Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Vefatının 35. yılında Kemal Tahir’e kulak verelim



Çağımız Türk aydınlarının en aydınlarından biri olan Kemal Tahir’in vefatının 35’inci yıldönümünü yarın (Pazartesi günü) idrak edeceğiz... İstanbul’da 1910 yılında doğan ve çileli ama onurlu bir mücadeleyle 63 yıl süren bir ömre sığdırılan onlarca kitabın yazarı... Köy romancılığına öz ve biçim kazandıran, Osmanlı ve yakın tarihimizin seyrini bir dizi romanla yorumlayan nev-î şahsına münhasır insanlardan biri...

Sık sık hatırlatıyorum ya… Bizler, hangi siyasî düşünceden yana olursak olalım, önemsediğimiz insanların eserlerini okurken yaptığımız yorumlarda giderek artan dozda araya kendi yorumlarımızı da katar hâle geliyoruz. Hem genel anlamda muhataplara, ondan da önemlisi bizzat önemsediğimizi sandığımız fikir adamına karşı yaptığımız saygısızlığa uygun düşecek kelime bulmak zor. Özellikle; Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Cemil Meriç ve Kemal Tahir bu olumsuzluklardan en çok nasiplenenler olarak dikkat çekiyor.

Oysa; isimlerini saydığım fikir ve san'at insanlarımız başta olmak üzere benzerlerinin eserlerini okurken yaptığımız, yazanın amacını anlamak yerine, yazılandan anladığımız kadarını ya da daha vahimi o anda işimize geldiği biçimini anlayıp anlatmaya çalışmamızdır.

Lâfı dolandırmadan, Kemal Tahir hakkında söz yuvarlamadan, uyarımıza uyalım ve günümüzdeki bazı sorularımıza da cevap bulabileceğimiz şu satırları Kemal Tahir’den hatırlayalım o zaman: “Bir toplumu batırmak istemenin en kestirme yolu, onu, birbirleriyle anlaşamaz hâle getirmektir. Buna, dili değiştirmek hokkabazlığını da katmalı... Bir toplumun yolu, geleceğinde değil, tarihinde kesilir. Bir toplumu tarihsiz bırakmak, onu, modern silâhlarla silâhlıyor görünerek, kesinlikle silâhsız bırakmak demektir.

Biz tarihi çalınmış bir milletiz. Hiç kimse hırsızların yakasına yapışmıyor...

Bütün hayatımı bu işe verdiğim halde, üstesinden gelemiyorum. Birçok yanlışım, birçok eksiğim var. Her gün yeni bir şey öğreniyor, san'at üzerindeki düşüncemi yeni baştan restore ediyorum. Dejenere bir devrin san'atı da dejenere olmaya mahkûmdur. Onu, bu neticeden hiçbir kuvvet kurtaramaz. Tarihten kaçmak, namustan, doğruluktan, bilgiden kaçmaktır. Tarihten sıkılıyorsanız. Kendinizi ya merak etmeyecek kadar budalasınız ya da hatırlamaktan korkacak kadar suçlusunuz (alçaksınız). Tarih, kişiler için ölüme yakın önemlenir. (Bu milletler için de böyledir) Çünkü ölüme yaklaştıkça gerçek yaşamaya gerçekten sıkı sarılmak ihtiyacı duyarız.

Tarih gerçekleri, aslında tarihteki olaylara göre değil, bizim bilgilerimize, aksiyonumuza, inançlarımıza göre gerçektir. 1960-70 yıllarında hem bozuk düzenden söz edeceksin, hem de, bu bozuk düzenin düzelme çaresinin Kemalizm’de olduğunu yutturmaya çalışacaksın. Bunu önce bütün orduyu önüne alarak yutturmanın mümkün olduğunu umacaksın, kendin gibi birkaç alığı da ardına katarak zinde kuvvetler yalanıyla meydana çıkacaksın, sonra ordunun zinde kuvvetler diye yekpare olmadığını, ensende boza pişirerek sana anlatacaklar, çadırı biraz daha aşağıya kurarak albayları aldanırlar sanacaksın, sökmeyince, kıçın kıçın gerileyerek yedek subay adaylarına kadar düşeceksin.”

Özellikle romanlarındaki tarih tezleri ve Bağlam yayınları tarafından okura ulaştırılan “Notlar”ını okuduktan sonra gördük ki; her Türk aydını Kemal Tahir’le tanışmak zorunda…

Hele günümüzde hâlâ yanlışlarında ısrar edenler!

Fikir sancısı çeken bir çok insanda olduğu gibi Kemal Tahir’in etrafında da bir hayran kitlesi var elbet... Ne söylediğini yakından izleyenlerden birileri derlemişse eğer... O kişiyi daha yakından tanımamız, daha iyi anlamamız mümkün oluyor... Bu gün işte böyle oluşmuş bir kitaptan, İsmet Bozdağ’ın kaleminden “Kemal Tahir’in sohbetleri”nden de bahsetmek istiyorum... Önce Bilgi Yayınevi tarafından daha sonra da Emre Yayınları’ndan çıkan kitaba biraz kulak kabartalım mı?

Kemal Tahir’in yazdıklarının yekûnunu “Osmanlı’nın anlaşılma çabası, Batılılaşmanın sorgulanması” olarak özetlemek olabileceğini de hatırlatarak, sohbetlerden birinde, bir soru üzerine, Kemal Tahir’in tanzimattan günümüze bakışını okuyalım; “... Tanzimat, Osmanlı düzeninin tasfiyesi, Avrupa düzenini topluma yerleştirmek girişimidir. ‘Genç Osmanlılar’ bu türküyü çağırırlar, ‘Jön Türkler’ bu türküyü söyler... Yani, senin anlayacağın, ‘Devlet elden gidiyor, aman çare?’ diyenler, bula bula BATILILAŞMA’yı çare bulmuşlar. Birinci Meşrutiyet, ikinci Meşrutiyet, Mithat Paşa’lar, Namık Kemal’ler, Ziya Paşa’lar, İttihatçı akıldâneleri, taa Mustafa Kemal Paşa’ya kadar, Türk okumuşu ve aydını kerameti Batı düzeninde gördü... Halk katılmıyordu bu görüşe... Bu yüzden yöneten-yönetilen ikilemi çıktı ortaya... Buna halk-aydın çatışması da diyebilirsin... Tanzimatla başlayan süreç, hiçbir değişiklik göstermeden, imparatorluğun Batılılaşması olarak Cumhuriyete kadar geldi dayandı. Aslında Cumhuriyet döneminde de pek bir şey değişmiş değildir. Bu dönemde daha azgın bir Batıcılık yapıldı. O kadar ki; takvimimizi, ağırlık ve uzunluk ölçülerimizi bile değiştirdik; tek Batıya benzeyelim diye... Bu yüzden yöneten-yönetilen çatışması bu dönemde daha da güçlenerek sürdü. Gerçi Osmanlı Devleti’nin son bulması, Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya çıkması, yanıltmıştır bazılarımızı... Padişahın gitmesi, Padişah gücünde bir Cumhurbaşkanının gelmesi içinse, değiştirmez hiçbir şeyi! Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı ülkesinin en küçük parçası üzerine kurulmuştur. Elden çıkarılan parçalar, hangi toplum yapısında ise elde kalan da o yapıdadır; bir insan mozayiğidir yâni... Mustafa Kemal Atatürk’ümüz bu mozayiğin üstünde çalıştı, İsmet Paşa da öyle... Yöneten-yönetilen çatışması, şiddetini arttırarak bu dönemde de sürmüştür, taa 1950’ye kadar.../............/ 1950 Mayısındaki seçimler, aslında Batılılaşma sürecine dokunmadığı halde, egemenliğin el değiştirmesine yol açtı. Aydın-halk boğuşması sürüyordu ama taraflar bir tahtaravalli içinde yükselip alçalarak... Ya da öyle görünerek diyeceğim. /...../ ..halkın aydını sırtında taşımaktan kurtulduğu 1950 yılı, bir sürecin düğüm noktası, yeni bir sürecin başlangıcıdır, bence. Aydın egemenliği zedelenmiştir! Biçimsel Batıcılık zedelenmiştir! Eğitim arttıkça, geniş halk kitlelerinin bilinçlenmesi ihtimali çoğalmıştır. Benim gözümde bu, yeni bir halk sürecinin başlangıcı olarak değerlenir.”

İnsan böylesine önemli bir sohbete dalınca, karşısındakine içinden hangi dilimi tercih edip de tattıracağını şaşırıyor... Onun için de kopukluklar söz konusu olabiliyor... Onun için sizlerin böylesi kitapları bizzat kendinizin, dönüp dönüp okuması, notlar alarak üzerinde düşünmesi ve yakın çevrenizle tartışması gerekiyor!

Kemal Tahir sohbetlerinin, monolog olmadığını da söylemeliyiz elbette...

Osmanlı’nın Kemal Tahir tarafından anlatıldığı bir sohbette dinleyenler arasında hafiften bir gürültü olmaya başlamış... Sonrasını sayın Bozdağ’ın tesbitiyle dinleyelim: “İçimizden biri ; ‘–E, peki sonra ne olmuş?’ dedi. Kemal Tahir hemen karşılık verdi: ‘- Sonra mı n’olmuş? İşte, Türkiye Cumhuriyeti olmuş!’ Bir başkası: ‘- Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti değil...’ dedi... Kemal onu da karşıladı: ‘- Elbette değil... Olabilemez ki...’”

20.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.04.2008) - Nusret Özcan'ı anmaya hazırlanırken...

  (07.04.2008) - “Ben ne yaptım?”

  (30.03.2008) - Ahmet Özdemir gibi ağabeyin olsun

  (24.03.2008) - Âşık Veysel çizgisine ihtiyaç var!

  (16.03.2008) - Kaldı 7 yıl!

  (09.03.2008) - Özakmangiller’in “diriliş”i...

  (02.03.2008) - Neden “Bir destan adam?”

  (24.02.2008) - "Kültür Evleri Projesi!"

  (17.02.2008) - Mehmed Âkif 135 yaşında!

  (10.02.2008) - Basında kaç yılım doldu acep?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri