10 Mayıs 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Suna DURMAZ

Theodore Herzl - Yusuf Ziya el-Hâlidî yazışması



Araplar Kudüs’ün fethinden beridir gayri müslimlerle son dererece uyum içinde bulunmuşlardır. Özellikle de Musevilerle. Arap kültürünü benimseyip, kendileri gibi Arapça konuşan Sefardim Yahudileriyle beraber, yüzyıllardır aynı topraklar üzerinde İslâm dininin gerektirdiği hoşgörü sayesinde, barış içinde yaşamışlardır. Karşılıklı ziyaretlerde bulunup, birbirlerinin bayramlarını kutlamışlar ve ticarî ilişkiler kurmuşlardır.

Filistin Osmanlı idaresine geçtikten sonra da aynı durum devam etmiştir. Sayıları birkaç bini bulan ve genellikle de el-Halil, Tabariyye, Safed ve Kudüs civarında ikamet eden Yahudiler, Osmanlı millet sistemi dahilinde huzur içinde hayatlarını sürdürüyorlardı. Kimse onlara karışmıyor ve Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi toplumunun yaşamasından da kimse rahatsız olmuyordu. Ancak, zamanla bu durum değişmeye başladı ne yazık ki.

1881-1897 tarihleri arasında Rusya ve Polonya’dan Filistin’e göçen Aşkenazi Yahudilerinin el-Celil ve çevresiyle sahil bölgelerinde toplam 139.230 dönüm arazi satın almaları ve içinde 3867 Avrupalı Yahudinin yaşadığı 17 adet yerleşim bölgesi kurmaları, bu hicretin altında masum sebepler yatmadığını gösterdiğinden, Araplar göçmen Yahudilerden kuşkulanmaya başlamışlardı.

Sosyalist fikirlerle dopdolu olan kavgacı karakterli göçmen Yahudiler, Osmanlı Devletinin mülkü olan (mirî arazi) otlaklara sahip çıkıyorlar, Arapların kullanmasına izin vermiyorlardı. Bu yüzden, Filistinli fellahlarla tecavüzcü göçmenler arasında sık sık çatışmalar meydana geliyordu. Ancak göçmenlere karşı organizeli bir karşı koyma olmamıştı. Sebep ise, Fellahların 1881 yılında çıkarılan ve Yahudilerin ancak Osmanlı uyruğuna geçmeleri şartıyla Filistin’e göçmelerine izin veren kanuna güvenmeleriydi.1

Osmanlı Devletinin Filistin’i gözden çıkarmayacağını çok iyi bilen Filistinliler, yine de tedbiri elden bırakmamışlardı. Olabilecek kötü ihtimalleri dikkate alarak 24.6.1891 tarihinde Sadrazama göndermiş oldukları bir telgrafta; Sultan Abdülhamid’den Filistin’de Yahudi göçmenlere arazi satışı yasağının getirilmesini talep etmişlerdi.

Ayrıca, Osmanlı Meclisindeki temsilcileri olan Şükrü Aselî, Ruhi el-Hâlidî ve Said el-Hüseynî’den de meseleyi Meclise sunmalarını talep etmişlerdi. 2

Sosyalist Siyonistlerden rahatsız olanlar sadece Araplar değildi. Yahudilerin toplu halde Filistin’e göç etmemeleri gerektiğine ve daha da önemlisi, Mesih gelmeden önce siyasî bir varlık sahibi olmamalarına inanan Ortodoks Yahudiler de göçten rahatsızdılar. Ve bu rahatsızlıklarını Osmanlı makamlarına bildirmişlerdi. 3

Yahudi göçünden dolayı duyduğu rahatsızlığı dile getiren bir başka Filistinli de Filistin eşrafından Kudüs Şer’î Mahkemesi Reisi Kadı Muhammed Ali el-Hâlidî’nin Yunan asıllı eşinden olan oğlu Yusuf Ziya el-Hâlidî idi. Yusuf Ziya, Thedore Herzl’e bir mektup yazarak Filistin’e yapılacak olan toplu Yahudi göçünün neticesinin Yahudiler açısından da vahim sonuçlar doğuracağını, bu yüzden; göç fikrinden vazgeçilmesi gerektiğini bildirmişti.

Filistinli tarihçi Prof. Âdil Menna’nın Filistin tarihi açısısından önemli bir vesika olarak gördüğü mektubun muhtevasına geçmeden, Yusuf Ziya el-Hâlidî hakkında biraz mâlûmat verelim.

Yüksek öğrenimini İstanbul Robert Koleji ve Malta Protestan Üniversitesinde yapmış olan Yusuf Ziya el-Hâlidî, Viyana Üniversitesi Şarkiyât Kürsüsünde bir müddet (1875) Arapça ve Türkçe dersler verdi.

Politik Siyonizmin doğuş yeri olan Viyana’da bulunması sebebiyle, Siyonist faaliyetleri yakından izleme fırsatını buldu. Öte yandan, Viyana devlet erkânıyla ve Yahudi hayırseveri olarak tanınan Baron Rothschild ile görüşme imkânı elde ederek, bu görüşmelerde Osmanlı Devletinin Kudüs’e yaptığı hizmetleri anlattı.

Tanzimatın kuvvetli savunucularından olduğu bilinen el-Hâlidî, 1877 yılında yapılan Meb’usan seçimleri neticesi Kudüs Mutasarrıflığını temsilen Meclise girdi. Mecliste yaptığı ateşli konuşmalarda, zaman zaman Sultan Abdülhamid idaresini şiddetli bir dille eleştirse de, ailesinden miras olarak aldığı Osmanlı Devletine bağlılık fikrinden asla vazgeçmedi.

Yafa ve Merciuyun (Lübnan) Kaymakamlıkları, Poti Konsolosluğu, Doğu Anadolu’da valilik görevlerinin kendisine verilmesi bu sadakatinin neticesi olsa gerek.

Arapça, Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca yı çok iyi konuşan Yusuf Ziya el-Hâlidî, bir müddet de Bab-ı Âli’ye bağlı olan ‘Tercüme 0dası’nda görev yaptı.

Doğu Anadolu’da görev yaptığı esnada öğrendiği Kürtçeyle ‘el-Hediyye el-Hamidiyye fil Lügati’l Kürdiyye’ adlı Osmanlıca-Kürtçe Sözlüğü 1893 yılında İstanbul’da yayınladı.

Aralıklarla 10 yıl kadar Kudüs Belediye Başkanlığı da yapmış olan Yusuf Ziya el-Hâlidî’nin şahsiyeti hakkında verdiğimiz bu kısa bilgilerden sonra, gelelim Herzl’e yazmış olduğu mektubun muhtevasına:

Alman İmparatoru ve Herzl’in İstanbul’da bulundukları sıralarda, Yusuf Ziya el-Hâlidî de İstanbul’da ikamet ediyordu. Bu yüzden, Asitane’deki gelişmeleri yakından takip edebiliyordu. Birkaç dil bilmesi ve bir müddet de Viyana’da ikamet etmiş olması, kendisine Siyonist hareketin esaslarını ana kaynaklarından öğrenme fırsatı vermişti. Dolayısıyla, Herzl’in planlarının hem Yahudiler, hem de Hıristiyan ve Müslümanlar için büyük tehlike içerdiğini uzun zaman önce keşfetmişti. Ayrıca, Kudüslü olduğu için Siyonistlerin binbir türlü hileyle Filistin’e sızıp burada koloniler kurduklarını ve gittikçe bu kolonilerin sayısının arttığını kendi gözleriyle görmüştü.

Bir Osmanlı aydını olarak Yusuf Ziya el-Halidî, ne pahasına olursa olsun Filistin’in Siyonistlere kaptırılmaması gerektiğini düşünüyordu. Osmanlı Devletinin Siyonizm hakkındaki resmî görüşüyle de mutabık olan bu fikirlerini Herzl’e bildirmeye karar verdi. Ve, 1899 yılı Mart ayının başlarında Fransızca olarak yazdığı mektubu Herzl’in yakın arkadaşlarından biri olan Fransa Yahudi Cemiyeti Başkanı Zadok Kahn aracılığıyla Herzl’e gönderdi.

Mektubuna Yahudi milletini överek başlayan el-Hâlidî, Siyonizmin fikir olarak âdil ve tabiî bir hareket olduğunu ve Yahudilerin geçmişte olduğu gibi bugün de Filistin’e dönme haklarının bulunduğu ifade etti. (Halidî’nin bu fikirlerinde Protestan kolejlerinde okumasının tesiri açıkça görülüyor.)

Bu sözlerinin hemen peşine, milletlerin geleceklerinin tarihî haklara göre değil, ortada bulunan realiteye göre bina edilmesinin vazgeçilmez bir kâide olduğunu vurguladı. Halihazırda; Filistin’de Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşan bir Filistin halkı mevcuttur. Dolayısıyla, hem coğrafî bakımdan, hem de sosyal bakımdan Filistin, Siyonizmin gerçekleştirmeyi hedeflediği proje için müsait değildir. Filistin’i istilâ etmeye kalkışmak, önce Yahudilere zarar verecektir.

Siyonist projeyi gerçekleştirmeye kalkışmanın neticesi olarak gerek Filistin’de, gerekse İmparatorluğun diğer bölgelerinde yaşayan Yahudilere karşı düşmanlık başgösterecektir.

300 milyon Müslüman ve 390 milyon Hrıstiyanın mukaddes saydıkları toprakların ancak şiddetli bir harbin sonunda Siyonistlere kaptırılabileceğini ifade eden Hâlidî, böyle bir harbe Yahudilere karşı sempati duyan İngiliz ve Amerikalıların dahi girmeyeceğini (!) işaret etti.*

Son olarak Herzl’den Siyonist fikirlerinden vazgeçmesini ve ‘Allah hakkı için, barış hakkı için’ Filistin’i kendi haline bırakmasını önerdi.

Herzl Yusuf Ziya’nın

mektubuna cevap veriyor

Yusuf Ziya el-Hâlidî’nin mektubunu teslim aldığı zaman Viyana’da bulunan Herzl, 19 Mart 1899’da mektuba karşılık verdi.

Yahudi milletine karşı beslemiş olduğu dostluk duygularından dolayı Hâlidî’ye teşekkür ederek mektubuna başlayan Herzl, İspanya’dan göçe zorlanan Musevilere kapılarını açan Sultan Selim’den beridir, Yahudilerin Türklerin en iyi dostu olduklarını belirtti.

Sonra da, Siyonist projeye açıklık getirdi. Herzl’e göre, Siyonist proje Osmanlı’ya asla zarar vermeyecektir. Bilâkis, ağır borç yükü bulunan Osmanlı Devleti bu projeden faydalanacaktır.

Osmanlı yurduna göç eden Yahudiler, beraberlerinde mâlî imkânları ve zanaatları getireceklerdir. Bu da devletin kalkınmasına sebep olacaktır. Yahudilerin savaşa kudreti olmadıkları konusunda Halidî ile hemfikir olduğunu belirten Herzl’e göre, Yahudiler zaten barış ve sükûnet içinde yaşamak istediklerinden (!!) onlardan korkmaya gerek yoktur.

Yahudi olmayan Filistin halkına gelince, kimse onları yerinden etmeyecektir.

Göçün neticesi olarak arazi fiyatları on kat artacağı için Filistin halkı Yahudi göçünden şahsî menfaat sağlayacaktır. (Arazi satışından ancak vatan hainleri menfaat sahibi olmuşlardır.)

Yusuf Ziya el-Hâlidî’nin “Allah aşkına Filistin’i kendi haline bırakın!” sözlerine cevap olarak da; Sultana sunulan teklifler reddedildiği takdirde, Yahudilerin kendilerine başka yer seçecekleri hususunda şüphesinin olmamasını söyler. 4

Dipnot:

1- Âdil Menna, “Tarihu Filistin fi Avâhiri’l Ahdi’l Osmanî,” s.: 230-231,

Müssesetü’l Dirasât el Filistiniyye, Beyrut

2- Teysîr Cübâra, “Tarihu Filistin,” s. 67-68, Dâr el-Şurûk, Amman: 1998

3- Benjamin Beit- Hallahmi, “Original Sins: Reflections on the History of Zionizm and İsrael,” s. 139, Olive Branch Press, 1993

4- Âdil Menna, “Tarihu Filistin fi Avâhiri’l Ahdi’l Osmani,” s. 200-201, 234, 235.

*Yusuf Ziya el-Hâlidî, maalesef büyük güçler olarak adlandırdığı İngiltere ve Amerika’nın Siyonistler için harbe girmeyeceği görüşünde yanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunu parçalayan büyük güçler; mektubun yazıldığı tarihten tam 18 sene sonra 2 Kasım 1917’de ‘Belfour Deklarasyonu’nu ilân etmek suretiyle Filistin’i Siyonistlere vatan olarak vermişlerdir.

10.05.2009

E-Posta: [email protected]@hotmail.com


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.05.2009) - Arapların dilinden Bediüzzaman

  (26.04.2009) - Darüsselâm selâma hasret kaldı! (2)

  (19.04.2009) - Dârusselâm selâma hasret kaldı! (1)

  (12.04.2009) - Bediüzzaman’ın medeniyet tarifi Arap basınında

  (06.04.2009) - Medeniyetler ittifakı mı, medeniyetler çatışması mı?

  (29.03.2009) - Ağyarın elinde solan bir gül: Kudüs

  (22.03.2009) - Kuveyt Emiri sîne-i milleti seçti

  (15.03.2009) - Irkçılık damgası

  (08.03.2009) - Dikkat! Bu bölgelere girilmesi yasaktır: Holocaust, Siyonizm ve İsrail

  (01.03.2009) - Arap birliği öldü!

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis