"Gerçekten" haber verir 08 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Maskeler düşerken



Medya, terörü de, şehitleri de çoktan unuttu; ekonomideki kriz havasının şimdilik ve nisbeten dağılmaya başlar gibi olduğu bir ortamda doğalgaza “6-9 ay öncesinin fiyatları” gerekçesiyle “hükümetin dahli olmadan” yapılan şok zammı da es geçti.

Günlerdir iki “önemli” konuyla yatıp kalkıyor.

Biri, küçük bir kız çocuğuna tasallut suçlamasıyla tutukluyken tartışmalı bir adlî tıp raporuna istinaden tahliye edilen mâlûm şahısla ilgili.

Bu şahsın serbest kaldıktan sonra ekran ekran dolaşıp, “hovardalığı” ile kaç “hayat kadınını kurtardığı”nı anlatması işin tuzu biberi oldu.

Daha çocuk yaştayken becerdiği “Ahmet Emin Yalman’a suikast girişimi”nden bu yana hayatının neredeyse her döneminde birilerince kullanılagelen bu kişinin şimdiki misyonu demek ki bu çeşit konular etrafında şekilleniyor.

28 Şubat günlerinde Müslüm Gündüz de Fadime Şahin’le onun evinde basılmamış mıydı?

Ancak bu şahsın üzerinden “dinci” yaftasıyla dindarlara çamur atma hesabı yapanlar mevcut.

Bunlara, aynı şahsın gerek yıllarca yazı yazdığı gazetedeki köşesinde, gerekse abonesi olduğu TV ekranlarında her fırsatta Kemalizm övgüleri yaptığını ve Atatürkçü-laikçi cenahın Oktay Ekşi, Yekta Güngör Özden, Emin Çölaşan, Vural Savaş gibi önde gelen isimleriyle olan canciğer- kuzu sarması ilişkilerini anlattığını hatırlatırız.

Keza, ekranlardaki hovardalık övünmelerinin arasına Ergenekon dâvâsının tutuklu generallerini savunur nitelikte sözler sokuşturduğunu da.

Ve hakkındaki adlî tıp raporu ile ardından gelen tahliye kararı da, bu şahsın nasıl bir “derin” himayeye mazhar olduğunu göstermiyor mu?

Bu kişi ve “kahraman”ı olduğu olaylar değerlendirilecekse, bu boyutlar gözardı edilmemeli.

Diğer konu Can Dündar’ın “Mustafa” filmi.

Dündar’a göre filmin amacı, şimdiye kadarki resmî tarif ve sunumların gizlediği “insan Atatürk”ü ortaya çıkarmaktı. Ama bu düşünceyle ve resmî sansürleri kısmen ayıklayarak yapılan film, kendilerini “en öz ve hakikî Atatürkçü” sayanlar tarafından öfke ve tepkiyle karşılandı.

Bu yolda ilk işaret fişeği Baykal’dan geldi:

“Filmde Atatürk, başarısız olmuş, bıkmış, yalnız ve umutsuz, cumhuriyeti birlikte kurduğu arkadaşlarına sonradan ihanet etmiş, yaptıklarından pişman, kadınlara zaafı olan, günde bir büyük rakı içen bir diktatör olarak gösterilmiş.”

Ardından diğer devrimbazlar ateşi sürdürdü.

İlginç olan noktalardan biri, 10 Kasım’larda M. Kemal’i kadeh tokuşturarak anmayı âdet haline getirenlerin, bu kez “Atatürk içki düşkünü gösteriliyor” diyerek ortalığı ayağa kaldırmaları.

Bir diğeri, zafere kadar umuma yönelik mesajlarında dinî motifler kullanan M. Kemal’in dinle ilgili gerçek düşüncelerinin filmde kısmen yansıtılmış olması. Ve bunların içinde en çarpıcı örneklerden biri olarak, Cuma hutbelerinde bile kullanılan meşhur Çanakkale söylemlerindeki asıl niyetin açığa vurulduğu sözlere bir hayli kısaltılmış haliyle dahi olsa yer verilmesi.

(Bu konuyla ilgili olarak 20.3.2007 tarihli, "Bir Çanakkale efsanesi” başlıklı yazımıza bakılabilir.)

Avrupa günlerinden gönül ilişkisi içinde olduğu Madam Corinne’e yazdığı 6.5.1916 tarihli mektupta “Askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidirler. Hususî inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor. Onlara göre iki semavî netice mümkün: Ya gazi veya şehit olmak. Bu sonuncusu nedir, bilir misiniz? Dos doğru Cennete gitmek. Orada Allah’ın en güzel kadınları, hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onların arzularına tâbi olacaklar” diyen M. Kemal, bu husustaki kendi tercihini şöyle ifade ediyor:

“Ölümden sonraki hayalî rahata kavuşmak için Allah’ımızın Cennetine gitmeye kolay kolay razı olacak değilim...” (Sabah, 26.3.2002)

Görünen o ki, gelinen noktada, gerçek yüzleri örten maskeler artık birer birer düşmeye başladı.

08.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.11.2008) - Türkiye ve Obama

  (06.11.2008) - ‘Rüya gerçek oldu’

  (05.11.2008) - Terör ve vesayet

  (04.11.2008) - 2006’dan bugüne

  (02.11.2008) - Hizmette hırs ve kanaat

  (01.11.2008) - 12 Eylül’de bile...

  (31.10.2008) - İstismar, kuşku, çözüm

  (30.10.2008) - Değiştirilemez maddeler

  (29.10.2008) - 85 yıl sonra

  (28.10.2008) - Mizansen mi?

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır