Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Atike ÖZER

Aynalar yalan söylemez



Para ve şöhretle, özellikle kadınların tuzaklara düşürüldüğü, magazin kültürlü rezil hayatın gelişmesinde bizim hiç mi suçumuz yok?

Günümüz sürecinde kamusal hayatın her kesiminde kendine yer bulan kadın, modernitenin unsurlarıyla şekillenince, Müslüman aile kimliğinde ciddî şekilde çözülmeler oldu.

Özgürlükçü hayat biçimi, Müslüman kadını ekonomik kaygıya düşürerek yuvasından uçurmayı başardı.

Acı bir dönüşümün tablosuna atılan ilk fırça darbeleri ile ardı arkası kesilmeyen farklı resimler çizildi insanlık âlemine.

Diğer bir fırça darbesinin ucunda ise evlerin içine zahmetsizce, rengârenk çizilmiş cam kutular vardı.

Hanım hanımcık evde oturması uygundur diye düşünülür kadının. Oysa her odaya yerleştirilen televizyonlarla nasıl da baştan çıkarıldıkları ortadadır kadınların. Nasıl da ahlâksızlığa, duyarsızlığa, israfa, yönlendirildikleri bilinmektedir. Dinî hassasiyet taşıyan bizler bile zaman zaman, bu tuzaklara sinsice düşürülmüyor muyuz? İslâmın gereği olan insanlık vazifelerimizi yapmak için mücadele verirken, elimizde kor ateş taşımak kadar zor durumlarda bırakılmıyor muyuz?

Televizyonların evlerimizin içine yaptığı tahribat, sokaktaki tahribattan aşağı kalmıyor.

Dışarının tehlikelerinden korumak için, evde kalması uygun görülen kadını, bu sefer de sihirli kutularla sinsice büyülemeye çalıştılar.

Yani kadın, evinde olsa bile emniyet içinde değil artık! Tahribat, kapıdan giremezse bacadan giriyor, bacadan giremezse anahtar deliğinden sızıyor...

* * *

“Yuvayı dişi kuş yapar” diye öğretmişlerdi bize. Oysa gece gündüz, TV’lerin karşısından ayrılmayan dişi kuşların, yaptığı yuvalar ve yetiştirdikleri çocuklar ortada...

İnsan, iman ve İslâm kültüründen sinsice uzaklaştırılan kadınlar ve annelerin durumu ortada.

Bunların hileleri bitmez!

Soldan yaklaşamazlarsa sağdan yaklaşırlar… Sağdan yaklaşamazlarsa dosdoğru yolumuza oturup pusu kurarlar.

İşte evlerimizin baş köşelerinde oturuyorlar. Her kanaldan oluk oluk evimize akıyorlar. Biz de onlara büyük bir hürmet göstererek baş köşelerimizde ağırlıyoruz…

Bu vahşeti fark eden her insan elinden geleni yapma gayretindedir...

Bu gayretler acelecilik olarak yorumlanıyorsa bile, duyarlı olanların bu aceleciliğinde bir mahzur olmamalı. ”Hayırları yapmakta acele edin” uyarısı gereğince hassasiyetle girişimde bulunanların durumu acelecilik olarak algılanıp yadırgandığında, hayır işlerinde yapılacak acelenin bir zararının olmayacağı akla gelmelidir.

Rıza-i İlâhî esas alınınca, hakikatleri yazmak için savaş meydanında attan inmeyi beklemeyen Üstad Bediüzzaman bu konuda gerçek bir numunedir. Ya da, yazmak için hapisten çıkmayı bekleseydi Üstad, bugün insanlık halen bekliyor olurdu böylesi ebedî hakikatleri...

* * *

Pamuk Prensesin üvey annesi cadı kadın, zehirli elma ile prensesi öldürmüştü. Biz anneler de, uygunsuz televizyon kanalları ve uygunsuz çizgi filmlerle, dizilerle prenslerimize ve prenseslerimize zehirli elma şekerleri veren, cadı kadına benzediğimizi ne zaman fark edeceğiz?

“Ayna ayna söyle bana, benden daha güzel kim var?” diyen cadı kadın gibi, aynaların karşısında dünyalık beklentilerimize cevap aramak için şaşkınca ahiretimizi de dünyamızı da aynalar koridorunda kaybetme bedbahtlığında olduğumuzu ne zaman fark edeceğiz? Bugün, insanlığın endam aynalarında boyunun ölçüsünü aldığı aşikârdır. Zira aynalar yalan söylemez!

“Hırsızın hiç suçu yok mu?” diyen hoca gibi yapıp ettiklerimize suçlu ararken kendimizi sorumsuzca duyarsızlaştırmaya çalışırken birilerini suçlamak, deve kuşu misali vücudunu açıkta bırakmak traji komedisine benziyor.

Birgün hoca eşeğini çaldırmış. “Minareyi çalan kılıfını da hazırlar” derler ya! Eşeği çalan öyle bir kılıf hazırlamış ki aramakla bulunacak gibi de-ğilmiş!

Hoca aramadık han, uğramadık külhan bırakmamış. Ama eşeğini bir türlü bulamamış. Kan ter içinde kendini kahveye zor atmış. Durumu yana yakıla orada bulunanlara anlatmış. Keşke anlatmaz olaymış. Şu insanlar da ne kadar tuhafmış! Ne derdine çare olan, ne de bırakıp kafasını dinlemesine fırsat veren varmış. Her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.

Kimi:

“Hırsız eşeği götürürken sen neredeydin?

Kimi:

“Canım hoca,” demiş, “Suçun büyüğü sende, hangi zamandayız? Bir baksana, insanın gözünden sürmeyi bile çekip alıyorlar. Böylesi günde el oğluna güvenilir mi?”

Kimi:

“Kapıya sağlam bir kilit takmak gerek” demiş.

Kimi:

“Canım, kabahat sende değil, eşeğinde de olsa gerek” demiş “Gece yarısı el adamının ardına düşüp gidilir mi? Eşeklik olur, ama bu kadar da olmaz gayrı!”

Kimi:

“Canım o kadar da ince kapı mı olur?” demiş.

Kimi de tutup ”Bana kalırsa sende de var, eşekte de var! deyince,” hoca dayanamamış:

“Yahu,” demiş, “İnsaf edin ağalar; kabahat hep bende mi, eşek de mi? O hırsız olacak eli uzunun hiç mi suçu günahı yok?”

30.04.2008

E-Posta:


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.04.2008) - Kutlu Doğum kutlarken yeniden doğmak!

  (19.03.2008) - Modernite ve anne

  (13.03.2008) - Kulluğum sultanlığımdır

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT