Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Veren elin üstünlüğü



Abdullah Bey:

*“İnfak nedir? İnfakın İslâmiyet’teki yeri nedir? Maun Sûresinde geçen infak yapmayanın dini yalanlamış olması ne demektir?”

Kur’ân’a göre infak, malı Allah için hayır yollarında harcamak demektir. Başka bir ifadeyle, önden âhirete ve ebediyete gönderilen mal ve servettir. Âyetlere bakalım:

* “Namazı kılın, zekâtı verin. Hayır ve iyilik olarak önden ne gönderirseniz, onu Allah’ın katında bulacaksınız. Allah yaptıklarınızı görmektedir.”1

* “Sana ne infak edeceklerini sorarlar. De ki: İnfak edeceğiniz mal anne-baba, akrabalar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir.”2

* “Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tâne olmak üzere yedi başak veren tânenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfu geniştir. O her şeyi bilendir.”3

* “Gece-gündüz, açık-gizli mallarını infak edenlerin mükâfâtlarını Rab’leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”4

* “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz Allah onu bilir.”5

* “Hayra harcadığınız bir şeyin yerine daha iyisini koyar. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”6

* “Birinize ölüm gelip de, ‘Rabb’im, Beni bir süre ertelesen de, sadaka versem ve iyilerden olsam!’ diyeceği zaman gelmezden önce size verdiğimiz mallardan sarf edin.”7

Peygamber Efendimiz (asm) buyurur ki: “Sizler, vârisinizin malını kendi malınızdan daha çok seviyorsunuz. Gerçek malınız âhirete gönderdiğiniz maldır. Vârisinizin malı ise dünyada bıraktıklarınızdır.”8

Malı âhirete göndermek, malı infak etmekle, yani malı Allah rızası için vermekle mümkündür. Başka hiçbir biçimde mal âhiret tarafına geçmez, ebedî olmaz, elimizde kalmaz, elimizden tutmaz.

İslâm dininde veren el, alan elden üstündür. Vermek için çok mala da gerek yoktur; bilâkis, “az” maldan vermek, daha makbuldür.9 Zaten “maun”, insanlara az-çok demeden yardım yapmak demektir.

Maun Sûresinin meâli şöyledir:

“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip kakan odur. Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen de odur. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddîye almazlar, onlar gösteriş yaparlar ve en küçük bir hayra da kulak vermezler!”10

Sûre, hayır için vermeyeni şiddetle kınıyor, her “cimri ve riyâkâr tutumu”, dini davranışlarıyla yalanlamak sayıyor. Çünkü dinin “özünde” ne cimrilik, ne yoksulu üzmek, ne vermemeyi marifet saymak yoktur. Tam tersine dinde mümkün mertebe vermek, yoksulu gözetmek, yetime kol kanat germek, gösterişten uzak bulunmak, hayır hizmetlerini desteklemek, hiçbir hayrı küçümsememek vardır.

Hatta dinimize göre en hayırlı olan, en çok sevdiğin şeyi vermektir.11

O halde mümkün mertebe infak etmekten, yani yoksula, yetime ve din hizmetine kol kanat germekten, yani Allah katına mal göndermekten, yani az-çok demeden vermekten geri kalmamak gerekir.

Ahiret için vermeyi unutmak ya da gevşek tutmak bir yana, ciddiye almak ve acele etmek lâzım. Çünkü dünya en hesapta olmayan bir saatte bizi kapı dışarı atıyor.

Malımıza da, mülkümüze de el koyuyor dünya. Esasen, bizim malımız-mülkümüz dünya tarafından zaten ipoteklidir.

Kaldı ki, malı çok istemenin yolu zaten hırs değil, kanaattir. Hazret-i Bedîüzzaman’ın ifadesiyle, “Eğer malı çok seversen hırs ile değil, belki kanaat ile malı talep et; tâ çok gelsin.”12

Kanaatin bir gereği de “veren el” üstünlüğü ile yaşamak, yani malı infak etmek, yani hayır yollarında sarf etmektir.

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi, 2/110

2- Bakara Sûresi, 2/215

3- Bakara Sûresi, 2/261

4- Bakara Sûresi, 2/274

5- Âl-i İmrân Sûresi, 3/92

6- Sebe’ Sûresi, 34/39

7- Münâfikûn Sûresi, 63/10

8- Câmiü’s-Sağîr, 1/690

9- Câmiü’s-Sağîr, 2/1852

10- Mâûn Sûresi, 197/1-7

11- Âl-i İmrân Sûresi, 3/92

12- Mektûbât, s. 263

02.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.04.2008) - Kısa kısa

  (31.03.2008) - Muhtelif cevaplar

  (30.03.2008) - Kısa kısa

  (29.03.2008) - İmanda aklın sorumluluğu

  (28.03.2008) - Kabir ziyareti üzerine

  (27.03.2008) - Dünya-kabir yakınlığı

  (26.03.2008) - Tembelliğe tevekkül kılıfı geçirmeyelim

  (25.03.2008) - Muhtelif konular

  (24.03.2008) - Cennet Allah'ın lütfu iledir

  (22.03.2008) - Duâ bizi korkularımızdan emin kılar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri