İmtıhan olmasaydı bazı karamsarlıklar ruhumuzu sıkmak için sıraya girmezdi herhalde. Huzurlu bir hayat için çırpınışım bana musallat olan sıkıntılara engel olamamaktadır ne yazık ki... Demek olumsuzluklarla yaşamaya alışmam gerekiyor. Olumsuzluklardan nasıl güzellikler çıkaracağıma alışmam gerekecek artık. Aksi takdirde fitne odaklarının isteği yerine gelecek, dünyam adeta karanlıklara bürünecektir.
Bu dünya hanında yalnız olmadığımı, başıboş bir şekilde dünya sahrasında gezinmem için bu âleme gönderilmediğimi iyi bilmem gerekiyor. Şu kâinat Sultanının mutlak bir murakabesi altında olduğumu bilerek yaşamaya kendimi alıştırmalıyım.
Hayatıma musallat olan karanlıklardan aydınlıklara çıkmam için Sahibim beni sınamaktadır. Bana verilen yüce duyguları en iyi bir şekilde işletmem için bu gerçekleri unutmamam gerekmektedir.
Dünyamda en büyük gibi görünen güneşten başlamak üzere en küçük mahlûka kadar bütün var olanları yaratan, idare eden ve intizamlı bir şekilde yaşatan elbette o kudreti nihayetsiz olan Rabb-i Rahimden başkası değildir. O her varlık gibi beni de idare etmekte, bana da rızık vermekte, beni de bu dünya hanında yaşatmaktadır. O duygularımın en gizlisini bile bilmektedir. Bu gerçekleri düşündüğüm zaman hayatımdaki karanlıklar yok olmakta, aydınlıklı bir âlem dünyamı şenlendirmektedir.
Ruhumda fırtınalar meydana getiren, dünyama karanlıkları hakim kılan elemlerle, sıkıntılarla meğer o yüce Sultan beni imtihan etmektedir. O istiyor ki, en güzel bir şekilde yarattığı insanoğlu, kötülükleri, sıkıntıları, elemleri, kederleri hayatından silsin. İstiyor ki, yaratılanların en şereflisi olan insanlar bir mücadele neticesinde dünyalarını şenlendirsin, âlemlerine huzur kazandırsınlar.
Anlıyorum ki, yaratılışıma yerleştirilen duygular O’nu tanımak ve emirlerini yerine getirmek içindir. O duygular düşman saldırılara karşı koymalı, kendilerini aslî görevlerinden ayırmak isteyen şeytanî duygularla baş edebilmeli. Ancak o zaman duygular muzaffer bir eda ile yüce Rablerine yönelebilir, o yüce İlâhî dergâha lâyık bir şuurla kul olma şerefine nail olabilirler.
Anladım ki, bu dünya hayatında ‘gayret’ büyük iş yapmakta, ‘çaba’ değerli sonuçlar meydana getirebilmektedir. Demek hayat gerçekten bir mücadele imiş. Şeytanlarla ve nefislerle yapılması gereken mücadeleden bahsetmek istiyorum. Yoksa kâinattaki varlıkların mücadelesini dillerine pelesenk edenlerin dar ve çürütülmeye mahkûm olan görüşlerini kuvvetlendirmek değildir maksadım.
Artık sıkıntılarımı Rabbime arz etmeye alışma yolundayım çok şükür. Kendilerine bile en küçük bir hayrı olmayan aciz insanlara niye şikâyetlerimi arz edeyim ki? Her şeye rağmen Rabbimin beni sevdiğine yürekten inanıyorum. Başıma getirdiklerinin bütünüyle istidatlarımı geliştirmek istediğini biliyorum. O beni en güzel bir şekilde terbiye etmek istiyor. Nasıl kaçınma nankörlüğünü gösterebilirim bu yüce ilgiden?
Başka hangi bir güç Rabbim gibi benim bütün ihtiyaçlarımı giderebilir? Hangi şefkat eli O’nun merhamet eli kadar benim imdadıma yetişebilir? O’ndan başka mülk sahibi, güç sahibi, merhamet sahibi başka kimse yok ki ona müracaat edebileyim... Nihayet anladım ki, başka arayışlar sadece bana zaman ve enerji kaybettirmekte, beni serserice ortalıkta gezdirmektedir.
Tahammülüm kalmadı boş sözlere, şeytanî ve nefsanî telkinlere. Rabbimden gelen her şeye, “baş-göz üstüne” demeye alıştırmalıyım kendimi. Zira ki, O yüce Yaradanın izni ve iradesi olmadan hiçbir şeyin başıma yerleşme imkânı bulunmamaktadır. Kendimi o Mutlak Kudrete teslim etmeden rahat edemeyeceğimi anlamam gerekiyor. Çünkü O’ndan başka her şey helâk olacaktır mutlaka bir gün. O’nun baki oluşu bana müjdelerin en büyüğüdür. Elbette, hiç şüphesiz ben de bâkî bir hayata namzet olarak yaratılmışım ve o sonsuz hayatı kazanmak için bu dünya hanında misafir edilmekteyim...
07.07.2008
E-Posta:
[email protected]
|