Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Doğu'da Nursî ağırlığı



Cumhuriyet gazetesinde sekiz gün boyunca (4–11 Haziran 2008) yayınlanan "Hedefteki Diyarbakır" başlıklı yazı dizisinin sonlarında, ağırlıklı olarak Said Nursî ve Doğu'daki talebeleri konusu üzerinde duruldu.

Diziyi yayına hazırlayan Mehmet Faraç'ın tesbitlerine göre, AKP ile DTP'nin tabanında, bu konuda ciddî bir çekişme yaşanıyormuş. Dahası, zaten var olan bu çekişme, yaklaşan mahallî seçimler sebebiyle daha da kızışarak alevlenmeye doğru gidiyormuş... Dizi yazıda aktarılan tesbitlere göre, yaşanan gelişmelerin seyrini şu şekilde özetlemek mümkün:

1) PKK güç kaybettikçe dine ve dindarlara sarılıyor. Bu faaliyetini de daha çok DTP bünyesi içinde yürütmeye çalışıyor.

2) DTP, laikçi görünmekle birlikte, kendi tabanını AKP'ye kaptırmamak için "dinci vurgulamalar"a esnek bakıyor.

3) Tabanda ciddî bir faaliyet içine giren Gülen Cemaati, seçmenin oyunu DTP'den AKP'ye transfer etmeye çalışıyor.

4) Bu cemaatte geçmişte daha milliyetçi bir söylem vardı. Şimdi ise, Said Nursî'nin bu bölgeye özgü yaklaşımlarını öne çıkarmaya başladılar. Diyarbakır başta olmak üzere tüm bölgede Türk–İslâm sentezci yapıdan Said Nursî eksenli çizgiye geldi. Bu da, taban kaybına uğrayan PKK ve DTP'lileri kızdırıyor.

Bu tesbitler, halen Diyarbakır'da politikayla uğraşan çeşitli partilerin temsilcileriyle yapılan görüşmelere dayandırılıyor.

Bu tesbitlerin doğruları ne ölçüde yansıttığı ayrı bir tartışma konusu. Ancak, tartışma götürmez bir hakikat var ki, o da şudur: Herkesin istifadesine açık olan Said Nursî'nin fikir ve dâvâsı, dünyada hiçbir siyasete ve kâinatta hiçbir maddiyâta âlet edilemez ve tâbi kılınamaz.

Her kim ki, Üstad Bediüzzaman'ın Kur'ân'a dayanan Risâle–i Nur orijinli fikriyatını siyasî ve dünyevî menfaatlere âlet etmeye çalışırsa, hiç şüphesiz yanlış yapıyor ve zarar veriyor demektir.

Bu yanlış ve zarar verme hadisesi, bilerek olduğu gibi, bilmeyerek de olabilir. Biz niyetleri sorgulamıyor ve kimseyi de itham etmiyoruz. Sadece, ciddî bir hataya ve neticesi büyük vebâli mucip bir yanlışa dikkat çekmekle yetiniyoruz.

Siyasî faaliyetler, bâki değil, fâni uğraşlardır. İçinde dünyevî her türlü menfaat hesapları bulunabilir. Makam mevki hırsı, şöhret hırsı, içine girenlerin başını döndürebilir, onları yanlıştan yanlışa sevk edebilir.

Doğu'da olsun, Batı'da olsun, her nerede ve her kim olursa olsun, herkesin istifadesine medar kudsî hakikatlerin mecmuası olan Risâle–i Nur ise, mülevves hale gelebilen bir siyasî bataklığın çok çok uzağında, dışında ve bâlâsındadır.

İşte, böylesine bâkî hakikatleri ihtivâ eden bir ulvî dâvâyı götürüp fanî ve süflî işlere âlet etmeye çalışmak, elbetteki vebâlli ve son derece sakıncalı bir iştir.

Biz, kendimizi böylesi bir uyarıda bulunmakla mecbur ve mükellef hissediyoruz: Dolayısıyla, kim siyasetini neyin üzerine bina ederse etsin; yeter ki, bütün beşeriyete hizmet eden Said Nursî'yi, Nur Risâlelerini ve Nur Talebelerini basit, hasis ve değişken siyasetlerine âlet etmesin ve bunları malzeme olarak kullanmaya kalkışmasın.

Tarihin yorumu = 13 Haziran 1872

Namık Kemâl'in İbret'lik yazıları

Meşhûr "Vatan ve hürriyet şâiri" Namık Kemâl, meşrûtiyet taraftarı bir grup arkadaşıyla (Nuri, Reşat ve Ebuzziya Tevfik) birlikte "İbret" isimli gazeteyi neşretmeye başladı.

Namık Kemâl'in gazetecilik hayatının en güzel, en verimli günleri İbret'te geçer. Bu gazetede yazdığı hemen her yazı, başlıbaşına bir hadise olurdu.

Onun, bilhassa vatan, millet, hürriyet ve aile ahlâkına dair yazdığı yazılar, okuyanı ciddi şekilde etkiler, duygu ve düşüncesini elektriklendirir, heyecan ve şecaate getirirdi.

Yazılarının bu derece tesir hâsıl etmesi, dönemin hükümetini tedirgin etti.

Yapılan baskılar, Namık Kemâl'i hiç yıldırmadı. Aksine, daha da bileyledi.

Hükümet yetkilileri ise, özellikle İbret'in ilerleyen sayılarında onun yazmış olduğu "Garaz marazdır" başlıklı makalesi sebebi harekete geçti ve gazetesini kapattırdı.

Yine aynı makale gerekçe gösterilerek, Namık Kemâl İstanbul'dan uzaklaştırıldı ve Gelibolu Mutasarrıflığına memur edildi.

Burada da boş durmayan Namık Kemâl, büyük bir gayretle "Vatan Yahut Silistre" isimli tiyatro eserini vücuda getirdi. Bu eserin 1 Nisan 19873 günü akşamı İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosunda sahneye konulmasıyla, adeta kıyâmet koptu.

Halk, bu piyesi öylesine bir coşkun tezahüratla karşıladı ki, adeta yer yerinden oynadı.

Bu dalgalanmadan ürken hükümet, Namık Kemâl'i derhal görevden aldı ve onu Kıbrıs'taki Magosa Zindanına gönderdi.

Namık Kemâl, burada da yılgınlık göstermedi ve Magosa Zindanından haykırmaya devam etti: "Merkez-i hâke (yerin merkezine) atsalar da bizi; Kürre-i arzı patlatır çıkarız!"

* * *

Namık Kemâl, Magosa'da 38 ay mahpus kaldı. Benzer sebeplerle mahkûmiyet hayatı yaşayan diğer bazı arkadaşlarıyla birlikte 1876 Haziran'ında affedildi. 20 Haziran’da İstanbul’a döndü. İbret gazetesini yeniden çıkarmaya başladı. Sultan II. Abdülhamid, onu Şurâ-yı Devlet âzalığına getirdi ve Kànun-u Esasi’yi hazırlayan heyete dahil etti.

Ancak, bir müddet sonra Sultan Abdülhamid ile de ters düştüler. I. Meşrûtiyetin anayasa ile birlikte askıya alınması, Namık Kemâl'i yine sert bir muhalefe sevk etti. Bu onun yeniden yargılanmasına yol açtı. Beraat etmesine rağmen İstanbul'dan uzaklaştırıldı.

Namık Kemâl, bu tarihten sonra sırasıyla Midilli, Rodos ve Sakız Mutasarrıflıklarında (vali–kaymakam arası makam) bulundu. Sakız'da görevli iken, yakalandığı "zatürre" hastalığı sebebiyle 2 Aralık 1888’de henüz 48 yaşında iken vefat etti.

13.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.06.2008) - Yüzüncü yıl sancıları

  (11.06.2008) - Eski mahkeme kararları

  (10.06.2008) - Birkaç hatırlatma

  (09.06.2008) - Sevinç ve hüzün birarada

  (07.06.2008) - Mahkeme baskısı

  (05.06.2008) - Doğu'yu kazanmak

  (04.06.2008) - Rahmet muslukları

  (03.06.2008) - Keneler ve keklikler

  (02.06.2008) - Tekraren okunabilen kitapların zaferi

  (29.05.2008) - İktidar şansı olan partiler (4)

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır