"Gerçekten" haber verir 29 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Selim GÜNDÜZALP

Son gün bilinmeli mi?



Gelecek olan her şey yakındır. Fakat ölüm hepsinden daha yakındır. Rabbimiz her şeyde olduğu gibi bu noktada da elimize bir teselli vermiş. Son demde bile dünyaya veda saatini bildirmemiş, lezzetimize elem katmamış. Faruk Nafiz Çamlıbel:

“Öleceği gün meçhûl olmalı insanların!

O gün uzak olsa da, değil mi günü belli,

Yoktur günü bilinen ölümlere teselli.”

mısralarıyla bu konuyu gerçekten güzel işlemiştir. Çünkü ecelimiz güneşin batış vakti gibi belli olsa idi, ömrün yarısından sonra her gün darağacına doğru adım adım yürüyen bir idam mahkûmu gibi, dehşetli bir korku içinde olacaktık. Bu yüzden başa gelecek her türlü musibetlerin ve hattâ dünyanın eceli olan kıyametin bile vakti gizli tutulmuştur.1

Aslında ölüm, dört harften teşekkül eden ve günlük hayatımızda en çok kullandığımız kelimelerden biridir. Fakat yine bu kelimeyi her anışımızda ilmimiz derecesinde ürpeririz.

Gökleri fetheden, fezayı arşınlayan, nice harikaları keşfeden insan zekâsı “Nereden geliyorum, nereye gidiyorum?” gibi birçok sorunun karşısında bugün bile beş yaşındaki çocuktan farksızdır. Kâinatın başı ve sonu hakkında kesin bir bilgisi yoktur. Bu bakımdan kendini hayalî bir devam ile aldatabilmek için, elini uzattığı şeylerde sonsuzluk izlerini bulmaya çalışır. Halbuki yaşadığımız hayatın nasıl olsa bir gün sonu gelmeyecek mi? Bugünkü saadetler yarın her güzel şey gibi bitmeyecek mi? Sevdiklerimiz, servetimiz, şöhretimiz ve en nihayet gençliğimiz bizi bırakıp da gitmeyecek mi? Ya da gitmedi mi?

Evet bugün, yarın başımıza gelecekleri bilseydik, önümüzdeki lezzetler bir anda hiçe inmez miydi?

İşte bütün bunları bilen, göremeyeceğimiz kadar küçük bir grip virüsü karşısında bile çok âciz olduğumuz halde dünyayı içindekilerle birlikte bizim için yaratan ve doğmadan önce her türlü tedbiri bizim için alan Rabbimiz şefkat ve rahmetini burada da gösterip, başımıza gelecekleri bildirmemektedir...

Kadir Gecesini Ramazan ayında, sevdiği kullarını insanların arasında, kıyametin vaktini dünyanın ömrü içinde gizlediği gibi, eceli de insan ömrü içinde saklamaktadır. Ecelimiz belli olsa idi, yarı ömrü gafletle geçirecek, yarıdan sonra da darağacına adım adım gitmek gibi bir dehşete kapılacaktık.2

Fransa Kraliçesi Mari Antuanet’e ertesi gün giyotinde can vereceği haberi ulaşınca, bir gecede korkudan saçlarının tamamen beyazlaması tarihî bir hadise olarak nakledilir.

Evet, “Cenâb-ı Hak hem Hakîm’dir, hem Rahîm’dir. Hikmet ve rahmeti ise, umûr-u gaybiyeden (bilinmeyen işlerden) çoğunun setrini (örtülü kalmasını) iktiza ediyor, mübhem (gizli) kalmasını istiyor. Çünki; şu dünyada insanın hoşuna gitmeyen şeyler daha çoktur. Vukuundan (olmadan) evvel onları bilmek elîmdir (acıdır). İşte bu sır içindir ki, ölüm ve ecel mübhem bırakılmış ve insanın başına gelecek musibetler dahi, perde-i gaybda kalmış.”3

Yine bu konuyla alâkalı olarak Fransa’daki bir düşkünler evinde kalanlara “Ölümü düşünüyor musunuz, düşünüyorsanız, nasıl?” şeklinde sorulan sorulara şu cevaplar verilmiş: “Son nefesimi vereceğim gün, benim kurtuluş günüm olacaktır.” “Burada başkalarına yer açmak için bulunuyoruz.” “Ölüm de hayatın devamı.” “Bir gün ölmek gerek tabiî.” “İnsan ne zaman öleceğini bilmemeli.” “Ben kendime mezar bile satın alamadım...”4

Acaba bunlar ne derece samimiydi? İnsan utancından veya korktuğunu belli etmemek için yalana başvurmuş olamaz mıydı? Fakat cevapların aynı yola yönelişi çok mânâlı olup, ölüm ıztırap çekmeye tercih ediliyordu ve bu arada araştırmacılar “İnsan ne zaman öleceğini bilmemeli” cevabını hepsinden daha anlamlı buluyordu. Buna sebep olarak da, ölüm saati bilinmeyen bir uzaklıkta olmak yerine, belli bir zamanda ve yakınlıkta olsaydı ihtiyarların tutumunun aynı olmayacağı gösteriliyordu.

Gerçekten de bunun pek çok örnekleri vardır. Euripides “Alkeste” adlı eserinde yaşlıların hâllerinden şikâyet ettiklerini ve ölümü arzuladıklarını söylemektedir. Fakat iş başa gelince hepsi yan çizmektedir. Ünlü Rus yazarı Tolstoy da ölüm karşısında çok kayıtsız olduğunu ileri sürmesine rağmen karısı Sofya, “Hatıralarında” kocasının sağlığına dikkat etmek için aldığı tedbirlerden yaka silktiğini belirtmektedir...

Evet eski bir Arap şairinin “Gelecek olan her şey yakındır ama ölüm hepsinden daha yakındır” dediği gibi, madem ecel gizlidir, her vakit gelebiliyor ve genç ihtiyar farkı yoktur. O halde kışlık ihtiyaçlarını çok önceden halleden insan, her an kendini bekleyen dehşetli hadiselere karşı da hazırlıklı olmak ve mânevî çareler bulmak zorundadır.

Kaynaklar:

1- Bediüzzaman, Sünûhat, s. 19

2- Bediüzzaman, Sözler, s.317

3- Bediüzzaman, Mektûbat, s. 96

4- Simone de Beauvoir, Yaşlılık, s. 313

29.03.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.03.2009) - Mehmed Âkİf Ersoy

  (14.03.2009) - Garip bir yolcudur insan

  (07.03.2009) - Geceye doğan güneş

  (28.02.2009) - Sonsuz Rahmetten gelen...

  (22.02.2009) - Ümit ve korku dengesi

  (07.02.2009) - Yaşasın ümit!

  (31.01.2009) - İnsana yakışan ümitli olmaktır

  (24.01.2009) - Yarınım bugünüm içindedir

  (17.01.2009) - Ümit, ümit; hep ümit!

  (10.01.2009) - “İnsanlık öldüyse, mezarı Filistin olsun”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis