"Gerçekten" haber verir 29 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

“Kemalizm ve Atatürkçülük”, Fransız İhtilâlinden beslendi



Topluma sosyal ve kültürel cepheden yön verme projesinin bir ismi olan “yüce önderlik”, 1789’larda Fransız İhtilâlinden gelip, “deccalizmin” etkisinin sürdüğü başka ülkelere resmen sıçramış; değişik isim ve ideolojiler altında o toplumların yapısına göre şekillenmiştir. Tabiî ki, adı “din” değilse de, diğer yerleşik dinlerin yerini almıştır. Fakat “resmî” kanaldan, “resmî din” olarak... Eski SSCB’de Stalin, Çin’de Mao, Arnavutluk’ta Enver Hoca, Kore’de Kim İl Sung, Türkiye’de M. Kemal tarafından temsil edildi “yüce önder”lik.

“Siyasal din”in en karakteristik özelliği, yerleşik din yerine, “mitolojik bir soyun mitolojik değerlerini” yerleştirme faaliyetidir. Stalin’in devrimleri, Mao’nun kültür devrimi, M. Kemal’in ilke ve inkılâpları, yâni CHP’nin “altı oku”, bunun tipik örnekleridir. İlkeler, “siyasal din”in inanç ve neredeyse ibâdet manzûmesidir. M. Kemal de, Gündüz Aka’nın “Kâbe Arab’ın olsun, bize Çankaya yeter!” gibi benzer sözleriyle, “yüce önder” ilân edilmişti. Ders kitapları, resmî çevreler hep şunu terennüm ede gelmişti: “Yurdu kurtaran M. Kemal’dir. Türk ulusunu o yeniden yaratmıştır!”

Zaten, ilk okullardan üniversitelere kadar onun efsâne, mitolojik kişiliği nazara veriliyordu. Her vesîle ile, “saygı duruşu”na geçiliyor, takdis ediliyor, karşısında kıyamda duruluyordu... Müslümanlık yerine, “Atatürkçülük” ikame edilmek isteniyordu: “Atatürk’ü sevmeyen Türk değildir, Müslüman da değildir”1 deniliyordu.

“Atatürkçülük Manifestosu”nun 5. ve 12. sayfalarına bakanın nazarına hemen ilişir: “Öz dinimize gelince, o da Atatürkçülükle tüm bağdaşmaktadır. Öz Müslümanlık, pırıl pırıl bir Avrupalılıktır. Ezan ve ibâdetler öz Türkçe olsun. Camiler Atatürkçülük eğitim yuvaları olmalıdır. Vaiz yazıları Ankara’dan gönderilmelidir.” Aynı kitabın ikinci sayfasına göz attığımızda, “Hiç unutmam, bir akşam Atatürk, ‘Eskiyi temelinden dinamitle söküp atmalı ki, yerine yenisi kurulabilsin...” cümlelerinin yer aldığını görürüz.

Bilhassa 1924’lerden 1950’lere, ondan sonra da “Atatürkçü” çevrelerin, okullarda, kitaplarında, dünyalarında, M. Kemal’i, “yüce önder”, “efsane, mitolojik değer” şeklinde algıladığı ve öyle de lânse ettiği müşahede edilir. Müslüman Türklerin hayatında önemli mevkilere sahip olan tarihî şahsiyetlerin türbe ve mezarlarının ziyaretlerinin yasaklanıp, Anıtkabir ziyâretlerinin resmî bir teâmül, bir görev hâline getirilmesi, hiç şüphesiz ki bu inanışın sadece bir parçasını yansıtmaktadır.

Şimdi M. Kemal’in, yâni CHF-CHP’nin “din reformu” listesini tarihleri ile birlikte sıralayalım:

7 Ocak 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu yer alır ve bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanır; dinî eğitim veren medreseler de böylece kapatılır. Hilafet ve Vekâlet-i Şer’iyye 3 Mart 1924’te kaldırılır. 8 Mart 1924’te dinî mahkemeler kapatılır. 8 Nisan 1924’te Adli Teşkilât Kanunu ile şer’î mahkemeler lağvedilir. 25 Kasım 1925 tarihinde, 671 sayılı Şapka İktisâı Kanunu (Şapka giyileceğine dair kanun) çıkar. 30 Kasım 1925’te tekke, zaviye ve türbeler kapatılır; tarikatlar ve dinî kisve yasaklanır. 10 Ocak 1926’da Milâdi takvime geçilir. Yine 1926’da, Müslümanların alkollü içki satması serbest bırakılırken; M. Kemal’in heykel ve resimleri kamu kurum ve müesseselerine konmaya başlanır. 17 Şubat 1926’da İsviçre’den Medenî Kanun, 1 Mart 1926’da İtalya Ceza Kanunu tercüme edilir ve “Türk Ceza Kanunu” diye sunulur. Almanya’dan “Türk (Nasıl Türk olduysa!) Ticaret Kanunu” getirilir. 28 Mayıs 1927’lerde, hükûmet kararıyla, kamu binalarındaki tuğralar ve Kur’ân harfleriyle yazılmış olan kitabe ve yazıların kaldırılması kanunlaşır. 3 Şubat 1928’de ilk Türkçe hutbe, Yerebatan Camii’nde okutulur.

1928 yılında M. Şemsettin’i, ibâdet ve caminin modernizasyonu amacıyla, İstanbul Üniversitesinde kurulmuş bir komisyonda görürüz. Komisyonun hazırladığı önergeye göre, dinî törenler, temiz ve düzenli biçimde yerine getirilecek, ibâdet dili Türkçe olacaktır. Ayrıca, dinî âletler, estetik çekicilik taşıyacak biçimlere kavuşturulması, dinî hizmet verenlerin Kur’ân’ı, toplumsal içeriği kavramış kişiler olmaları gerekiyordu.2

3 Nisan 1928’de, Anayasanın ikinci maddesi olan, “Bu devletin dini, din-i İslâmdır” ibaresi çıkarılır. 1 Kasım 1928’de İslâm dininin kaynağı olan Kur’ân harfleri, Harf İnkılâbı adı altında yasaklanır; 1 Ocak 1929 tarihinde, Arapça harflerle dilekçe yazılması ve kitap basılması yasaklanır. Ulema tamamen bertaraf edilmiştir.

1 Eylül 1929’da ilk ve orta öğretim okullarında “Arapça” ve “Farsça” dersleri kaldırılır. 22 Ocak 1932’de çıkarılan bir kanunla, bütün camilerde ezanın Türkçe okunması kararlaştırılır ve 22 Ocak 1932’de Yerebatan Camii’nde Türkçe okunmaya mecbur edilir. 6 Şubat 1933’de de resmî bir emirle yurt sathında, bütün camilerde, mescidlerde Türkçe ezan okunması mecburiyeti getirilir. Bu arada, basın-yayın hayatındaki bütün dinî neşriyat ve tefrikalar yasaklar listesine alınır. Haftanın resmî tatil günü, Cuma’dan Pazar’a alınır. 25 Kasım 1934’te, “Efendi, bey, paşa, hanım, hanımefendi, hacı, hoca, molla, hazret...” gibi lâkap, ünvan ve kelimeler yasaklanır. Ve laiklik ilkesi, 1937’de Anayasa’ya sokulur. Yalnız, 1924’ten beri tatbik edilen laiklik, “liberal” değil, “jakoben”dir. Yani “totaliter, keyfîdir.”

Dipnotlar:

1- Dr. Engin Arın, Atatürkçülük Manifestosu, s. 9.

2- Prof. Dr. Şerif Mardin, s. 228.

29.06.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.06.2008) - “Kemalizm, Atatürkçülük” travma ve reformlar

  (26.06.2008) - O zaman iş değişir

  (25.06.2008) - Tefekkürî eserler okumanın kazancı

  (24.06.2008) - Kahraman ordumuz uyuyor mu?

  (22.06.2008) - Ne ayıp, ne ayıııp!

  (20.06.2008) - Nazardan nasıl korunabiliriz?

  (19.06.2008) - Nazar (göz değmesi)

  (18.06.2008) - Selâmın enerji ve sinerjisi

  (17.06.2008) - Şarapçıları sevmek zorunda mıyım?

  (16.06.2008) - Olumlu bakışı kazanabilmek

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır