Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Bana dokunmayan yasak...



Bir yerde fikir ve inanç hürriyeti yoksa, daha farklı bir ifade ile, bu temel haklara yönelik birtakım "kànunî yasaklar" varsa, orada gerçek demokrasiden söz edilemez.

Meseleye bu çerçeveden bakıldığında, "demokrasi" ile "yasaklar"ın birbiriyle hiç uyum sağlamadığı rahatlıkla ifade edilebilir.

Türkiye demokrasisi, işte aynen bu tarz bir "kànunî yasaklar" zinciriyle etrafı örülmüş, hatta bir cihetle kuşatılmış durumda.

İşte bakın, Anayasa'nın 69'uncu maddesine istinaden, muhalefet konumundaki bir partinin ardından, şimdi de iktidar partisi hakkında kapatma dâvâsı açıldı.

Dahası, aynı dâvâsı kapsamında olmak üzere, lider kadrosuna da en az beş yıllık bir "siyasî yasak" talebi yer alıyor.

Yakın geçmişte yaşanan yasak ve kapatma dâvâları, yakın gelecek için de önemli bir kıyas teşkil ediyor.

Aynı şekilde, 11 kişilik Anayasa Mahkemesi heyetinin, tek başına iktidarda olan AKP hakkındaki kapatma dâvânın görüşülmesini "oybirliği ile" kabul etmiş olması da, yine mahkeme süreci ve muhtemel gelişmeler açısından son derece önemli bir veri teşkil ediyor.

Herşeye rağmen, biz yine de iyimser olmaya çalışıyor ve gelişmelerin hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

* * *

Bu münasebetle, bir iki noktanın daha altını çizerek dikkat nazarına sunmak istiyoruz.

Birincisi: Altı yıldır tek başına iktidarda olan AKP, şu ân mâruz kalmış olduğu yasaklara karşı ciddî bir mücadele içine girmedi. Başkasını yakan 69. maddenin tâdil veya tebdiline çalışmadı. Tâ ki, zararın ucu kendilerine dokununcaya kadar...

Öte yandan, iktidar cenahı, hür düşünceyi suç sayan 301. madde için de herhangi bir uğraş vermedi. Bu sebeple, açılan dâvâların ve cezaların sayısı çoğaldıkça çoğaldı.

İkinci nokta: AB'ye üyelik sürecini lâyıkıyla ve gereği gibi tam bir ciddiyetle takip etmedi. İşi gevşek tuttu. Gerek müzakere ve gerekse uyum yasaları meselesindeki genel işleyişi hızlandırmadı, hatta işi rölantide bıraktı, denilebilir.

Ama, işte görüyorsunuz ki, bu tür hata veya ihmâlkârlıklar döndü, dolaştı ve sonunda kendi aleyhine işlemeye başladı.

Hâsılı, iktidar kanadı, "Bana dokunmayan yasak bin yıl yaşasın" tavrını takınmamalı ve böylesi bir nemelâzımcılığın rahatı, yahut rehaveti içine girmemeliydi. Maalesef girdi ve hiç de hoş olmayan gelişmelere bir cihette hissedar oldu.

Tarihin yorumu

Van'ın kurtuluşu

Van vilâyetimiz, üç yıl süren kanlı işgal ve esaret döneminin ardından, nihayet hürriyet ve istiklâline yeniden kavuşmuş oldu.

1915 Şubat'ında yaşanan Sarıkamış Felâketi'nin ardından iştahları daha da kabaran Rus ve Ermeni kuvvetleri, aynı yılın Mayıs ayı başlarında bu kez Van'a yönelerek şehri kuşatmaya başladı.

Bölgenin stratejik ve coğrafî yapısını iyi bilen Ermeni çetecileri, yüksek ateş gücüne sahip Rus kuvvetlerine hem yardım, hem de klavuzluk etmekteydiler.

Kuşatma altındaki Van ahalisi ise, günlerdir aç, susuz, savunmasız kaldığından, perişan bir hale düşmüştü.

Bu fırsattan istifade ile şehre yüklenen düşman kuvvetleri, 20 Mayıs 1915'te şehri işgal etti. İşgal gücü, Van'da derhal bir geçici hükümet kurdu ve bu yeni yönetimin başına da meşhûr komitacı Aram Manukyan getirildi.

İşte, Osmanlı hükümetinin almış olduğu "Tehcir Kànunu" da tam bu esnada yürürlüğe konuldu.

* * *

Rus–Ermeni işbirliği neticesinde, Van'ın Müslüman ahalisi bütünüyle bertaraf edildi. Binlerce insan muhacir oldu. Kaçıp kurtulamayanlar ise, çeşitli yöntemlerle katledildi. Şehitlerin 30 binden fazla olduğu tahmin ediliyor.

Bu işgal ve istilâ hareketi, 2 Nisan 1918'e kadar sürüp gitti.

Rusya'nın kendi içinde çözülmesi, dolayısıyla Ermeni çetecilerin desteksiz kalması, Van'ın kurtuluşunu daha da kolaylaştırmış oldu.

Ermeniler Van'ı terk etmeden önce, Müslümanlara ait bütün ev ve işyerlerini ateşe verdiler. Bu sebeple, 2 Nisan günü kurtarılan Van, her tarafı yakılıp yıkılmış, harabeye döndürülmüş bir şehir vaziyetindeydi.

Eski Van bütünüyle harap olduğundan, yeni Van "Bağlar Mevkii" denilen bugünkü yerde yeniden kurulmuş oldu.

* * *

Van'ın Kayaçelebi ailesinden şair Vehbi Beyin harap edilmiş Van için yazdığı şiirden bir dörtlükle bitirelim:

Vardım ki ben Van'a gör neler olmuş

Yıkılmış yakılmış virâna dönmüş

Bülbül otağına baykuşlar konmuş

Yanarım ana ben Van'a yanarım.

02.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.04.2008) - Deniz Feneri'nin eğitim hizmetleri

  (31.03.2008) - Yakın tarihin yalanları

  (29.03.2008) - Uygun adım dersleri

  (27.03.2008) - Benzemek yetiyor mu?

  (27.03.2008) - Benzemek yetiyor mu?

  (26.03.2008) - Kavga siyaseti ile nereye kadar?

  (25.03.2008) - Bediüzzaman'ın Nevrûz'u

  (24.03.2008) - Siyaset değirmeni öğütüyor

  (23.03.2008) - Azami zıtlıklar

  (21.03.2008) - Kim daha Kemalist?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri