"Gerçekten" haber verir 07 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Mecazî muhabbet ve düşmanlık



Sevgi de, düşmanlık duygusu da iki türlüdür: Hakikî ve mecazî. Mecaz nedir?

Mecaz, kelimelerin gerçek değil, başka anlamlarda kullanılmasıdır. Meselâ, birisine “yüreksiz’’ denildiğinde gerçekte “yüreği olmayan” değil, “korkak’’, “eli sıkı”, “cimri’’ anlamlarında kullanılır.

Duygular da böyledir. Gerçekten bir kalbte hakikî sevgi bulunsa, o vakit düşmanlık mecazî olur, acımak sûretine dönüşür.

Eğer düşmanlık sebebi galebe çalıp, düşmanlık, hakikatiyle bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecazî olur, gösteriş ve temellûk sûretine girer. Mecazî sevgi, bizzat nefis ve madde hesabına, onun fani, solan, yok olan yönüne olan sevgidir.1 Meselâ, bir elmayı, Allah’ı anmadan, O’nun isimlerinin yansımalarını düşünmeden şuursuzca yemek...

Aslında sevgi ile dümanlık duyguları zıttır; ışık ve karanlık gibi gerçekte bir araya gelmezler. Hangisinin sebebi galip ise, o hakikatiyle kalbde bulunur; onun zıddı gerçekte olmaz. Meselâ, sevgi hakikatiyle bulunsa, düşmanlık şefkate, acımaya dönüşür. Şayet düşmanlık hakikî olarak bir kalpte bulunsa, o vakit sevgi mecazi olur. Sevgi; yapmacıklığa, dalkavukluğa dönüşür.2

Sevginin de yaydığı bir enerji vardır. Gerçek veya mecazi sevgi “dalgaboyları” muhatabın kalbinin radarına çarpar ve onun seviyesini hisseder. Sevgi, ışıktan hızlıdır. Işık, dünyayı saniyede yedi kez dolaşabiliyorsa; sevgi yedi yüz kez dolaşır ve her seferinde sahibinin sevgisine sevgi katar! Zira, Allah’ı seven, sonsuz bir sevgiye kavuşur. Böyle bir kalp de Allah için sever. Gerçekten Habib olan Allah için seven kalp, Allah’ın evidir. Beytullahta ise düşmanlık duygusu bulunamaz. Fakat insanda bu olumsuz duygu da var.

İşte bu Allah sevgisi ile mecazî olur ve acıma sûretine dönüşür. Çünkü, iman ışığıyla dolan kalbe, karanlık olan düşmanlık duygusu giremez.

Düşmanlık, karanlık ve kirlilik olduğuna göre, onu ancak sevgi ışığı ile yok eder, muhabbet suyu ile arındırabiliriz. Yakıtı iman nuru olan sevginin ışığı içimize girse, diğer duygularımız da aydınlanır. Dışımıza aksederek muhataplarımıza ulaşır.

Eğer hakikî sevgi, yani Allah hesabına sevgi yoksa, mecazidir. Böyle bir sevgi gayr-i meşrûdur. Ki, onun da göstergeleri;

• Başkasına düşmanlık besleyerek telkin edilen;3

• Yalnız maddeye, nefse, hasis çıkarlara hizmet eden;

• Sevgiyi verene, sevgilileri yaratana yönelmeyen haksız, yersiz sevgi gayr-i meşrû bir sevgidir.

• Düşmanlığa,4 aç canavara ve nefse beslenen sevgi de gayr-i meşrûdur.5

Gayr-i meşrû sevgi, tabiî olmadığından, sonucu, merhametsizce azap çekmektir.6 Yerinde, ölçüsünde sarf edilmediğinden incitir, yaralar, soldurur ve acı verir.

Uhuvvetin zedelenmesi veya tezahür etmemesi; sadece düşmanlık edenler arasında değil, bütün insanlık için zehirdir. O takdirde İslâmiyete ayna olunmamış ve perde olunmuş olur.

“Küre-i arzın benî âdemden, bahusus ehl-i imandan beğenmediği bir kısım etvâr-ı gafletin sıklet-i maneviyesinden omuz silkmeye benzeyen zelzelenin”7 bir sebebi de uhuvvetin ve sevginin yokluğu; dolayısıyla düşmanlığın bulunması değil mi?

Dipnotlar: 1- Mektûbât, s. 107.; 2- Mektubat, s. 254.; 3-Münâzarât, s. 118.; 4- Hutbe-i Şâmiye, s. 27.; 5- Sözler, s. 648.; 6- Sünûhat, s. 74.; 7- Sözler, s. 157.

07.07.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.07.2008) - Haçlı seferlerinden işbirliğine

  (09.07.2008) - Batı medeniyeti de törpüleniyor

  (08.07.2008) - Uhuvveti, kardeşliği, dostluğu pekiştirmek

  (07.07.2008) - Mecazî muhabbet ve düşmanlık

  (06.07.2008) - Uhud geçidini terk eden okçular gibi miyiz?

  (05.07.2008) - Demokrasi mücadelesi demokratik kültür ister

  (02.07.2008) - Ali Bulaç ya okumamış, ya yanılıyor veya yanıltıyor!

  (01.07.2008) - Uhuvveti zedeleyen olumsuz hasletler

  (30.06.2008) - Cemaat fertlerini kaynaştıran unsurlar

  (29.06.2008) - “Kemalizm ve Atatürkçülük”, Fransız İhtilâlinden beslendi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır | Site yöneticisi | Editör