"Gerçekten" haber verir 13 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Hasenelerimiz tehlikeli olur mu?



Bir insanın bazı güzel huyları, gıpta edilecek bazı istidatları, kabiliyetleri onu hiç tehlikeye atar mı?

Bir kişinin çok kültüre sahip olması, bunun bir sonucu olarak bir eğitimci olması, çevresini irşad etmesi ve dolayısıyla etbalarının çok olması bu insanın geleceği için bir tehlike oluşturur mu? Veya bir insanın iyi bir hatip olması, etkili bir yazar-çizer olması, hatta takva sahibi olması, din-i mübîne hizmette bulunması aranılan ve herkesin erişemeyeceği bir hâl olmakla beraber, bu özellikler ve güzellikler bir mü’min için tehlikeli bir durum olabilir mi?

İlk etapta insanın aklına “Böyle sual mi olur? Böyle bir durumda tehlike niye olsun ki? Böyle her insanın elde etmek için çırpındığı ve gıpta ile özlemini çektiği hallere erişen bir mü’min için herhangi bir tehlike neden söz konusu olsun ki?” gibi sorular geliyor.

Velâkin her şey göründüğü gibi değil. Şeytan ve nefs-i emmâre boş durmuyor. Şeytanın mü’mini yoldan çıkarmak için kurduğu plan ve tuzaklar hep aynı olmuyor. Bazen alttan, bazen üstten, bazen soldan, bazen de sağdan oluyor. Sağdan olanı en sinsî ve en tehlikeli olanıdır. Ve insanı tuzağına düşürüp aldatabilmenin en kolayıdır.

Sağımızdan yaklaşarak önce kulağımıza fısıltı halinde, daha sonra da akıl ve kalbimize yüksek sesle tavsiye ve telkinlerde bulunur nefis ve şeytan. Bu noktada şeytan, mü’minin yaptığı haseneleri, iyilikleri nazara verir; kabiliyetlerini, istidatlarını dillendirir; yaptığı ve yapmakta olduğu dinî hizmetleri öne çıkarır.

Bu tehlikeyi görebilme basiretinden yoksun olan ve bunun nefsin ve şeytanın bir aldatması, bir desisesi olduğunu fark edemeyen her ehl-i din, şeytanın bu tuzağına kolayca düşebilir.

Allah korusun, böyle bir tuzağa düşen insan artık hemen amelinde enesinin esiri olarak, belki de farkında olmadan ucb ve gurur gibi nehyedilen duygulara kapılır. Böyle istenmeyen bir durumla karşı karşıya gelen ve artık böyle bir hâlet-i ruhiyede olan her insanda, çoğu zaman farkında olmadan çevresindeki insanları hor ve hakir görme; onlara üstünlük taslama, onların fikir ve düşüncelerini nazara almama gibi yaklaşımlar, hâl ve tavırlar zuhur eder.

Görülüyor ki, Yüce Allah’ın kuluna tahdis-i nimete vesile olsun diye verdiği bazı güzel duygu ve lâtifeler, Onun rızası dahilinde istimâl edilmezse, insanın dünyevî ve uhrevî hayatını tehlikelere atacak durumlara sebebiyet verebiliyor.

Bu gibi vartalara düşmemek için, Cenâb-ı Hakk’ın “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir” fermanını düşünmeli. Onun verdiği güzel hasletleri, kabiliyetleri, lâtifeleri birer övünç vesilesi kılıp, gurur ve kibire kapı aralayacak söz ve davranışlardan şiddetle kaçınmalı. Haseneleri, iyilikleri yapmak, din-i mübine hizmette bulunmak ve Allah’a kulluk vazifelerimizi yerine getirmek için bize akıl, şuur, basiret verip, çeşitli kabiliyet ve istidatlarla bizi teçhiz eden o Yüce Yaratıcıya sonsuz şükretmek gerekir.

Ayrıca dinî hizmetlerde nefse bir paye vermeden, ucb ve gurur gibi hallerden sakınmanın en şifalı reçetesi tevazu, samimiyet ve ihlâstır. Nefsin havasını indirecek, şeytanı susturmanın en kestirme yolu, yapılan bütün hizmetlerde rıza-i İlâhinin dışında hiçbir şey gözetmemektir.

Bu meyanda Efendimizin (asm) şu hadis-i şerifi, en iyi yol göstericidir: “Allah bu dini günahkâr bir adamın eliyle de kuvvetlendirir.” (Hadîs-i şerif; Buhârî, 8:88.)

13.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.07.2008) - Hasenelerimiz tehlikeli olur mu?

  (06.07.2008) - Geçmişten günümüze yetki kargaşası

  (29.06.2008) - Ahlâkî yozlaşma sınır tanımıyor

  (22.06.2008) - Evlilikte kriterlerimiz ne olmalı?

  (15.06.2008) - Hâkimin yakasına yapışılır mı?

  (08.06.2008) - Hizmetlerimizin dinamosu

  (01.06.2008) - Yaşanmış bir darbe hikâyesi

  (25.05.2008) - Okumama marazı

  (18.05.2008) - “Fikr-i infirâdî”

  (11.05.2008) - Sorumluluklarımız

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır