (tas tamam) bir selâm ile seyyidimiz Efendimiz Hz. Muhammed’e salât ve selâm eyle. Öyle ki, Onun vesilesi ile müşküller, zorluklar hallolur, düzelir yoluna girer. Onun vesilesiyle sıkıntı ve kederler kendiliğinden kaybolur. Onun vesilesiyle ihtiyaçlar yerine getirilir. Onun vesilesiyle gönülden arzu edilen dilek ve muratlar gerçekleşir. Hayırlı sonuçlar- iyi neticeler, Onunla elde edilir. Onun yüzü suyu hürmetine bulutlardan yağmur dökülür. Aynı salâtü selâmı Onun al ve ashabına da eyle. Öyle ki, her an ve her nefes sana malûm olan varlıklar sayısınca Ona, Onun âline ve ashabına salatü selâm olsun.”

Bu duâyı zorluk ve sıkıntılar karşısında dilediğimiz kadar okuyarak, musibetlerden ve zorluklardan kurtulmayı ve korktuğumuz şeyden emin olmayı Cenâb-ı Allah’tan dileyebiliriz. Ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi, Salât-ı Tefriciye’nin de bütün dertleri, kederleri ve sıkıntıları yok etmesi kuvvetle umulur. Nitekim bu umudu kuvvetlendirdiği için bu duâya “Salât-ı Nariye” de denilmiştir.

Dipnotlar:

1- Câmiü’s-Sağîr, 1/225

2- Tirmizî, Daavât 66. (3474.)

3- Câmiü’s-Sağîr, 1/226

4- Tirmizî, Daavât 126 (3566)

5- Mektûbât, s. 270

22.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.03.2008) - Muhtelif konular

  (20.03.2008) - Hidayet kavramı üzerine

  (19.03.2008) - Bu gece kalbimize bir güneş doğdu!

  (18.03.2008) - Umutların tükendiği noktada

  (17.03.2008) - Cemaate sonradan yetişen, namazını nasıl tamamlar

  (16.03.2008) - Hazret-i Ademin yaratılışı

  (15.03.2008) - Kur'ân'da kıyamet sahnesi

  (13.03.2008) - Hadis reformu mu?

  (12.03.2008) - Muhtelif cevaplar

  (10.03.2008) - Kısa kısa

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri