Sonbahar, sarı yapraklar, sert esmeye başlayan rüzgârlar ve artan yağışlar… Beyaz saçlar, değişmeyen huylar ve artan yaşlar…
İnsan çocukluğunu ilk yaşlarında değil de son yaşlarında daha iyi yaşayabilir. Eğer orta yaşlarında çocukları ve ihtiyarları daha iyi anlayabilirse.
Ömür bir çizgi üstüne gitmediği için her zaman kantarın ibresinin az ya da çoğa doğru değişmesini bekleyebiliriz.
Müslüman için her halükârda ibrenin faydaya, iyiliğe, doğruya ve güzele doğru gösterilmesi esas olmalıdır.
Sevenin sevmeyene göre artılarını kim eksik bir şekilde anlatabilir ki? Daima gülümseyen, gülen ve gülenleri arzu eden adamı kim ağlıyor diye tasvir edebilir ki?
Öyle ya sonbahar gelmişken kim bunu ilkbahar diye anlatabilir ki? İnsanlık sonbaharını yaşadığı gibi, mükevvenât ve zaman da sonbaharını, son zamanlarını yaşıyor.
Bize düşen sonbaharımızı, ilkbahar bereketinde ve neşvesinde yaşamak, yaşayabilmektir. Herkesin alkışlarına ve alkışladıklarına herkes gülebilir. Biz biraz da alkışlanmayanlara ve somurtanlara bakarak iyi niyet ve güzel bakışla gülmeye ve güldürmeye çalışalım.
Meyve; bu zamanın sonbaharında kucaklamakla, gülümsemekle, samimiyetle, elden tutmakla ve gönülden bir dil ile alınabiliyor…
Sarı, kırmızı çürümüş renkli yapraklar herkesin kolayca ulaşabileceği bir uzaklıktadır. Önemli olan biraz uzağı, biraz zoru ve biraz gülerek yakınlaşmayı, yaklaşmayı gerçekleştirebilmektir.
Zaman; zamanın şimendiferi tren gibi mahall-i maksuda, gideceğimiz yere yaklaştık diye bütün hadisât verileriyle düdüğünü çalmaktadır… Kulağını kapayan ve kapatan ancak kendisini sonbaharın kahverengi silüetleri içinde oyalanır olarak bulabilecektir, yerinde saymaya devam edecektir.
Ümit, aşk ve şevk dolu bir ilkbahara kıştan sonra geçilir. Kimse bunu inkâr edemez. Gelin bu kış kendimizi sabır, çalışma ve meyveleriyle sarıp sarmalayalım… Ne nefsimize ne de gayrına zarar gelmeden yolumuza selâmetle devam edelim…
Bu sonbahar mevsiminde dileğimiz o ki kışı görmeden ilkbahara kavuşmak dileğiyle.
10.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|