Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Selçuk diyor ki...



Cuma günü sabaha karşı gözaltına alıp 40 saat nezarette tutulduktan sonra serbest bırakılırken savcıya “konuşmama” sözü verdiği ifade edilen İlhan Selçuk, kendisini ziyarete gelenlere konuşmuş. Ve söylediklerini, gazetesi Cumhuriyet manşetten yayınlamış:

Bu sözler içinde, özellikle dikkat çeken birkaç cümle var ki, kayıtsız kalmak mümkün değil.

Bunlardan biri, Cumhuriyet’in İmtiyaz Sahibinin Ergenekon operasyonuyla ilgili izlenimi.

Diyor ki: “Bende, Türkiye’de laik orduyu ve bağımsız yargıyı tasfiye edecek bir operasyon mu, kuşkusu doğdu. Yargının ve ordunun içine de uzanan bir operasyonun hazırlığı yapılıyor.”

Selçuk’un diğer ilginç ifadeleri de şöyle:

“Gazeteye bomba atıldıktan sonra, telefonlarımızın dinlenmesini talep eden biziz. Her gün telefonla konuşuyoruz. İbrahim Yıldız’la Alev Coşkun’la, Emre Kongar’la. Aramızda gelişigüzel lâflıyoruz: ‘Bu memleket düzelir mi? Bozulmadan düzelmez. Bunlar zaten adam olmaz. Bu gidişle ordu gelecek, tepelerine binecek’ falan gibi lâflar ediyoruz...” (Cumhuriyet, 25.3.08)

Bu cümleler içinde altı çizilecek en kritik ifade: “Bu gidişle ordu gelecek, tepelerine binecek.”

Bu sözün böylesine sıradan, normal, “gelişigüzel lâflarken sarf ediliveren” masum bir cümle olarak aktarılması ve “İlhan Selçuk konuşuyor” manşetiyle verilen haberin içinde bu şekilde yayınlanması, doğrusu inanılır gibi değil.

“Ordu gelecek, tepelerine binecek...”

Zaten operasyonun ve Selçuk’a yönelik kuşkuların odağında, bu tek cümle ile ifade edilen “darbe hazırlıkları” suçlaması yer almıyor mu?

Selçuk’un bu denli önemli ve duyarlı bir konuda bu derece fütursuz bir tavır sergilemesinin izahı ne? Tasfiye edilmek istendiğini iddia ettiği “laik ordu”nun, kendisini her hal ve şartta koruma ve kollama altında tutacağına duyduğu güven mi onu böylesine rahat konuşturuyor?

Peki, “bağımsız yargı” tasfiye edilmek isteniyorsa, kendisini tartışmalı bir zamanlama ile gözaltına aldırıp sorgulayan ve bilâhare salıveren savcıyı “bağımsız yargı”nın neresine oturtuyor Selçuk? Bağımsız yargıyı tasfiye sürecinin “bağımlı savcılar” eliyle yürütüldüğünü ima ederek Ergenekon savcısına mı gönderme yapıyor?

Gelelim Perinçek’in söylediklerine.

İP lideri de kendisine yönelik hukukî takibi orduyla ilişkilendirerek “Bizi değil, orduyu hedef alıyorlar. Orduyu yıpratmaya çalışıyorlar” diyor ve bu konuda Selçuk’la aynı frekanstan mesaj vermiş oluyor. İkisi de orduyu bir şekilde Ergenekon operasyonuyla ilişkilendiriyorlar.

Operasyon çerçevesinde şimdiye kadar gözaltına alınanlar içinde bazı emekli ordu mensuplarının da yer aldığı mâlûm. General Veli Küçük ve Albay Fikri Karadağ başta olmak üzere .

Ancak Selçuk’la Perinçek’in TSK ile ne tür bir ilişkisi var ki, böyle bir iddiada bulunabiliyor; kendilerine yönelik hukukî sürecin aslında orduyu hedef aldığını öne sürebiliyorlar. Bildiğimiz kadarıyla, ikisi de en azından görünüşte “sivil.” Selçuk’un sicilinde cuntacılık, Perinçek’inkinde “ihtilâlci” örgütlerin ön saflarında yer almak gibi kayıtlar olsa dahi, hiç değilse hayli zamandan beri “sivil kuvvetler” cenahında gözüküyorlar.

Ama bu görüntüye bakılarak, her zaman “laik ordu” ile veya bu kurumdaki bazı unsurlarla iç içe çalışan, sürekli yeni cuntalar üreten bir mekanizmanın varlığı herhalde gözardı edilemez.

Selçuk’un sahibi ve başyazarı olduğu gazetenin Org. Hilmi Özkök’e karşı attığı ve onun da lânetlediği “Genç subaylar tedirgin” manşeti, bu mekanizmanın işaretlerinden biri değil miydi?

Bakalım, Org. Büyükanıt yönetimindeki günümüz Genelkurmay’ı, Selçuk’la Perinçek’in “Hedef TSK, laik ordu tasfiye edilmek isteniyor” iddiaları karşısında nasıl bir tavır takınacak? “Bizi karıştırmayın” mı diyecek, yoksa susarak ve müdahil olmayarak mı tavrını belli edecek?

26.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.03.2008) - Gözaltı soruları

  (23.03.2008) - 100 yıllık kırıksız çizgi

  (22.03.2008) - Kaçan fırsatlar

  (21.03.2008) - AKP ve anayasa

  (20.03.2008) - Kapatma mı, gözdağı mı?

  (19.03.2008) - AB’yi boşlayınca

  (18.03.2008) - Ankara kriterleri

  (16.03.2008) - Yeni bir 28 Şubat

  (15.03.2008) - Değişen roller

  (14.03.2008) - Kıvrıkoğlu ve Özkök

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri